4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

Bu inat niye?

    TBMM Başkanlarından, İsmail Kahraman, "…Şehirlerin kurtuluş yıldönümleri kutlanıyor. Kesinlikle karşıyım….. İstanbul’un kurtuluşu 6 Ekim, kim demiş? İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti, müstevliler alacaklarının birkaç kat mislini aldı ve öyle gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki. 2 Mart’ta da aynı şey var. Ruslar çekildi gitti. Çarpışmadık, dövüşmedik, vuruşmadık. Tarihi doğru dürüst niye bilmiyoruz? Övünecek büyük bir tarihimiz varken, kölelikten kurtulduğumuz tarihe niye bayram diyeceğiz. Fethettiğimiz tarihe diyeceğiz” diyerek gerçeklerin üstünü örtmek istedi.
              Memleket Partisi Genel Başkanı Sayın Muharrem İnce: "Eski TBMM Başkanı, işgalden kurtuluşun kutlanması seni neden rahatsız etti? Cahil misin? Hain misin? Amacın Milli Mücadele’yi ve kahramanlarını yok saymak, unutturmak mı?" diyerek eleştirdi.
            Kadir Mısıroğlu da  "Keşke Yunan galip gelseydi, ne hilafet yıkılırdı, ne şeriat kaldırılırdı, ne medrese lağvedilirdi." demişti.
             Oysa Evliya Çelebi, Atina’daki ibadethanelerden bahsederken, şehirde, 300 civarında cami ve bir o kadar da kilise olduğunu söyler. Ama aynı Atina’da, bugün ibadete açık tek bir cami bile yoktur!.
             Geçmiş yıllarda da CNN Türk’te “” Türkiye’nin Gündemi” ’yeni devlet’ tartışması yaşanmış, programın konuklarından,  AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi ve Sivil Alan Platformu Başkanı Ayhan Oğan, “Şimdi biz, yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin, bu yeni devletin kurucu lideri, Tayyip Erdoğan’dır” demişti.
             Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, Lozan Barış Antlaşması’na ilişkin bir açıklamasında, "Bugüne kadar Lozan’ı bize zafer diye yutturmaya çalıştılar. Bunun neresi zafer" demişti. 
            Sayın Erdoğan, Lozan Barış Antlaşması’na ilişkin yaptığı resmi açıklamasında ise  "Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin, tapusu niteliğindedir." ifadelerini kullanmıştı.
               Lozan’la, Türkiye, egemenliğini, eşitliğini dünyaya kabul ettirmiştir. Cumhuriyet, bunun üzerine kurulmuştur.
               Başta büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Lozan üzerinde büyük titizlik gösterdiler.  O kadar ki, Lozan Anlaşmasına, bir müddet ara verilmiş ve anlaşmanın birinci bölümü başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
              Türkiye, hedeflerini elde etmek için, yeni bir savaşa hazır olduğunu ilan etmiş, derhal seferberlik hazırlıklarına başlamıştı. Çünkü batı ülkeleri, Türkiye’yi egemen ve eşit bir devlet yapmak istemiyorlardı. Ancak Türkiye, kararlı tutumu sayesinde, sonunda istediğini aldı.
        Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme girişiminin yıkılışını bildirir bir belgedir’’ sözleriyle ifade ettiği Lozan Antlaşması, ülkemiz de tapusu olmuştur.
             Lozan’da, kurduğumuz devletle, bugün vardığımız nokta arasında çok önemli bir fark var. Lozan’da, Türkiye, kendi kararını, kendisi veren, bir devlet olduğunu kabul ettirmişti.  
             Türkiye, 1944’ten itibaren, milliyetçi politikaları terk etmiş, uydu ülke konumuna doğru hızlı bir şekilde sürüklenmiştir. Çok partili döneminde ise bu süreç, daha hız kazandı. IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlardan, alınan dış borç ise kötü gidişin tuzu biberi oldu.
             Hülasa borçlanarak, devlet yönetmek, kalıcı hale geldi.
             Oysa ATATÜRK “    Osmanlı hükümdarları ve çevresindeki yakınları, debdebe ve gösteriş içinde yaşayabilmek için, memleket ve milletin bütün servet kaynaklarını kuruttuktan başka, milletin her türlü çıkarlarını feda etmek, devletin haysiyet ve şerefini ayaklar altına almak suretiyle, birçok dış borçlar yapmışlardı. O kadar ki, devlet bu borçların faizlerini bile ödeyemeyecek duruma gelmiş, dünya gözünde "müflis" sayılmıştı.” Demiştir.
               Cumhuriyeti kuranlar, Osmanlı devleti’ nin, son zamanlarındaki borç tablosunu ve Türk milletinin önüne konan faturaları, çok iyi bildikleri için, dış borç almadan devleti idare ettiler. Buna rağmen de, 150 ton altın bıraktılar.
              Yine Atatürk öneminde, dış ticaret açığı olmadan, enflasyona başvurulmadan, dengeli ve istikrarlı bir kalkınma sağlanmıştı. Enflasyon, Atatürk ölümü ile başlamış, bir daha da durdurulamamıştır.
              Ayrıca Cumhuriyet tarihi uzmanı, Sayın Sinan Meydan, “Emperyalizm Türkiye’yi Lozan’a değil, Sevr’e razı etmek istiyordu. Nitekim Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit başta olmak üzere, Osmanlı yöneticileri Sevr’e razı oldu. Hatta Sevr düzeninin yerleşmesi için İngiliz emperyalizmine gönüllü taşeronluk yaptılar. “ dedi.
            Bugünde, ülkemizde, devlete yön vermek, geçmişteki olayları ranta dönüştürmek isteyen ve kendilerini de aydın olarak kamuoyuna dekara eden bir kesim ve siyasiler var. Bu kesimler, ülkenin üniter yapısı bozulacakmış, bağımsızlığı ve birlik ve berberliği, tehlikeye düşecekmiş, etnik ve dinsel nefret artacakmış, toplum kutuplaşacakmış, umurlarında  değildir.
            Her türlü zorluğa rağmen, Atatürk, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda, etkili, köklü devrimler yaptı. Bilimsel ve akılcı düşünceyi, devlete ve topluma egemen kıldı.
             Türk halkı, Atatürk devrimlerini, titizlikle korumak, ödün vermemek, yaygınlaştırılması ve kökleşmesi için, gayret ve caba göstermek zorundadır. Çünkü onun devrimlerine, fikir ve düşüncelerine, dünden,  daha çok, bugün ve gelecekte de muhtacız
             ATATÜRK, Türk tarihini ve dünyada,  pek çok milletlerin tarihinin akışını değiştirmiştir. Türk toplumuna, çağ atlatan, büyük lider. Asya ve Afrika’ da birçok ülke, onun mücadelesini örnek alarak, bağımsızlıklarını ilân etmişlerdir.          

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi