1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

AK parti'de seçim kaybeden...

AK Parti’de kongreler Mart ayı’nda yapılacaktı.
Pandemi nedeniyle kongreler ertelendi.
Ertelenen kongrelerin önümüzdeki süreçte yapılacağı konuşuluyor.
Konu kongreler olunca da, partinin Eskişehir için nasıl bir karar alınacağı, mevcut il başkanının göreve devam edip etmeyeceği, etmeyecekse il başkanı olarak yerine kimin getirileceği merak uyandırıyor.
***

AK parti’de il başkanı, kongreden günler önce belirleniyor…
Yani bir anlamda…
Erdoğan “Şu isim il başkanı olsun” diyor, o ismin il başkanı olması için kongre yapılıyor…
Erdoğan elbette “Şu olsun” derken, bunu hiçbir istihbarata dayanmadan yapmıyor…
Genel merkeze ulaşan isimler hakkında, yine genel merkez yönetiminin hazırlayıp önüne koyduğu bilgiler ve raporlar doğrultusunda veriyor kararını…
***
İşte bu aşamada, Erdoğan’a o aday isimler ile raporları hazırlayan genel merkez yöneticileri ya da görevlilerinin büyük etkisi oluyor.
Eskişehir için bu işle görevlendirilen kişi, Eskişehir’den sorumlu müfettiş Abdullah Güler.
Kendisi İstanbul milletvekili…
Arada sırada Eskişehir’e gelerek görüşmeler yapıyor partililerle.
Bu arada partililerin dışındaki isimlerle de görüştüğü oluyor.
Ancak…
Yaptığı görüşmelerde takındığı tavır genelde partililerin eleştirisine neden oluyor…
Zira…
Kendisiyle görüşen çoğu partili, Abdullah Güler’in, şehirde partinin durum tespitinden çok, mevcut il başkanının göreve bir dönem daha devam etmesi yönünde tavır takındığını düşünüyor.
***
Sonuç olarak…
Yukarıda da anlattığımız üzere, AK parti’nin Eskişehir’de yapacağı kongre öncesinde, partinin yeni dönem il başkanı da belirlenecek.
Mevcut il başkanının devam edip etmeyeceği, etmeyecekse hangi isimlerin il başkanı adayı olabileceği konusunda, parti müfettişi Abdullah Güler’in genel merkeze vereceği rapor ve tavsiye önemli olacak.
Burada şöylesine enteresan bir durum var…
Belediye seçimlerinin kaybedilmesinde genel merkez seçimin kaybedildiği yörenin il başkan ve yönetimi ile milletvekillerini sorumlu tutar…
Bu anlamda Abdullah Güler de, İstanbul’da üst üste kaybedilen iki seçimin bir anlamda kabahatini üzerinde taşıyor.
Kısacası…
Mahalli seçimleri Eskişehir’de kaybetmiş AK Parti’de, kimin il başkanı olacağı konusunda parti müfettişi olan İstanbul milletvekili Abdullah Güler etkili olacak…
Yani…
Vekillik yaptığı İstanbul’da İmamoğlu’na karşı iki kez seçim kaybeden sorumlu isimlerden biri, Eskişehir’in il başkanını belirleyecek…
Sizce de enteresan değil mi?


......


Torpil olmasa içim yanmayacak!


önceki gün alışveriş merkezi önünde tanıştık bir memur emeklisiyle.
Tam 32 yıl çalıştıktan sonra emekli olmuş…
-“çocuklar okullarını bitirdi. Biz de “Tamam” dedik. Verdik dilekçeyi” dedi.
-“çocuklar ne yapıyor şimdi?” diye sorduk, başladı anlatmaya…
***

Aslında daha önce emekliliğe hak kazanmış. Ancak, çocukların üniversiteyi bitirmeleri için uzatmış memuriyeti.
-“Aralarında bir yaş fark bulunan iki çocuğum var. Biri Maliye bölümünden mezun oldu, diğeri de Maden mühendisliği bölümünden. İyi okudular. Yıl falan da kaybetmediler. Ama gelin görün ki ikisi de iş bulamadı. Şu anda çalışmıyor. Yazık çırpınıyorlar her kapıdan eli boş dönüyorlar. Psikolojileri bozuldu. Onlarla birlikte bizim de ayarımız kaçtı” dedi…
***

Adam konuşması sırasında çok ilginç bir tespitte bulundu.
-“Ben aslında çocuklarımın iş bulamayışlarına üzülmüyorum. Beni asıl üzen,  pek çok çocuğun torpille işe yerleştirilmesi. Asıl kahrolduğum husus bu aslında. Bilsem ki benim çocuklarım yetersiz olduğu için iş bulamıyor, vallahi en ufak bir üzüntü hissetmeyeceğim. Fakat yetersiz birçok kişi sırf torpil ile işe giriyor ya, işte buna hem üzülüyor hem de içerliyorum.” dedi.
***

İşsizlik çok fena…
Ancak insanlar bir şekilde işsizliği kabullenmiş.
-“Devlet herkese iş bulmak zorunda değil” diye düşünüyor pek çoğu.
Ancak kabullenemedikleri tek şey torpil…
100 kişiden 1’i işe yerleşse ve o 1 kişinin işe adaletli ve liyakatli bir biçimde yerleştiğine inanılsa, geriye kalan 99 kişi emin olun işsiz kaldığına üzülmeyecek…
Fakat…
Hem işsizliğin, hem de torpilin olması, meseleyi daha da çekilmez bir hale getiriyor…


.....


Eğer birileri Milletvekili ya da Belediye başkanı olacaksa…


CHP’liler AK partilileri, AK Partililer CHP’lileri siyaseten sevmiyor…
Bu son derece normal bir yaklaşım…
Zaten…
Siyaseten sevmesi de gerekiyor…
Fakat…
Siyasetle sınırlı kalmalı ve nitekim Eskişehir’de olan da bu zaten…
Hâlbuki siyaseten birbirini sevmeyen AK Partili ve CHP’liler, düğünde, dernekte, cenazede, sokakta, çarşıda, kahvede oturuyor, konuşuyor, hal hatır soruyor…
Siyaseten duyulan düşmanlığın, siyaset dışındaki hemen her mecrada neredeyse dostluklara dönüştüğü dahi oluyor…
İşte bunu sağlayan tek unsur, aynı şehirde, aynı çevrelerde ve birlikte yaşıyor olmanın gerekliliği…
Yıllar önce bir dostumuzun şöyle bir tespiti vardı bu konuya ilişkin.
Şöyle diyordu;
-“Eskişehir küçük sayılmayacak, önemli de bir şehir. Bu şehirden AK Parti de CHP de güçlü partiler. Her iki partinin de önce bunu kabullenmesi lazım. Bana kalırsa bunu kabullenmekle kalmıyor mesele.
Eskişehir’deki AK partililer örneğin şöyle düşünmeli:
Sonuçta, CHP’den birileri mutlaka Milletvekili ya da Belediye başkanı olacak, o birileri bu şehrin tanıdığı bildiği, bu şehrin içine sindirdiği birileri olmalı.
 Aynı şekilde, Eskişehir’deki CHP’liler şöyle düşünmeli:
Sonuçta, AK parti’den birileri Milletvekili ya da Belediye başkanı olacak, o birileri bu şehrin tanıdığı bildiği, bu şehrin içine sindirdiği birileri olmalı.
Dikkat edin! “Eskişehirli olmasından, nüfus kağıdında Eskişehir yazmasından” bahsetmiyorum. Bu şehirde yaşayan ve öyle ya da böyle şehirde bir karşılığı olan insanlardan bahsediyorum.
Siyasete bu bakış açısıyla bakılırsa, Eskişehirli kendini daha iyi hissedecektir.”
Aslında o gün de üzerinde konuşulmaya değer bir bakış açısı olarak görmüştük bu tespiti, bu gün de aynısını düşünüyoruz…


.....


BİRAZDA GüLMEK LAZIM


Genç bir kadın, aylardır şantiyede olan kocasına aşağıdaki satırları yazar:
Sevgilim, Biliyorsun, sen şantiyedeyken nur topu gibi bir bebeğimiz oldu. Sütüm yetmediği için, yavrumuzu besleyebilmek amacıyla bir sütanne tuttum.
Yalnız, bu sütannenin zenci olmasından dolayı çocuğumuz, emdiği sütün etkisiyle zaman içinde Zenciye dönüştü.
Haberin olsun dedim.
Bu konuda benim bir suçum olduğunu düşünmezsin umarım.
öptüm Biricik eşin…

Kadının kocası da bunun üzerine annesine bir mektup yazar:
Sevgili anneciğim, Karım bana gönderdiği son mektupta, sütü yetersiz olduğu için bir sütanne tutmak zorunda kaldığını, o sütannenin zenci olduğunu ve bu yüzden bebeğimizin renginin de zamanla koyulaştığını yazıyor.
Bundan eşimi sorumlu tutamayız, tabii ki .
Selam ve sevgilerimle…

Annesi ise oğluna şöyle bir cevap yazar:

Sevgili oğlum Aslına bakarsan, sen doğduğunda benim sütüm de yetersiz kalmıştı.
Ama biz fakir olduğumuzdan dolayı, sütanne tutamayıp onun yerine seni inek sütüyle beslemek zorunda kalmıştık. Bu durumda takdir edersin ki, senin safkan bir öküz olmanın sorumlusu ben değilim.
Seni seven annen…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi