4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

TARIM ALANLARI KORUNMALI

Türkiye coğrafyası, ekolojik bölgeleri ve iklimi ile tarım açısından oldukça şanslı bir ülke. Ancak bu avantajını giderek kaybediyor. Bir zamanlar tarımda kendi kendine yeten Türkiye, artık yetemiyor.
           Buğdayın vatanı olan Türkiye, buğday ithalatını her yıl artırıyor. Sadece buğday değil, en temel gıda ihtiyaçlarını bile ithal ediyor Türkiye de. üstelik 3.2 milyon hektar tarım arazisini,  çiftçi  işlemiyor…
             Cumhuriyet sonrasında kalkınmada tarıma bir önem atfediliyor. Ama sonrasında tüm dünya ülkelerinin sanayileşme modeli Türkiye’yi de etkiledi Çiftçinin tarlasını ekmekten vazgeçmesi ise ülkeyi daha çok ithal ürünlere bağımlı hale getiriyor
              Eskişehir’ de, yanlış kentleşme ve rant nedeniyle, verimli tarım alanlarını, beton yığını haline getirdik. Oysa Anayasamız, 45.maddesinde, tarım arazileri, çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını önlemeyi, devletin asli görevleri arasında saymıştır. İmar ve çevre kanunları ve yönetmelikleri tarım topraklarının, özellikle de sulanan tarım alanlarının, tarım dışı gayelerle kullanılmasını yasaklamıştır.
             Ancak anayasa, kanun ve yönetmeliklerimizin, açık ve emredici hükümlerine rağmen,  “ELİT” ve “POLİTİK” güçler sayesinde, Türkiye ve Eskişehir’de,  tarım topraklarını hızla kaybediliyor.,
            Oysa Eskişehir, Türkiye’nin önemli tarım merkezlerinden biriydi..
             Geçmiş yıllarda, İzmir’de, Şemikler pazarını gezerken tezgâhtaki, farklı bir görüneme sahip domateslerin, nereden geldiğini sormuştuk. Satıcının,  “Eskişehir’ den geldi” sözleri karşısında, durakladık ve “Sarıcakaya’dan mı?” diye sorduk. Güldü ve  “Hayır Yıldırım Çiftliği’nden “ diye cevap vermişti.
                 O anda, Eskişehir ovasını, beton yığını haline getirmekle neleri kaybettiğimizi bir kez daha hatırladık. Şayet korunmuş olsa idi, Eskişehir ovası,  istihdam yaratır. Pek çok kişinin de ekmek kapısı olurdu,
                 Yine geçmiş yıllarda da bölgede yetiştirilen marul, maydanoz, soğan, lahana gibi sebzeleri Ege ve Akdeniz bölgelerine gönderiyordu.
                  Eskişehir’ de devlet kuruluşları, valilik ve belediyeler, tarım alanlarını iskâna açarak, hem sulama tesislerini, hem de tarım alanlarını ortadan kaldırıyor. En üzücü taraf ise, bu alanları korumakla görevli üst dereceli kamu yetkilileri ve medya,  tarım alanlarına yapılan tesislerin, temel atma törenlerine ve açılışlarına katılıyor, hamasi nutuklar atıyorlar…
                    Ülkemizde ve Eskişehir’ de, bir yandan ovaların sulaması için baraj, gölet ve sulama kanalları inşa edilirken, diğer yandan sulaması öngörülen, tarım alanları, üzerine konut ve sanayi tesisi inşaatına izin veriliyor.
               Belediyeler ise, yapılmış olan sulama tesislerinin yol geçişlerine mani oldukları gerekçesi ile kaldırılmalarını talep edebiliyorlar. Tesisleri yıkılıp kaldırılması için de milyarlarca lira harcamak durumda kalıyorlar.
                    Ülkemiz ve Eskişehir’de, sanayide görülen gelişmeler ve kırsal kesimden kentlere göç, büyük yerleşim merkezlerinin çevresindeki tarım topraklarını,  yağmalama derecesine hızla yok etmektedir.
                 Son 20 yıl içine, ülkemiz de bu şekilde yok olan tarım alanları, 500.000.000 hektar civarındadır. Bu alan Eskişehir ovasının 30 katıdır.
                Ülkemizde, Devlet Su İşleri tarafından inşa edilerek, işletmeye açılmış tarım alanı, 2.072.571 hektardır. Bu alanın, 169.737 hektarlık kısmı, imar ve imarsız yapılaşmalarla, tarım dışı bırakılmıştır.
            Ülkemizde, tarım alanlarındaki erimeyi ortaya koyan verilere göre, 2001 yılında 26 milyon 350 bin hektar olan tarım alanı 2020 yılında 23 milyon 137 bin hektara kadar geriledi. Tarım alanlarında 19 yılda yaşanan kayıp yüzde 12 oldu
                Hâlbuki bu topraklar 1.sınıf tarım toprağı vasfında, sulama ve drenaj tesisleri yapılmış, kısmen de yılda iki ürün alınan tarım alanlarıdır. Bu şekilde yok olan tarım alanı, Bursa, Manisa, Tokat, Bolu, Söke, Mersin ve Eskişehir ovaları sulama alanlarına eşittir.
                   Oysa tarım alanları, torunlarımızın bize emanetidir. Dünyada yaşananlar ise ortada. Yükselen gıda fiyatları, yoksul halkları vuruyor, Mısır’da açlıkla yüz yüze kalan halk, polisle çatışmaya girdi.. Mısır’da olduğu gibi,   Bangladeş, Tunus ve Haiti’de milyonlarca insan, sokaklara döküldü
                  Birleşik Milletler Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), bu yılın verimli geçeceğinin düşünülmesine rağmen koronavirüse karşı alınan önlemler yüzünden kimi ülkelerde gıda sıkıntısının yaşanabileceği uyarısında bulundu.
              FAO’ya göre hükümetlerin kimi tarım ürünlerine ihracat yasakları getirmesi, gümrük uygulamalarının sıkılaştırılması ve tarım işçilerinin lojistiğinde yaşanması muhtemel sorunlar, dünyanın kimi yerlerinde gıda temininde sıkıntıların yaşanmasına yol açabilir.
              Türkiye’de de uzmanlar salgın patlak verdiğinden beri tarım sektörüne yönelik alınması gereken önlemler ve ortaya çıkabilecek sorunlar hakkında uyarılarda bulunuyor
                 Şu bir gerçek ki önümüzdeki yıllarda dünyada, en büyük tehlike, açlık ve susuzluktur.  Dünya’ da, açlık ve susuzlukla ilgili tedbir alınmaz ise, bu iki unsurla ilgili savaşlarda, kaçınılmaz olacaktır.
                 O nedenle de Türkiye ve Eskişehir, mevcut tarım alanlarını her türlü fedakârlığı yaparak mutlaka korumalıdır. Çünkü kaybedilen tarım alanlarını, geri kazanmak çok zordur. Hatta mümkün de değildir.                

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi