Ben böyleyim…

Bazı anlar oluyor ki “üslubu” bir kenara bırakıyorum.

Yazılarımda bile hissedersiniz bazen.

Eleştiri dahi aldığım olur, “Bu kişiye, bu üslup” derim.

Umurumda da olmaz ne düşündükleri.

Karşı taraf söylerken, yazarken, çizerken, haddini aşacak, empati yapmayacak, bencilce düşünecek, “Ben iki çift laf ettim” diye üslupsuz mu olacağım?

Hatta yaşamdaki adalet sistemimi size bir gün anlatmıştım.

Nasıl gelirlerse, öyle giderim.

Benim durduk yere bir insanı kırdığımı, incittiğimi, atar yaptığımız görmezsiniz.

Saygı yoksunu insana, hak ettiğini verir, dengemi kurar, kenara çekilirim.

Şimdi ben neye mi sinirlendim?

Son zamanlarda ekonomi konusu en hassas noktalarımızdan.

Herkes atıp, tutuyor.

Bir gazeteci de demiş ki:

“20 yıl öncesine göre dolar bazında emekli maaşı şu an çok yüksek”

Ekonomist Özgür Demirtaş da tepki göstermiş,

“Yuh, yuh, yuh. İşte bu yüzden aktroller midemi bulandırıyor. Vicdansız, güce tapan vicdansız. Yaşa ulan emekli maaşı ile bir ay da görelim. Yazıklar olsun sana. Delirtiyorlar beni. Sus Özgür diyorum. Sen üstüne düşeni yaptım diyorum. Ama dayanamıyorum” yazmış.

Bir arkadaş gönderdi:

“Dedim bunu Özge mi yazdı? Bir daha baktım Özgür Demirtaş’mış. Direk senin üslubun demiş”

Gülümsedim.

Her Ö. tuhaf dedim.

Tam ben…

Ağzınıza sağlık Özgür Bey.

Az bile demişsiniz.

Var olun.

Okuyunca içimin yağları eridi ama iki cümlede ben söylemeden edemeyeceğim:

“Ulan bir emekli maaşını tek gecede yemek parası diye bırakanlar ahkam kesiyor. Öğüt veriyor. Harbi bu cümleleri kurarken vicdanın sızlamıyor mu? Hiçbir şey söylemeden otursan “sana hesap soran” olmaz. Kime şirin gözükmek derdin? İki tane yağlı cümle kurdun diye alkış mı alacaksın, yoksa harçlık mı?

Milyonlarca emekliler adına konuşuyorum. Milyonlarca emeklinin sözcüsü oluyorum. Milyonlarca emeklinin demek isteyip de diyemediğini söylüyorum şimdi sana:

Yazıklar olsun!

Yazıklar olsun!’

Yazıklar olsun!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi