1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bırakın şu saçma sapan kıyaslamayı artık!

 


 


Alışveriş merkezleri Türkiye’nin neresine giderseniz gidin hemen hemen aynı.
Yani…
İstanbul’daki bir Alışveriş merkez ile Eskişehir, ya da bir başka şehirde bulunan Alışveriş Merkezlerinin büyüklüğü ve kapasitesi farklı olabilir ama sonuçta her AVM içinde yer alan Mağazalar ve içindeki donanım birbirinden farklı değil.
Söylemek istediğimiz:
İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illerde bulunan AVM’lerde hangi giyecek ve içecek markaları varsa,  diğer şehirler ve Eskişehir’deki AVM’lerde de aşağı yukarı aynı markalar mevcut.
üstelik…
Markaların yer aldığı dükkânlar bile hemen her AVM’de özellikle yan yana konuşlandırılmış vaziyette.
Dahası…
Aynı marka giyecek, içecek ve yiyecek markalarını, komşu iller olan Konya, Bilecik, Kütahya ve Afyon’da da bulmak mümkün.
Hatta…
Afyon ve Konya’da bulunan Alışveriş Merkezlerinin, Eskişehir’deki Alışveriş merkezlerinden daha kapsamlı olduğunu bile söylemek yanlış olmaz.
Kısacası…
Ticaretin küresel bir çehreye kavuştuğu günümüzde, sırf alışveriş yapmak için Türkiye’de bir başka şehre gitmeye gerek yok.
Her türlü ihtiyaç duyulanı artık bırakın şehirleri bir tarafa, ilçelerde bile bulmak mümkün.
Olmasa bile, her türlü ihtiyaç malını internet üzerinden bir tuşa basmak suretiyle satın almak da seçenekler arasında.
Durum böyle olmasına rağmen, özellikle hafta sonları Eskişehir’deki AVM’lerin otoparkı, çevre illerden gelen özel araçlardan geçilmiyor.
İnanmayan varsa oturup tek tek plakalara bakarak saysın.
Kaç tane 11,kaç tane 43,Kaç tane 03 ve Kaç tane 42 plakalı araç var Eskişehir caddeleri ve AVM’lerinin otoparkında?
Bu insanlar hafta sonları Eskişehir’e sırf Alışveriş yapmak için gelmiyorlardır herhalde?
Zira yukarıda uzun uzun bahsettik, Eskişehir’de satılan her türlü mal, geldikleri şehirlerinin AVM’lerinde de mevcut.
Hatta Eskişehir’e özgü yiyecek ve içecekler ile Eskişehir’de üretilen giysi ve diğer eşyaları bile kendi şehirlerinin AVM’lerinde rahatlıkla bulabilir bu insanlar.
çevre illerde yaşayanların, Eskişehir’in parkları ve çarşılarını görmek için de geldiklerini de zannetmiyoruz.
Zira…
Daha küçük boyutlu da olsa, kendi şehirlerinde de park ve çarşılar var sonuçta.
Dahası…
Bu insanlar, Porsuk’un ya da Tarihi Odunpazarı’nın yüzü suyu hürmetine de gelmiyorlardır büyük ihtimal.
çünkü, Eskişehir’deki bu söylediğimiz yerleri bir defa gördüklerinde, bir daha niye gelip görme ihtiyacını hissetsinler?
Bu halde, ortaya cevaplanması gereken önemli bir soru çıkıyor?
Soru şu:
özellikle Eskişehir’in çevresinde bulunan şehirlerden her hafta sonu Eskişehir’e niçin geliyorlar? Onların Eskişehir’e gelmelerini gerektirecek neden nedir?
öyle ya:
Eskişehir’e, bu saydığımız komşu illerden her hafta gelmeyi adeta alışkanlık haline getirmiş aileler ve insanlar mevcut.
Bir şekilde geliyorlar ve gelmeyi de sürdüreceğe benziyorlar.
Demek ki kendi şehirlerinden uzaklaşmak istiyor bu insanlar.


Demek ki, kendi şehirlerinde yaşayamadıkları sosyal hayatı yaşayabilmek için geliyorlar.


Ya da…


Kendi şehirlerinde olmadıkları kadar kendilerini rahat hissettikleri için gelme gereği duyuyorlar.


O yüzden…


Şu ikide bir “çevremizdeki iller bizi geçiyor” hikayesini tekrarlayıp durmaktan ve Eskişehir’i çevre iller ile kıyaslamaktan bir vazgeçin artık…


Eğer gerçekten öyle olsaydı, hafta sonları çevre illerin plakalı araçları Eskişehir’de olmaz, çevre illeri 26 plakalı araçlarla dolardı…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Sonunda sanat galip gelecek…


 


-“Bir Kent için en önemli iki unsurdur KİMLİK ve BELLEK. Bu iki unsuru asla unutmamalıyız. İşte bu sempozyum bu iki önemli unsur dikkate alınarak başladı. Başladığımızda suçlamalar yapıldı. Dalgalar geçildi. En yakınımızdakiler bile eleştirdi. Ama hiçbir zaman direncimiz kırılmadı. Sonunda Dünya’da rakibi olmayan bir sempozyum ortaya çıktı. Zaman zaman taklit edilse de örnek alınsa da bundan asla rahatsızlık duymuyoruz. Hatta örnek alınmaktan dolayı mutlu bile oluyoruz.”


Bu sözler, bu yıl 2-14 Eylül tarihleri arasında 13’ncüsü gerçekleştirilecek olan Uluslar arası Pişmiş Toprak Sempozyumunun tanıtım toplantısında konuşan Tepebaşı Belediye başkanı Ahmet Ataç’a ait.


Pişmiş Toprak Sempozyumlarında Dünya’nın en önemli sanatçıları çeşitli eserler meydana getiriyor.


İşte bu eserler şehrin dört bir yanına konularak, şehri süslüyor.


Ataç, 13’ncüsü düzenlenecek sempozyum sonunda da meydana gelecek nadide eserlerin, şehrin belirli bölgelerine konulacağını söylüyor…


Pişmiş Toprakla yapılmış eserlerin zaman zaman saldırıya ve kazaya uğruyor olmasına da pek takılmıyor Ahmet Ataç:


-“Onlar bozacak biz inatla yapacağız. Sonunda sanat galip gelecek. Buna gönülden inanıyoruz” diyor.


Konuşmasının bu kısa bölümünden de anlaşılacağı üzere, Ahmet Ataç’ın ısrarlı tavrı Eskişehir’e sürdürülebilir nitelikte, güzel, benzeri olmayan bir uluslar arası sempozyum kazandırdı…


Daha işin başında suçlamalar, alaya almalar ve eleştirilere teslim olunsaydı ya da konulan heykellerin tahrip edilmesi üzerine “Nasıl olsa yaptıklarımızı kırıp döküyorlar. Biz niye boşuna uğraşıyoruz ki” denilmiş olsaydı, bu şehir bu sempozyumun 13’ncüsünü asla göremezdi.


İyi ki ısrar edildi.


İyi ki direnç gösterildi.


İyi ki sanat, suçlamalara, eleştirilere, dedikodulara kurban edilmedi…


Sanat kazandı, Eskişehir kazandı…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Sempozyum cinayete kurban giden kadınların anısına yapılsın…


 


Pişmiş Toprak Sempozyumu aynı zamanda bir vefa projesi…


2010 yılından itibaren her yıl sempozyum önemli bir isim ve önemli bir olay anısına yapılıyor.


Bugüne kadar sırasıyla vefat eden Ceren Necipoğlu, Ergin Orbey, Müşfik kenter, Taciser Sivas, Gülay Kanatlı, Ali Rıza Karık ve Firuz Kanatlı ile Soma faciasında yaşamlarını yitiren madenciler ve Adalet yürüyüşü anılarına yapıldı her bir sempozyum.


Bu yıl 13’ncüsü düzenlenecek olan sempozyumun neyin arısına yapılacağına henüz karar verilmemiş.


Bizim önerimiz: 2-14 Eylül tarihleri arasında yapılacak olan 13ncü Pişmiş Toprak Sempozyumu, geçtiğimiz günlerde eski eşi tarafından çocuğunun gözü önünde vahşice öldürülen Emine Bulut’un ismi altında, cinayete kurban giden, tüm kadınlarımızın anısına yapılsın…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Biraz da gülmek lazım



Tarihte ilk kez Doğuda bir köye ayna gelmiş. Adamın biri aynayı görüp eline almış. Daha önce kendini hiç görmediği için karşısındakini ölen kardeşine benzetmiş. Adam;
"Ey gidi gardaşımm.. Seni bi daha görmek varmış nasipte" diyerek hüzünlenmiş. Aynayı ev götürüp, sarılıp uyumuş kardeşine...
Karısı bakmış, adam bi şeye sarılmış uyuyor. Merakla aynayı eline alıp bakmış ki bir kadın!
"Allah belanı viree.. Bu karı da kim? Bi boka da benzese bari " diyerek, feryat figan evden çıkmış ve komşuları olan muhtara gitmiş.
"Muhtar efendi, adam beni bu çirkin karıyla aldatıyor. Ne yapayım?"
Muhtar aynaya dikkatle bakar ve şöyle der;
"Yav baci, yanlışin olmiya. Bu garıdan çok gavata benziir!"


 


 



......


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi