Bana göre cevabı son derece zor olan 2 soru var…

Birincisi: Mars’ta yaşam mümkün olabilecek mi?

İkincisi ise: CHP nasıl iktidar olur?

Birinci soru, bilim adamlarının gerçekleştirdiği ilerleme sonucunda cevap bulmaya başladı.

özetle…

önce Ay’a koloniler kurulacak. Oradan Mars’ta yerleşim alanları inşa edilecek. Buz kütlesi ile kaplı gezegendeki karbondioksit gazı oksijene dönüştürülecek. Böylece gezegenin iklimi değiştirilmek suretiyle gezegen yaşanılır hale getirilecek.

Nasa’nın yürüttüğü proje çerçevesinde özetini anlattığımız tüm bu işlemler 2030 yılından itibaren hayata geçirilebilecek.

Bu soru da artık cevap bulduğuna göre gelelim diğer cevabı zor soruya:

Yani “CHP nasıl iktidar olacak” sorusuna.

CHP ne yaparsa yapsın yıllardır iktidar olamıyor.

Genel Başkan değişiyor, olmuyor…

Söylem değişiyor, olmuyor…

Stratejisini farklılaştırıyor, yine olmuyor.

Doğruyu söylüyor, gerçekleri anlatıyor, yanlışları söylüyor ama olmuyor da olmuyor.

CHP ne yaparsa yapsın bir türlü iktidar olamıyor.

Denemediği hiçbir şey kalmadığı halde bırakın iktidar olmayı, çoğu zaman iktidar olabileceğinin umudunu dahi veremiyor.

“CHP nasıl iktidar olur?” sorusuna cevap bulan, CHP’yi iktidar yapmanın yolunu açar ama bu cevap bir türlü bulunamıyor.

Herkes kafasında kendine göre bir cevap üretiyor ama bulunan tüm cevaplar şu ya da bu şekilde hayata geçirilmesine rağmen CHPH iktidarın yanından dahi geçemiyor…

“Acaba” diyoruz…

CHP’nin iktidar olamamasının nedeni:

-Delege seçimlerine gösterilen ciddiyetin genel seçimde gösterilemiyor olması mı?

-Delege seçim sandığına sahip çıkıldığı kadar genel seçim sandığına sahip çıkılamıyor olması mı?

-Delege seçimleri için evinden alınıp, sandığa taşınabilen üyelerin, genel seçim sandığına götürülmesi için hiçbir çaba harcanmaması mı?

Kısacası…

CHP’liler için asıl ve önemli olan seçim delege seçimleri, genel seçim önemli değil mi?

Ne diyelim?

Belki “CHP asıl iktidar olur?” sorusunun o bir türlü bulunamayan cevabı bu konuda gizlidir.

Yani…

“CHP için varsa yoksa parti içi mücadele” konusunda…

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

 Bu Diyanet nasıl bir ülke!

Hac vazifesini yerine getiren Ahmet Kahveci anlattı ilginç olayı.

“Hac için Kabe’yi tavaftan çıktım kısa bir istirahat. Hindistan’ da bir bankanın genel müdür yardımcısı olduğunu sonradan öğrendiğim biri sordu.

-«Kardeşim haritada aradım, bir türlü bulamadım. Bu DİYANET nerede, nasıl bir ülke ki o kadar çok hacı geliyor?»

önce şaşırdım, sonra TüRK olduğumuzu, DİYANET’ in hac organize eden devletin bir kurumu olduğunu anlattım. Cidden çok şaşırdı ve üzüldü.

-« Niçin elbise, çanta, otobüs ve otellerinize TüRKİYE yazmıyorsunuz? Bak bizler yazıyoruz.» dedi.

Sonra İslam aleminin kopukluğunun sebeplerinden birinin de bu olduğunu üzülerek paylaştık.

Murat’ cığım, bir milyar yedi yüz yirmi milyon hedef müşteri ile hac ve umre organizasyonlarında karşılaşıyoruz. Ancak onlar bizi diyanet biliyor.”

Ahmet Kahveci şöyle noktalıyor sözlerini:

-“ Lütfen konuya eğiliniz ve hac organizasyonunda ne kadar DİYANET yazısı varsa TüRKİYE olarak değiştirilmesi için ideal ve mücadeleme ortak olunuz. Bu sadece ticari değil, Allah’ın hoşuna gidecek bir salih amel, siyasi sonuçları olabilecek ciddi bir girişim.”

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

 Yorumu bu şehri yönetenlerin yapacağı fotoğraflar…

Aşağıda çekilmiş 2 fotoğraf.

Her birinizin hemen her gün gördüğünüz manzaralardan biri.

Fotoğrafın birinde, araç park edilmesin diye konulan plastik dubaların üzerine çıkmış ve park etmiş bir araç var.

Diğerinde ise, tamamıyla yayalara ait olduğu ilk bakışta belli olan bir yol üzerinde bulunan ağaçlara zincirlenmiş bisiklet ve motosikletler.

Yukarıda da söyledik.b

Her birinizin hemen her gün gördüğü manzaralardan bazıları bunlar.

Biz ve her biriniz bu manzaraları hemen her gün gördüğünüze göre, aynı görüntülere bu şehri yönetenler de şahit oluyordur.
Merak ettiğimiz…

Onlar da bizim gibi sadece bakıp geçiyor mu?

Onlar da bizim gibi ellerinden bir şey gelmiyor mu?

Bu görüntüler, odları da tıpkı bizim gibi rahatsız etmiyor mu?

Vallahi merak ediyoruz…

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

Türkiye yerli otomobili niye üretsin ki?

Elin yabancısı otomobil üretiyor.

80 bin liraya mal edip, 100 bin liraya bizim ülkemize satıyor.

100 bin liraya ülkemize gelen otomobilin üzerine 80 bin lira vergi koyup vatandaşa satıyor.

Yani…

Türkiye’ye girişi 100 bin lira olan otomobili Türkiye’de bir vatandaş 180 bin liraya alıyor.

Otomobili üreten elin yabancısı bu işten 20 bin lira kazanırken, Türkiye aynı elin ürettiği otomobilden 80 bin lira kazanıyor.

Bu durumda Türkiye kendi yerli otomobilini üretir mi?

Niye üretsin ki?

üretse bile, ürettiği otomobilden bu kadar vergi kazanabilir mi?

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

BİRAZDA GüLMEK LAZIM
Sokakta dolaşırken yanıma pasaklı, pejmürde görünüşlü, muhtemelen evsiz bir bayan yaklaştı ve akşam yemeği için bir kaç dolar vermemi istedi. Cüzdanımdan 10 dolar çıkardım ve sordum:
- Eğer bu parayı sana verirsem, bununla akşam yemeği yerine şarap alır mısın?
- Hayır, yıllar önce içkiyi bıraktım.
- Bu parayla yiyecek almak yerine alış verişe gider misin?
- Hayır, alış veriş için boş zamanım yok. Tüm zamanımı yaşamda kalmak için harcıyorum.
- Bu parayı yiyecek almak yerine güzellik salonunda harcamaya ne dersin?
- Deli misin, 20 yıldır saçlarımı yaptırmıyorum.
- Pekâlâ. Sana bu parayı vermeyeceğim. Onun yerine seni, kocamla birlikte akşam yemeğine restorana götüreceğim. Evsiz bayan çok şaşırdı;
- Bunu yaptığın için kocan sana kızmaz mı? çok kirliyim ve muhtemelen iğrenç kokuyorum.
- Sorun değil. önemli olan; kocamın alışverişten, kuaförden ve şaraptan vazgeçen kadınların neye benzeyeceğini görmesi.