1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bir tek Darbelerin olacağını bilemedi ya...

 


Yaşı 50 civarında olanlar çok iyi bilir.


Türkiye’deki tek televizyonun TRT olduğu yıllarda usta gazeteci Uğur Dündar’ın “İşte Hayatınız” isimli bir programı yayınlanırdı her hafta.


ünlü bir ismin hayatı konu edilirdi.


Programlardan biri Süleyman Demirel ile ilgiliydi.


Uğur Dündar ile Demirel stüdyoda konuşuyor, Demirel’in yaşamından kesitler ortaya çıkıyordu.


Bu arada.


Demirel ile hayatları kesişmiş isimler tek tek stüdyoya gelip, yine Demirel ile ilgili anılarını anlatıyordu.


Aralarında Demirel’in eşinden tutun da, çalışma arkadaşlarına hatta yıllardır görmediği dostları vardı stüdyoya çağrılan isimler arasında.


İşte bu isimlerden biri de merhum Eskişehirli Terlikçi Vasfi idi.


Terlikçi Vasfi, tam bir Demirel hayranı isimdi.


Demirel hapisteyken bile hemen her hafta kendisini ziyaret ederdi.


Hapisten çıktıktan sonra, nerede miting yapacaksa o şehre ondan önce gider, yolda Demirel’in aracını durdurur, elindeki çiçeği Demirel’e verir ve Eskişehir’e dönerdi.


öylesine bir sevgiyle bağlıydı ki Demirel’e, sorulduğunda “Ben partici değil Demirelciyim” derdi açık açık.


Küfrü boldu.


Demirel de bunu bildiği için, gittiği her şehirde, eğer yolda elinde çiçekle Vasfi bekliyorsa, aracını mutlaka durdurur, çiçeğini alırdı. Durmadığı takdirde Vasfi’den küfür yiyeceğini çok iyi bilirdi.


Gelelim Uğur Dündar’ın Demirel ile yaptığı o programa.


Stüdyoya çağrılan konuklar arasında, Terlikçi Vasfi de vardı.


Dündar kendisini çağrıldığında yine elinde bir çiçekle girdi Vasfi stüdyoya.


Elindeki çiçeği her zaman olduğu gibi Demirel’e verdi.


Uğur Dündar “Siz Süleyman Demirel için neler söylemek isterseniz?” diye sorduğunda ve Vasfi de tam cevap vermeye hazırlandığında Demirel girdi araya.


-“O çok konuşmaz. O sadece beni karşılıksız sever” dedi.


öyle olunca da Vasfi programda konuşamadan, geçip arka sıralarda, diğer konukların yanına oturmak durumunda kaldı.


Terlikçi Vasfi Eskişehir’e döndü ertesi günü.


Herkes izlemişti programı.


Arkadaşları kendisine takılmaya ve sıkıştırmaya başladılar kendisini.


-“Demirel seni konuşturmadı. Konuşsaydın ne söyleyecektin” diye.


Vasfi başladı anlatmaya:


-“Darbeden sonra Demirel’in Ankara Güniz sokakta bulunan evine gittim. İçeriye bir girdim ki, İsmet sezgin bir yanda, Nahit menteşe bir tarafta, yanındakilerle gülüp eğleniyor. O sırada Demirel yukarıdan inmeye başladı. Baktım o da gülüp duruyor. O sırada müthiş kızdım. ‘Sizin burada keyfiniz gıcır. Olan bize oluyor. Dükkanın önünden her geçen bana kolunu gösterip “Naber Terlikçi? Gördün mü babayı!” diyor. Valla bu yüzden kendi dükkânımda duramaz oldum. Hepsine birer küfür savurup çıktım evden.”


Sonra da devam edip:


-“İşte o programda konuşabilseydim, bunları anlatacaktım” diyor Terlikçi.


Arkadaşları “İyi ki konuşturmamış Demirel seni. Bunları anlatsaydın facia olurdu” deyince, Terlikçi Vasfi:


-“O çok zeki adamdır. Her şeyi önceden bilir. Benim de bunu anlatacağımı bildi galiba ki konuşmamı engelledi. Dediğim gibi her şeyi biliyor ama bir tek darbelerin olacağını bu güne kadar bir türlü anlayamadı. Ben de buna şaşıyorum işte!” deyince, ortalık kahkahaya boğuluyor…


Bu yaşanmış olayı bu gün anlatmamızın amacı, aynı olayı bir şekilde bugüne bağlamak falan değil.


O yüzden, yazıya bakıp mesaj falan çıkartılmaya kalkılmasın.


Sadece fotoğraf arşivinde merhum terlikçi Vasfi’nin fotoğrafını görünce, bu olay aklımıza geldi ve yazmak istedik.


O kadar…


.....


Kabahat kimin şimdi?


 


Fotoğraf öğle sonrası çekildi.


Yer: Eskişehir’in yaya trafiğinin en kalabalık olduğu İsmen İnönü Caddesi.


Bir gece öncesi, Cadde üzerinde biriken tüm çöpler toplanmış.


Sabahın erken saatinden başlamak üzere, öğlen saatlerine kadar yine aynı cadde üzerindeki çöpler temizlik görevlileri tarafından temizlenmiş.


Binlerce insanın gelip geçtiği cadde tertemiz hale getirilmiş.


Sonra…


Birileri çıkıp, bu her gün binlerce insanın gelip geçtiği yolun üzerine çöplerini bırakmış.


çok basit birer soru soracağız şimdi:


-Bu görüntünün kabahatlisi belediye mi?


-Bu çöpleri, çöpler toplandıktan sonra getirip atanlar mı?


-Bu çöplerin buraya atılmasına göz yuman çevredeki esnaf ve vatandaşlar mı?


.....


 


Sadece sandıklar şeffaf oldu.


 


Şu sıralar partilerde kongre süreçleri işliyor ya…


Aklımıza geldi.


Eskiden partilerde ki aday belirleme yöntemi "Gizli oy açık tasnif" yöntemiyle yapılırdı.
Herkes oyunu gizli atar, sonrasında atılan oylar herkesin görüp izleyebileceği şekilde açıkça tasnif edilir ve sonuç açıklanırdı.
Sonra…
"Stalin modeli" diye adlandırılan bir model peyda oldu.
Bu model "Açık oy gizli tasnif" i içeriyordu.
Anavatan ve çoğunlukla da Doğru Yol Partisi dönemlerinde sıkça yaşıyorduk "Stalin Modeli" olan bu aday belirleme yöntemini.
Seçim yeri olarak "Hatçılar" kahvehanesi ilan edilir, ama söz konusu seçim "Atçılar" kahvesinde yapılırdı.
Ortaya bir Bisküvi kutusu konulup, üzeri denilir. Kahvehaneyi tutturanlar gelip oyunu kullanır. Daha sonra Parti yöneticileri "Oyları partide sayacağız" diyerek, oyların kullanıldığı Bisküvi kutusunu arabalarına koyup, giderlerdi.
Parti binasına gidilinceye kadar da, o Bisküvi kutusu içinde ki oylar takla attırılır ve sonuç olarak da Kahvehanede birinci olan isim, parti binasında sonuncu ilan ediliverirdi.

Kısacası…
Eskiden şeffaf yapılırdı seçimler…
Şimdi ise…
Şeffaf olan kutularda yapılıyor ama, sonuçları sayılırken şeffaflıktan eser bile kalmıyor.
İşte o yüzden temayül yoklamalarında falan en çok oyu alan kişi en az y almış gibi listede bile yer bulamıyor.
Hiç oy almayan, en çok oyu almış gibi listenin başına konuluyor.
Gelinen nokta bundan ibaret…


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi