4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

TAŞ OCAKLARI ÇEVREYE ZARAR VERİYOR

          
             Ülkemizde, çevre tüm canlıların yaşamları boyunca, ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları, fiziksel, biyolojik, toplumsal, ekonomik ve kültürel ortamdır.
            Bu denli önmeli olan çevre, yaşadığımız çağda, doğal kaynakların hızla tükenmesiyle bağlantılı olarak ortaya çıkan çevre sorunları, artık küresel boyutta etkilerini göstermektedir.
            Sınır tanımayan küresel çevre sorunları, tüm insanların ortak sorunu olarak insanlığın geleceğini tehdit etmektedir. Daha sağlam bir insan-doğa ilişkisinin yapılandırılmasında ise insanlara öncelikle çevre eğitimi ile çevre bilincinin kazandırılması gerekmektedir.
           Bilim insanlarının, uyarıları, kamuoyunun tepkisine rağmen, vahşi madencilik hız kesmiyor. Yetkililerin denetlemekte ve önlem almakta yetersiz kaldığı vahşi madenciliğin sonucu ortaya çıkan, tahribat, ülkemize ciddi zarar veriyor.
           Uluslararası Çevre Araştırmaları ve Halk Sağlığı Dergisi’nde, yer alan araştırmaya göre, taş ocakları yakınında yaşayanların %98’i evlerinde toza maruz kaldıklarını, %85’i arazinin tahrip olduğunu, %97’si bitki yapraklarının tozla kaplı olduğunu, %92’si mahsul yetiştiremediğini belirtiyor.
            Aynı zamanda, taş ocakları yakınında yaşayan kişilerde sağlık sorunları da dikkat çekiyor.
           Yine dergiye göre, toza maruz kalan kişiler arasından %22 oranında, yüksek göz ve burun alerjisi, %17’sinde göğüste sıkışma, %9 unda kronik öksürük sorunları görüldü.
              Bu nedenlerden dolayı uzmanlar, taş ocağı işletmeleri ormanlar ve su üretim yerleri dışında, yerleşim alanlarına uzak ve ağaçlandırılamayacak olan kayalık arazilerdi açılması gerektiğini vurguluyor.
              Son yıllarda, çevreye ciddi zarar veren taş ocakları gündemdedir. Nitekim Kamu vicdanını, derinden yaralayan, taş ocakları ile  ilgili bir rapor hazırlayan, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi, Emekli Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. M. Doğan Kantarcı,  taş ocağı işletmeleriyle ilgili, bugüne kadar tartışma konusu olan pek çok noktaya açıklık getirdi.
             Sayın Prof. Dr. Kantarcı’ya göre,  Taş ocağı işletmelerinde yapılan patlatmalar çatlak/mağara sistemini bozar, çökmelere ve suyollarının değişmesine, suyun derinlere kaçmasına sebep olur. Sonuçta su kaynaklarını kullanan çiftçiler ile yerleşim alanları ve tesisler zarar görürler. Patlatmaların Kandilli Rasathanesi Deprem Enstitüsü’nde  ‘önemli yer sarsıntıları’ olarak kaydedildiğini vuguladı.
               Ayrıca Sayın Prof. Dr. Kantarcı, kurak mıntıkalarda kireçtaşı ocaklarında materyali ıslatmak için su yetersizdir. Islatma suyu da hızla buharlaşır. Toz yerleşim alanlarında konu ile ilgisi olmayan insanların, sağlığını olumsuz etkiler. Bitki yapraklarını, kaplayarak solunumu ve fotosentezi engeller. Çiçeklenme döneminde döllenmeyi önler ve meyve oluşumunu azaltır görüşündedir.
                Ülkemizde, ormanlar, sular, tarım alanları, hayvancılık ve tarihi mirasın yanında yaşam alanları, taş ocakları ve vahşi madenciliğin tehdidi altındadır. Resmi verilere göre ülke genelinde 85 binden fazla taş ocağı ruhsatı verildiği belirtilirken, ortaya çıkan tahribata karşı yurttaşların tepkisi de her geçen gün büyüyor.
             Perşembe günü, Koçaş Köyü Muhtarı, Sayın Sezai KARA ile Ekişehir Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Sayın Himet ÇELİK’ i ziyarette, Koçaş Köyü ve çevre köylere, zarar veren taş ocaklarını görüştük.
          Sayın Himet ÇELİK, taş ocakları ile ilgili prosüdürü açıkladıktan sonra, taş ocakları üzerinde yapılan çalışlarını anlattı ve Koçaş Köyü ve çevre köylere zarar veren taş ocakalrı hakkında gerekli incelemelerin yapılacağını vurguladı.,
              Sivrihisar ve Koçaş köyüne, zarar veren, taş ocakları ile ne gibi gelişme olacak önümüzdeki günlerde görülecektir. Ancak Sivrihisar’ da, taş ocakları ile ilgili tedbirler mutlaka alınmalıdır.
            Bölgedeki, mera ve bitki örtüsünün telafisi mümkün olmayan zarara uğrayacaktır. Çünkü bilim adamlarımıza göre,  taş ocalarının meydan getidiği,  toz yerleşim alanlarındaki, bitki yapraklarını kaplayarak, solunumu ve fotosentezi engeller. Çiçeklenme döneminde döllenmeyi önler ve meyve oluşumunu azaltır.
                Sivrihisar ve koçaş Köyü’ deki,  Taş ocakları işletmelerinde, yapılan patlatmalardaki, çökmeler,  su yollarının değişmesine, suyun derinlere kaçmasına sebep oluyor.. Sonuçta su kaynaklarını kullanan çiftçiler ile yerleşim alanları ile bitki örtüsü ve  meralar zarar görüyor.
               Ülkemizdeki, taş ocak işletmelerindeki, delme-patlatma sonucu oluşan tozlar, ulaşım yollarındaki tozlaşmalar, kırma, eleme bölgesindeki işlemler sonucu oluşan tozlaşmalar, stok ve yükleme tozlaşmaları, dikkate alan işletme sayısı, yok denecek kadar azdır.
             Ayrıca ruhsat verilse de tozu önlemek veya bastırmak için, sözü edilen torba filtreler ve ıslatma yöntemleri, ya hiç kullanılmaz veya pek bir işe yaramazlar. Özellikle kurak mıntıkalarda, taş ocaklarında, materyali ıslatmak için su yetersizdir.
            Ülkemizde, yanlış ve rastgele açılan taş ocaklarının,  yer  seçimi, büyük ekonomik kayıpların yanında, önemli ölçüde çevre kirliliğini, orta koymaktadır. Bu çevre kirlilikleri düzeltilmesi, zor ve telafisi çok pahalıya mal olan sonuçları da beraberinde getirmektedir.
              Sivrihisar ve Koçaş Köyü’ndeki taş ocaklarını görüştüğümüz, Ekişehir Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü, Sayın Himet ÇELİK, sohbet süresince,  olaylar ve sorunlara, pozitif yaklaştı, taş ocakları ile ilgili görüşlerini, bizimle paylaştı. Sorun olan taş ocakları ile ilgili tutumu ve çözüm önerileri yanında,  ilgili personeli de görevlendirmesi  ile de umut verdi.
            


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi