Siyaset ve demokrasi eğitimi

Son yıllarda ‘Siyaset Okulu’ adı altında siyasal partiler veya özel eğitim kuruluşları tarafından düzenlenen etkinlikler yapılıyor. Muhtemelen bu faaliyetler, siyaseti seçim kazanma anlayışına endeksleyerek, zaten anlamsızlaştırılmış olan güncel siyasetin iyiden iyiye içini boşaltıyor. Bu tür eğitim faaliyetlerinde yer alan eğiticilerin yetkinlikleri bir yana; oluşturulan müfredatlar da ciddi anlamda tartışmaya ve eleştiriye açık. Böylesi kurslara katılanların da ne tür bir yarar sağladıkları bir başka soru olarak zihinlerde yer alıyor.

Toplumun değişik kurum ve kuruluşlarında demokrasi, insan hakları ve yurttaşlık gibi acil önemdeki konularda yeterli eğitim verilmeyince, yukarıda sözünü ettiğim türden ‘eğitsel faaliyetlere’ katılanları da kınamamak lazım. İzledikleri kulaktan dolma müfredatı, siyaset sanmaları ise son derece olağan…

Siyaset alanına baktığımızda yaşamı boyunca bir aileyi, bir şirketi veya bir derneği –hatta kendini yönetememiş olanların; memleketi, kentleri, ilçeleri veya beldeleri yönetmeye kalktıklarını görüyoruz. Bu tür siyaset esnafının eğitim ve bilgi birikim düzeylerine bakıldığında; ilkokul diplomasını bile aratması hiç şaşırtıcı değil. “Kim ki bunlar?” şeklinde bir soru gelirse aklınıza; medya manşetlerinde ve yakın çevrenizdeki bazı açık veya örtülü siyasal örgütlerde bu türün örneklerini kolaylıkla izleyebileceğinizi söylemek isterim.

Demokrasi, insan hakları ve yurttaşlık gibi temel alanlarda gerekli eğitimi almış, yetkinlikleri olan, sosyal becerilere sahip, dürüst insanlar siyaset alanına talip olmadıkça –ki şu anda talip değiller, bu kötü yapılanmış siyaset sistemi ile ‘idare etmek’ zorunda kalacağız. Bugünkü yapısı ile siyaset; bir rant ve çıkar sistemi olmaktan öteye geçemiyor; bu nedenle de yurttaşlık becerilerini geliştirmeye, insan haklarını öğrenip daha yaygın uygulamaya, demokrasinin yeni ve yenilikçi açılımlarını üretmeye ihtiyaç duyulmuyor.

Ne yazık ki; bugün okullarımız, çocukları ve genç bireyleri demokrasi, insan hakları, yurttaşlık, toplumsal cinsiyet veya yurttaşlık beceri ve erdemleri konusunda yeterince donatamıyor. Yetişkinler için bu kültürü yaşamın kendi olağan akışı dışında sağlıklı olarak öğrenebilecekleri bir ortam ise hiç yok. Çünkü siyasal partilerin bireylerin sosyal ve siyasal yetkinliklerini geliştirmek gibi bir ‘sorunları’ yok. Parti üyeleri eski çağın kölelerini oynarken, vatandaşlar da oy deposu olarak görülüyorlar. Az sayıda da olsa siyaset temelli sivil kuruluşlar var. Bunlar ise belli bir ideolojiye angaje olduklarından kendi ideolojik bakışlarının dışına açılarak yurttaşlık temelli bir eğitime odaklanamıyorlar.

Bugün siyasetin ana unsurları arasında demokrasi, insan hakları ve yurttaşlığın özel bir yeri var. Tüm dünyada özellikle 1980’li yıllardan başlayarak bu alanlara ilişkin literatürde bir büyük patlama yaşandı. Siyaset bilimindeki çalışmalara göz atıldığında; son 40-50 yılda çok ciddi bir kültürel açılım ve yenilenme olduğu görülecektir. Henüz Türkiye’de önemi yeterince anlaşılmasa da; pek çok ülkede demokrasi, insan hakları ve yurttaşlık gibi kavramların öğrenilmesi için yeni kurumlar, müfredatlar, eğitim yaklaşımları, yöntem ve teknikler geliştirildi. Bu eğitim atılımı; okullardan özel kurum ve kuruluşlara, devlet birimlerinden yerel yönetimlere ve sokaktaki yetişkinden ülkeye yeni gelen göçmenlere kadar yaygın bir topluluğu hedef aldı.

Ülkemizde bu konuda yaygın bir uygulama olmadığı gibi; bu tür alanların eğitimi üzerine çalışan pek fazla kuruluş veya akademisyen olduğunu söylemek de zor. Yaygın yetişkin eğitimi açısından bu konunun önünü açmak görevi kaçınılmaz biçimde sivil toplum öncülerine düşüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi