4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

ADAYLARI HALK BELİRLEMELİ

                   
            Siyasi partiler, listelerini açıkladılar ama halk, ve listede, yer alamayan adaylar, liste belirlemedeki yönteme tepkilidir. Nitekim e-mil gönderen, okuyucular, “halkın istediği değil de her zaman olduğu gibi, liderlerin seçtikleri, oy pusulularında, yerini aldı ve TBMM’ ye,  halkın değil de partilerin ve liderlerin belirlediği insanlar girecektir. “ görüşündeler.
          Oysa Cumhuriyetin kurucusu, Büyük önder ATATüRK’ e, göre, Yasama Kurumu, hiçbir sınıfa dayanmayan ve hiçbir sınıfın temsil edilmediği, millet tarafından doğrudan doğruya seçilen, vazife ve yetkilerini, millete karşı sorumlu olarak, yerine getiren bir parlamentodur.  O nedenle de Parlamentoya, bir sınıfı temsil eden, bir sınıfa dayanan hiçbir şahıs, zümre ve parti seçilemeyecektir.          
             Yine, Büyük önder ATATüRK’ e göre, Egemenlik Kayıtsız ve Şartsız milletin elindedir. O nedenle de parlamento üyeleri de kayıtsız şartsız partilere ve liderlere karşı değil, millete karşı sorumlu olacaklardır. Bu sebeple,   parlemento üyelerini, bizzat  halk doğrudan doğruya ve hiçbir aracı olmadan kendisi seçecektir. Milletvekilerinin seçiminde, aracılığı ne devletin yürütmr kurumu olan hükümet, ne de partiler yapabilir.
             ATATüRK’ ün, düşündüğü parlamentoda, halk, değer verdiği ve kendisinden hizmet beklediği kişileri, bizzat seçecektir. Halkı, hükümetin veya partilerin empoze edecekleri kişileri seçmek zorunda ve durumunda bırakmak, tamamen antidemokratiktir.   çünkü  demokrasilerde , adayları liderler değil halk belirler. Ayrıca adayaları halk belirlese, patilerde, huusursuzluk olmayacak, seçilen ve seçilemeyen adayalar da durumu kabullenecektir.
             Ayrıca ülkemizde,  kuvvetler ayrığı olmadan, halk, karar süreçlerine katılmadan, Başkanlık  sistemini istemek,  krallık istemekle eş değerdir.  Ayrıca 24 Haziran'da,  parti ve liderlerin belirlediği milletvekilleri seçilseler bile, bugünkü sistemde,  genellikle  parti  genel başkanlarının, talimatlarının dışında, tavır geliştirilemez ve icraatta da yapamazlar.
            Oysa Atatürk’ ün önerdiği gibi, milletvekillerini halk seçerek, TBMM’de,  görev alsalar,  Partiler ve liderler, milletvekileri üzerinde, bu kadar etkili olamazlar.
            Elbette bu olumsuz tabloda, seçmenin de sorumluğu var. çünkü demokrasi ile yönetilen ülkelerde, bu tür sorunların çözümü seçmenin elindedir. Ancak seçmen, bunun hala farkında değildir. Seçmenlerin, büyük bir kısımı, tercihinde, duygusal davranıyor. Partilerin kadrolarını, proğramlarını ve icraatlarını değerlendirmeden tercihini belirliyorlar.
             Hülasa Türk toplumu olarak, Atatürk’ü, yeteri kadar, ne anladık ne de anlatabildik. İnsanımıza da,  resim ve heykel olarak tanıttık. Onun fikir ve düşüncelerini, insanımıza aktaramadığımız gibi, hayata da geçiremedik. Sonuçta da yaptığımız, her icraatta, hüsrana uğradık. Arzu edelin hedeflere de ulaşamadık.
            Atatürk, “Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.”  demesine rağmen, ortama “POLİTİK” ve “ELİT” güçler hakim oldu. Padişahlık kaldırıldı ama çok partili dönemde, “CUMHURİYET PATİŞAHLARI”,  boy gösterdi.  Yıllarca da millet olarak da siyasette,  aynı isimlere, mahkûm olduk.      
              Ayrıca ülkemizde, siyasetçiler, özellikle de liderler  seçim kaybetse de hep partilerinde görevlerine devam ediyor. Oysa gelişmiş ülklerde seçim kaybeden lider görevinden ayrılıyor. Nitekim  İngiltere’deki son  genel seçim sonrası, İşçi Partisi lideri Ed Miliband, UKIP lideri Nigel Farage ve Liberal Demokratlar'ın lideri Nick Clegg partideki görevlerinden istifa ettiler.
               Yıllardır, çok partili dönemde, siyasi alana, kutuplaşama hakim oldu.  Oysa Atatürk, milliyetçi bir insandı. Ancak, O’nun milliyetçi düşüncesinde, ırkçı,  ümmetçi,  kafatasçı, gibi kavramlara yer yoktu. Bilakis, O’nun düşüncelerinde, Türk halkını birleştirici, bütünleştirici, bilimsel, akılcı ve gerçekçi kavramlara yer vardı.
           Atatürk, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda, etkili, köklü devrimler yaptı. Bilimsel ve akılcı düşünceyi, devlete ve topluma egemen kıldı. Bugün ise bu çizgiden uzaklaşıldı. Siyasi partiler, halkın beklenti, ve isteğine göre değil de liderlerin görüşlerine göre icraat yapmaktadır.
             Türkiye’ de, siyasi parti liderleri, yönetirken yenilik yapmıyor, geçmişteki liderlerin misyon vizyonlarını, adeta tekrar ediyorlar. Uzun vadeli düşünmüyorlar, günü kurtarmayı da büyük bir başarı olarak görüyor veya gösterme gayreti içinde oluyorlar.
          Gelişmiş ülklerde ise parti liderleri, yönetirken yenilik yapar. Kısır çekişmelerden, uzak dururlar ve gerginlik yaratmaktan da kaçınırlar. Kısa vadeli değil, uzun vadeli düşünürler. Kendine özgü, bir kişilikleri vardır. Herkese aynı oranda saygılıdırlar. Ufukları geniştir.
           24 Haziran da yapılacak seçimlerde, aday belirleme  yöntemi, antidemokratiktir.çünkü  adayları, halk değil, partiler ve liderler belirlemiştir. Oysa demokrasinin, tam olarak uygulandığı ülkelerde, siyasal denetim, doğrudan doğruya halkın, ya da düzenli aralıklarla, halkın özgürce belirleyerek seçtiği temsilcilerin elindedir.




















Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi