Katılımcı demokrasi

Eski çağlarda tüm yurttaşların kararlara doğrudan katılımına dayanan yönetim anlayışı, zamanla zorunlu değişime uğrayarak sınırlı katılım ve kısıtlı temsil hakkı veren bir biçime dönüştü. Antik çağlarda yurttaş kavramına mülksüz erkekler, kadınlar ve köleler dâhil edilmiyordu. Böylece gerçek yönetim fonksiyonunu, seçilmiş bir siyasal ve/veya profesyonel gruba bırakan sıkıntılı bir temsil sistemine dönüştü.

Bugün temsili demokrasi sisteminin halkın gerçek ihtiyaçlarını karşılamadığı ortadadır. Çünkü temsili demokrasi; toplum içinden bireyleri, parlamento / meclis adı verilen ortamda bir araya getirerek doğrudan demokrasinin bir benzerini (benzetimini) oluşturmaya çalışmakta… Ama böyle bir durumda demokrasinin temel unsuru birey yani vatandaş, pasif bir konumda kalıyor.

Temsili demokrasi krizini aşabilmek için demokrasi kavramında yeni açılımlar aranmakta: Bunlardan birincisi, bireyleri süreçlere doğrudan katmayı hedefleyen katılımcı demokrasi anlayışı; ikincisi ise toplulukları hedef alan çoğulcu, çoklu kültürü dikkate alan demokrasi anlayışıdır.

Bugün için temsili demokrasinin sıkıntılarını aşmak için; ne küresel ne de ulusal ölçekte gerekli, yeterli ve kolayca uygulanabilir yeni bir modeli yaratabildiğimiz söylenemez. Ama halkı, temsili demokrasinin süreçlerine, katılımcı ve çoğulcu demokrasi çerçevesinde katabiliriz. Böylece karma bir sistem oluşturarak temsili demokrasinin bazı sorunlarını aşma fırsatı doğacaktır.

Katılımcı demokrasi; tüm vatandaşların görüşlerini açıklama hakkına sahip olduğu –ki bu fikre kamusal alan diyoruz, kendi yaşamlarını etkileyen çevresel, ekonomik, sosyal veya siyasal tartışmalara doğrudan katılabildiği, yetki ve sorumluluğun yerel ve bölgesel topluluklarda bulunduğu, yalnız ‘zorunlu hallerde’ daha üst yönetim basamaklarına devredildiği bir sistemi tanımlama yetkinliğine sahip…

Katılımcı demokrasi, pasif bir yurttaşlık profili ile gerçekleşemez. Yurttaşların gönüllü, istekli, girişimci ve aktif olmaları istenir. Katılımcı demokrasinin yönetme felsefesi, yönetişim (karşılıklı etkileşimli yönetim) anlayışı üzerine kurulmuştur. Yönetim yaklaşımı, yöneten / yönetilen üzerine kurulurken; yönetişim anlayışı, aktör sayısını artırıp hiyerarşiyi kaldırmayı hedefler.

Katılımcı demokrasi anlayışını temel alan bir yönetişim anlayışı bize neler kazandırır? Bu demokratik model ile seçmenler karar mekanizmalarında yer alır, erk sahibi olur ve kararları etkilerler. Yurttaşlar pasiflikten kurtulup harekete geçerek alternatif ve dengeleyici paralel bir güç oluştururlar. Böylece vatandaşların politikaya olan güvensizlik, ilgisizlikleri aşılabilir; yozlaşmanın önü alınabilir.

Katılımcı demokrasi uygulamaları ile halk öğrenir, bilgisi artar ve böylece genel anlamda politik kültür değişir. Çünkü politik kültürde kalıcı değişim daima aşağıdan başlar. Katılımcı demokrasi, hem bir karar verme aracı hem de bir iyileştirme sürecidir. Katılımcı demokrasi halkın sürekli eğitimini, katılımını ve birlikte karar verip iş yapabilmesini sağlar. Katılımcı demokrasi ortamında seçmenlerin politikayı seçim dışında da –hatta devamlı olarak etkileme olanağı doğar. Katılımcı demokratik bir ortam vatandaşlara ödev ve sorumluluk yükler; yurttaş olmanın gereklerini kavramalarına yardımcı olur. Temsili demokrasinin yarattığı seçen ile seçilen arasındaki mesafeyi kaldırır. Katılımcı demokrasi sayesinde politikacı ile halkın ilişkisinin kesilmesi önlenir.

Katılımcı demokrasi, bir krize girmiş olan temsili demokrasinin pek çok eksiğini tamamlar ve onun aşılmasını sağlayarak demokratik gelişimin önünü açar. Aktif olmak isteyen vatandaşlara, kendilerine ilişkin kararlara katılma olanağı verir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi