1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

"Başta ben oy vermeyeceğim" diye başlayan konuşmalar...

Cumhuriyet Halk Partililerle konuşuyoruz.
-“Bizimkilerin bu defa işi zor” diyerek başlıyorlar söze.
“Bizimkiler” dedikleri, CHP’nin yeniden aday gösterilen mevcut belediye başkanları…
Sonra “Başta ben oy vermeyeceğim” diye devam edip “Hoca şöyle yapmayacaktı, Kurt böyle yapmayacaktı, Ataç şunu yapmayacaktı” diye anlatmayı sürdürüyorlar…
Lafı da “Buraya kadar! Bu seçim kazanmaları mümkün değil. Şimdiden geçmiş olsun! AK Parti Eskişehir’de karnını kaşıya kaşıya belediyeleri rahat alır.” diyerek tamamlıyorlar.
AK Partililerle konuşuyoruz…
-“Bizim partinin de bizimkilerin işi bu defa da zor” diyerek başlıyorlar söze…
Ardından…
“Başta ben oy vermeyeceğim” diye edam edip “hep aynı isimler, hep aynı zihniyet. Partinin içini entrikalar kaplamış. Değişen hiçbir şey yok. Baksanıza Büyükşehir adayı açıklandı, ortada hava dahi yok. O yüzden şimdiden geçmiş olsun. Ben CHP’li adayların yerinde olsam tatile çıkarım. çünkü daha bu günden belediyeleri almayı garantilediler” diyerek tamamlıyorlar sözlerini.
Yukarıda bahsettiğimiz CHP’li ve AK Partililer bu söylediklerini tıpkı bize anlattıkları gibi önüne gelen herkese de bu şekilde anlatıyor.
Sonra ne oluyor biliyor musunuz?
Bunları dinleyen vatandaş bize gelip “CHP içinde CHP’nin adaylarına oy vermeyecek o kadar çok insan var ki. Belediyeleri kesin AK Parti kazanacak”, ya da “AK Parti içinde AK partiye oy vermeyeceğini söyleyen o kadar çok insana rastlıyorum ki. Belediyeleri kesinlikle CHP yeniden kazanacak.” diye başlıyor anlatmaya…
Söylenenlere inanmaya kalksanız, zannedersiniz ki bu seçimde CHP’ye belediyeleri CHP’liler, AK partiye ise AK Partililer kaybettirecek.
Var mı böyle bir durum?
Bence yok…
Yapılan sadece, kendi partisi içinde yaşadığı bir memnuniyetsizliğin intikam arayışlarından başka bir şey değil…


.....


Değerlendirin artık şu binalarınızı!


Eski Otogar binası, eski ETİ fabrikası ve eski Kılıçoğlu fabrikası…
Her üçü de eski…
Her üçü de şehrin vitrin sayılabilecek merkezinde.
Her üçü de bugünkü haliyle boş ve neredeyse virane.
Her üçü de şehrin en varlıklı üç ailesine ait.
Her üçünün de yerleri çok kıymetli.
Ama-Fakat-Lakin…
Her üç bina da yıllardır bomboş vaziyette duruyor.
Her üç binanın da yıllardır bomboş vaziyette durması, bina çevresini resmen öldürüyor.
Her üç bina da şehre bildiğiniz çirkinlik katıyor…
Elbette başkasına ait mülk ile ilgili ahkâm kesemeyiz.
Elbette mülk sahiplerinin bu mülklerini nasıl değerlendireceklerine karar veremeyiz.
Elbette “Bunları niçin yapmıyorsunuz? Niçin bu çirkinliğe bir son vermiyorsunuz?” diye ahkam kesemeyiz.
Ama…
Yukarıda da söylediğimiz gibi her üç bina yıllardır boş duruyor ve bu durum ne şehrin ne de mülk sahiplerinin yararına…
İmkânınız var. Değerlendirin artık şu eski binaları…
Hem siz kazanın, hem şehir rahatlasın hem de biz yazmaktan vazgeçelim…


.....


 


Sevgi ile saygıyı birbirine karıştırmamak lazım.


Bazı insanlar vardır, hiç sevmezsiniz.
Ortada hiçbir neden olmasa bile, adeta nefret edersiniz…
Yine, bazı insanlar vardır ölümüne seversiniz…
Ortada sevmenizi gerektirecek bir neden yoksa bile, kanınız kaynar, kendinize yakın bulursunuz…
Demek ki, Sevgi bir tercih meselesidir…
Sevmek ya da sevmemek, insanın tercihine kalmış bir olgudur…
Ama Saygı böyle değildir…
Nefret ettiğiniz bir insana bile saygı duyabilirsiniz…
Diğer yandan…
Sevdiğiniz bir insana, saygı da duymayabilirsiniz.
Demek şöyle bir şey ortaya çıkıyor ki;
Sevgi tercih, saygı mecburiyettir…
Nedendir bilinmez, insanların kesin çizgileri var…
Sevdiği insana saygı duyup, sevmediği adama ise bir türlü saygı duymamak gibi...
çünkü tarafsız değil.
Her olaya kendi tarafından baktığı için, onu sadece kendi tarafı ilgilendiriyor.
örnek vermek gerekirse…
AKP’den nefret eden biri, AKP’nin gerçekleştirmiş bazı uygulamalarını doğru bulup, saygı duyabilir…
Yani AKP’den nefret etmesi, AKP nin gerçekleştirmiş olduğu bu uygulamalara saygı duymamasını gerektirmiyor…
Bu örneğin tam tersini Eskişehir ölçeğinde değerlendirirsek…
AKP görüşünde olan insanların, hiç sevmedikleri Büyükşehir belediye Başkanının bir takım  projelerine saygı duymaları yadırganacak bir durum değil…
Ama nedense…
Yukarıda da söylediğimiz gibi, bazıları tarafsız olmaktan çok, sevgi ile saygıyı birbirine karıştırıp, meselelere kendi tarafından bakıyor.
Dolayısıyla da, sevmedikleri insanın ne kendisine, ne de yaptıklarına saygı duyuyor…


.....


 


Biraz da
gülmek lazım


Bir işadamı tavernaya girer, bara oturur ve bir duble martini sipariş eder. İçkisini bitirdikten sonra, gömleğinin cebine bir göz atar, ardından barmene bir duble martini daha hazırlamasını söyler. Bunu da bitirince, yine gömleğinin cebine bir göz atar, sonra barmene dönüp bir duble daha martini siparişi verir. Barmen;"Bakın bayım, size bütün bir gece boyunca martini getirebilirim. Fakat bardağı her doldurmamı istemenizden önce niçin gömleğinizin cebine baktığınızı söylemek zorundasınız."deyince adam cevap verir;
"Karımın fotoğrafına bakıyorum. Ne zaman gözüme güzel gözükecek, işte o zaman eve gitme zamanı gelmiş olacak."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi