1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Sadece sistem çökmesi ile hatırlanmayacak bu yaşananlar!

Anadolu üniversitesi Açık öğretim Fakültesi sınavları uzaktan, online yapılıyor.
Yapılan sınavlarda sıkıntı yaşandı.
Pek çok öğrenci sınav sırasında sistemin çökmesi üzerine sınavlarını tamamlayamadı.
önceki gün yapılan sınavlarda da benzeri bir durum yaşandı.
öğrencilerin bilgisayarları dondu.
Soruyu çözerken sınavdan atıldılar.
Bir sonraki soruya geçemediler.
Tıpkı geçtiğimiz sınav sonrası olduğu gibi sosyal medya, yaşanan aksaklıklar yüzünden mağdur duruma düşen öğrencilerin yakınmalarıyla doldu.
Her ne kadar yaşananlar sistemden kaynaklı olsa da bu durum Anadolu üniversitesi’nin sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor.
Anadolu üniversitesi bu işi ne yapıp edip çözmeli.
Uzaktan, yani Online de olsa baştan sona bir sınavı sorunsuz bir şekilde yapmayı artık başarmalı.
Aksi takdirde…
Bu yaşananlar sadece sınav sisteminin çökmesiyle hatırlanmayacak…
Bu işi bu ülkede yapabilecek en tecrübeli ve donanımlı bir kurumun, süreç içinde ve geldiği noktada çökmesi olarak değerlendirilecek…
Bizden söylemesi!


.....


Asgari kazanan
Azami ödüyor ama!


“İşçilere ödenmek zorunda olunan en düşük ücret” olarak tanımlanıyor Asgari ücret…
Tanımın devamında da şu söyleniyor;
“İşçilere çalışmaları karşılığında ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültür vb. temel gereksinimleri günün üzerinden en az düzeyde karşılanmasına yetecek kadar ücrettir.”
En düşük ücret olan Asgari ücret’i alanlar, Elektriği, Suyu, doğalgaz’ı Asgari ödemiyorlar ama…
Herkes ne ödüyorsa onu ödüyorlar…
Hatta…
çoğu yüksek kazançlı insandan daha da çok vergi veriyorlar…
Yani…
ücreti alırken Asgari, aldığı ücreti harcarken Azami!
Madem öyle, en düşük ücreti alan, yani Asgari ücretle geçinenlere, devletin sunduğu imkanlar da Asgari olsun…
Asgari kazanan asgari harcayabilsin…

HHH
Bir dostumuz göndermiş yukarıdaki yazıyı…
Ne dersiniz?
Sizce de doğru bir tespit değil mi?


.....


Yüzeysel-küçük-güncel sorunlar


Gerçek, Büyük ve Derin sorunları fark edemeyen toplumlar, bilinç, idrak ve nitelik katliamına maruz kaldıkları için, küçük sorunlarla oyalanırlar.
Yüzeysel-küçük-güncel sorunlar içerisinde bir o yana, bir bu yana sürüklenen toplumlar, nostaljik kültürle, folklorik bir kültürle malül bulundukları için, gerçek zamanları, gerçek dünyayı, gerçek tarihi etkileyebilecek, çözümleyebilecek, yansıtabilecek bir kültür de üretemezler.
Bu ne demek biliyor musunuz?
Bilim bir yandan Mars’a odaklanmış, diğer yandan yapay zekâ’ya…
Mars’a odaklanılmış, çünkü Dünya gelecekte üzerinde yaşayacaklara yetmeyecek.
İnsanoğlu’nun neslini sürdürmesi için yeni yerleşim yerlerine ihtiyaç var.
Mars bu konuda en ideal gezegen olarak tespit edilmiş.
Hepsinden önemlisi.
Bilim bir tıkanma süreci yaşıyor. Mars’a koloni kurma fikri, bilimin sıçraması, yeni keşifler yaratılması açısından önemli bir hedef.
Ay’a seyahat öncesinde, bu hedefi gerçekleştirmek için birçok keşif yapıldığı hesap edildiğinde, mars’a yerleşme hedefinin de ortaya pek çok yeni keşifler doğuracağı söyleniyor.
Bilim yapay zekaya odaklanmış çünkü bu son derece önemli bir konu.
Yakın bir gelecekte aralarında doktorlar, hakimler, mühendislerin de olduğu pek çok mesleği yapay zekaya sahip robotlar üstlenecek.
Tüm mesleklerde insan’dan kaynaklanan hatalar sıfırlanacak.
Robotlar kendi aralarında iletişim kuracak.
Belki duygu sahibi olacaklar, belki de insan neslini ortadan kaldırmaya karar verecekler.
Bu sözünü ettiğimiz iki konu aslında Dünya’nın gerçek, derin ve büyük sorunu…
Biz bunu hala idrak edemiyoruz…
Bilinç, idrak ve nitelik katliamına maruz bir haldeyiz.
Küçük sorunlarla geçiriyoruz zamanımızı.
Yüzeysel-küçük-güncel sorunlar içerisinde bir o yana, bir bu yana sürükleniyoruz toplum olarak.
Ve bu yüzden, gerçek zamanları, gerçek dünyayı, gerçek tarihi etkileyebilecek, çözümleyebilecek, yansıtabilecek bir kültürü de ne yazık ki üretemiyoruz.


.....


Bakın bu çok ilginç!


Koronavirüs bulaşmamış çok sayıda insan soluğu hastanede alıyormuş.
Psikolojik olarak hastalık belirtileri gösterdiklerini zannediyormuş hepsi.
Biran önce test yaptırıp, tedavilerinin başlamasını istiyorlarmış.
Psikologlar bu durumun bir hastalık olduğuna karar vermişler.
Hastalığın ismine de “Psiko Korona” demişler.
Yani;
Bu hastalığı yaşayanların sayısı her geçen gün artıyormuş üstelik.
Dahası...
Yaptıranların testleri Negatif çıksa da hasta olmadıklarına bir türlü inanmıyorlar, kendilerini korona hastası olarak görmeyi sürdürüyorlarmış.
İşin ilginç yanı ise; hastanelerde soluğu alan aslında korona belirtileri bile göstermeyen Yalancı Korona Hastalarının büyük çoğunluğunu, o güne kadar böyle bir hastalığa inanmayan, bu hastalığın düzmece olduğunu düşünen ve “Ne var gripten de bu kadar kişi ölüyordu” diyenler oluşturuyormuş...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi