1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Ayrı-gayrı mı derler ama?

 


AK Parti Odunpazarı Belediye Başkan adayı Volkan Doğan önceki gün Ankara’daymış…


Milletvekilleri Nabi Avcı ve Emine Nur Günay ile birlikte İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanı Fatih Dönmez ve Gençlik ve Spor bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’na birer ziyarette bulunmuş.


Volkan Doğan için bakan randevuları büyük ihtimalle, Milletvekilleri Nabi Avcı ve Emine Nur Günay tarafından ayarlanmış ve alınmış.


Böylece birlikte yapılan 3 bakan ziyaretinde hükümetin desteğinin Volkan Doğan’ın arkasında olduğu vurgulanmış.


Zaten AK Parti Odunpazarı adayı Volkan Doğan da sosyal medya hesabından duyurduğu bakan ziyaretleriyle ilgili olarak “Hükümetimizin, Odunpazarı'mıza tam desteğini arkamızda hissetmenin memnuniyeti ve mutluluğunu yaşıyoruz.” Paylaşımında bulunmuş.


Volkan Doğan açısından bu elbette olumlu bir durumu yansıtıyor.


Ancak…


İnsan ister istemez söz konusu bakan ziyaretlerinde partinin Büyükşehir adayı Burhan Sakallı ve Tepebaşı adayı Hasan Tuç’un neden olmadığını merak ediyor?


“AK parti için seçim sadece Odunpazarı’ndan mı ibaret”ten tutun da “Milletvekilleri diğer belediye başkan adaylarını bu ziyaretlere niçin götürmedi? Niçin onları ayrı tuttu?” ya varıncaya  kadar insanın aklına bir dolu soru geliyor…


Artık, bu ziyaretle ilgili AK parti’nin Büyükşehir ve Tepebaşı adaylarına haber mi verilmedi? Yoksa bakan ziyaretlerine davet edildiler de, başka programları yüzünden mi katılamadılar bilemiyoruz…


Fakat…


Ortada acayip bir durumun olduğu da aşikar sanki…


Sonuç olarak…


Yukarıda da söyledik, söz konusu bakan ziyaretleri, AK Partinin Odunpazarı adayı açısından bakıldığında gayet olumlu bir tablo yansıttığı ortada…


Ancak, aynı olumlu tablonun o ziyarette olmayan Büyükşehir ve Tepebaşı adayları açısından olduğunu söylemek mümkün değil sanki…


.....


İyi bir siyasetçi kumaşı var…


 


Yaşımız biraz fazla olduğundan dolayı en azından 30 yıllık siyaset takip etmişliğimiz vardır…


30 yılın öncesin de okuduğumuz kadarıyla az çok biliriz.


Şunu kesinlikle söyleyebiliriz ki eski siyaset yok.


Eski siyasetçi de yok…


İnanın, bugün için siyaset konuşabileceğiniz, konuşurken de keyif alabileceğiniz siyasetçi sayısı bir elin parmağını geçmiyor.


İşin kötü tarafı…


Arkadan da iyi bir siyasetçi olabilecek nitelikte insan, birkaç isim haricinde kolay kolay gelmiyor.


İşte bu yazıda, o kolay kolay yetişmediğini söylemeye çalıştığımız isimlerden farklı olduğunu bize göre ispat etmiş ve gelecek vaat eden 2 isimden bahsedeceğiz…


Birincisi Serdar Ulucan…


MHP’nin ilçe başkanlığı yaptığı sırada, bir televizyon programı öncesinde tanımıştım ilk kez…


Diğeri ise Kadir bıyık…


Onunla da yine MHP’nin il başkanlığı yaptığı dönemde, yine bir televizyon programı öncesi karşılaşmıştım.


Doğrusunu söylemek gerekirse her ikisinin de hep başkanlığını yaptıkları partinin ideolojisine ve gerek ülke gerekse Eskişehir siyasetine olan hâkimiyetlerine şaşırmış, takdir etmiştim.


Bugün o iki isim de aday olarak çıktı Eskişehirlilerin karşısına.


Serdar Ulucan İYİ Parti’nin (Millet İttifakı) Mihalıççık adayı, Kadir Bıyık ise MHP’nin (Cumhur ittifakı) çifteler adayı oldu.


Seçimleri kazanıp, ilçe belediye başkanı olurlar mı olmazlar mı bilmiyorum?


Zaten kazanıp kazanmamalarıyla da pek ilgilenmiyorum.


Zira benim ilgilendiğim her ikisinin de iyi bir siyasetçi olma yolunda ilerledikleri…


Sözün kısası…


Her iki isimde de iyi ve sağlam bir siyasetçi kumaşı var…


 


.....


 


 


Siyasetin neşesi olsun


 


önümüzde bir seçim var.


Bu seçime yönelik şimdiden tahminlerde bulunanlar çıkıyor.


Ama bazıları var ki tahminde falan bulunmuyor.


Sırf “Ben bunun böyle olacağını biliyordum” demek için seçim sonuçlarının açıklanacağı günü bekliyor.


Tıpkı Demirel’in şu fıkrasında olduğu gibi:


“Marangoz tahta parlatıyor. İşine dalmış, rendeyle tahtayı yontarken oğlu koşa koşa geliyor: ''Baba, baba… Anam cin doğurdu, çabuk gel…''
Adam hiç oralı olmuyor. Tahta parlatmayı sürdürüyor. çocuk ise telaşlı: ''Baba, anam evde simsiyah bir cin doğurdu.''
Marangoz nihayet rendeyi yana koyuyor:
''Ananın cin doğuracağı belliydi. O Arap bizim mahalleye taşındığı gün, ananın cin doğuracağını tahmin ediyordum.''


 


xxx


 


önümüzdeki seçimlere yönelik ittifaklar oluştu.


Geçmişte birbirini yiyen partiler şimdi aynı çatı altında seçime giriyor.


Tavanda genel başkanların anlaşmasında sıkıntı yok.


Ama aynı şeyi tabanda söylemek zor…


İttifak içindeki partiler sadece dışarıya “Anlaşıyoruz” görüntüsü veriyor.


Seçim sonucu açıklandığında hangi partinin diğer ittifak partisini yediği ortaya çıkacak.


Tıpkı Demirel’in şu fıkrasında olduğu gibi;


"Bir profesör aslanla kuzunun aynı kafeste yaşayabileceğini iddia etmiş.
'Yapamazsın' demişler.
'Deneyeyim görün' demiş.
Hayvanat bahçesinde denemeye başlamış. İtiraz edenler bir hafta sonra gelmiş, bakmışlar ki, kuzuyla aslan aynı kafeste...
'Bunu nasıl yaptın?' diye şaşkınlıkla profesöre sormuşlar.
O da cevap vermiş: Her gün kafese yeni bir kuzu koyuyoruz."


 


xxx


 


Partilerin içinde muhalif gruplar var…


Seçim öncesi sesleri çıkmıyor, etkileri pek hissedilmiyor fazla.


Zira güçleri yok.


Ancak seçimin yapılmasını bekliyorlar hesap sormak için.


Bildiğiniz ölü taklidi yapıyorlar.


Seçimde alınan bir başarısızlık sonucunda dirilmiş olarak geri gelecek hepsi.


Tıpkı Demirel’in anlattığı şu fıkrada olduğu gibi:


-“Köylünün biri savaşa gitmiş, bir süre sonra da künyesi gelmiş. Köyün önde gelenleri toplanmış, dul karısına ne olacağını düşünmüşler. Kadıncağızı evlendirmeye karar vermişler. Kadın evlendikten bir süre sonra, öldü sanılan köylü çıkagelmiş: 'Biz seni öldü sandık' diyenlere, 'Yoo ölmedim. İşte buradayım' deyince ortalık karışmış. Sıkıntıyla gerçeği açıklamışlar ama köylü, 'Ben karımı isterim' diye tutturmuş.
Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.


 .....


 


BİRAZ DA GüLMEK LAZIM...
Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır... Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar... Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel.. Ortaya bir fikir atılır... Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak. Amerikan vatandaşı söz alır:
-Bizim Amerika'da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız... çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız...
Derken Avrupalı söz alır ve:
- Bizim Avrupa'da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız... önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız...


Sıra bizim Temel'e gelir ve başlar anlatmaya:
-Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke bizda sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok... Bizde daha kısa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hükümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar...


Havada kalanlar halka hizmet olarak geri döner...


 


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi