1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

CHP'liler, konu parti içi demokrasi olduğunda AK partiyi niye eleştirir ki?



-Mahalli seçimler öncesinde "500 lira yatırıp, eğitimlere katılmayanlar hiçbir yere aday olamayacak" denildi.
-"Belirlenen süre içinde görevlerinden istifa etmeyip, başvuru yapmayanların da adaylıkları kabul edilmeyecek" denildi.
-"Eskişehir'de Odunpazarı Belediye Başkan adaylığı için anket yapacağız" dedi genel merkez.
-"Milletvekilleri kesinlikle ilçe belediye Başkan adayı olamayacak. Boşuna hiçbir milletvekili istifa etmesin" dedi genel başkan.
-"Odunpazarı adayı kesinlikle aday adayları içinden belirlenecek. Bunun kefili benim" dedi aynı genel başkan.
-Milletvekili genel seçimi öncesinde "büyükşehirlerde önseçim yapacağız" dedi yine aynı genel başkan.
-Eskişehir'de önseçim olmayınca "kararı yeniden gözden geçireceğiz" dedi yine aynı genel başkan.
Bu söylenenlerin hep tersi oldu iyi mi?
-Eğitime katılmayanlar aday oldu.
-Görevinden zamanında istifa etmeyenler aday yapıldı.
-Odunpazarı için "Anket" dediler, yapılıp yapılmadığı bile öğrenilemedi.
-"Kesinlikle olmayacak" denmesine rağmen Milletvekili Belediye Başkanı yapıldı.
-Parti, 5 tane aday adayına bile güvenemedi.
-Milletvekili seçimlerinde "Önseçim" yalan oldu.
-Eğilim yoklamasının aslı çıkmadı.
-"Kontenjan olmayacak" sözüne inat, kontenjan geldi.
-Parti ile alakası olmayan isimler aday yapıldı.
Tüm bunların ardından...
Şimdi de partinin mevcut yönetimleri görevden alınmak isteniyor.
Hem de başarıyla çıkılmış bir seçimin hemen sonrasında.
Bir taraftan:
El altından üye listeleri yapılıyor.
Diğer taraftan:
Kritik mahallelerdeki partililerin yakınları peş peşe işe alınıyor.
Doğrusu insan merak ediyor?
Bunca antidemokratik olayın yaşandığı partinin temsilcileri, laf hukuk ve demokrasiden açıldığında, hatta konu 'parti içi demokrasi' olduğunda niçin AK partiyi eleştiriyor ki?
Öyle ya...
Tayyip Erdoğan dediğiniz insan da, kendi partisi içini dizayn ederken, yukarıda anlattığımız olaylardan farklı bir şey yapmıyor...
.....

AK parti binasının önünde yaşanan bir olay...

Bir dostumuz aktardı.
AK Parti binası önünde sürekli nöbet tutan emniyet görevlileri var.
Bu görevliler arasında motosikletli olanları da mevcut.
Bir gün bir yönetici aracıyla gelir parti binasına.
Motosikletli emniyet görevlisi "Buraya park etmeyin. Biz burada nöbet değişimi yapıyoruz" der.
Yönetici kızar bu duruma.
-"Sen benim kim olduğumu biliyor musun" lu o alışılagelmiş tribin ardından "Ver bakalım yaka numaranı" der.
Emniyet görevlisi "Yahu size kötü bir şey söylemedim. Sadece durumu anlatıp, anlayışla karşılayacağınızı düşündüm" dese de anlatamaz derdini.
Kısa süreli tartışma yaşanır.
Yönetici binaya girerken, polis memuru "Ben seçimlerde AK partiye oy vermiştim. Demek ki biz bir yerlerde yanlış yapmışız" der kendi kendine.
Olayı duyunca çok da şaşırmadık.
Zira...
AK partiyi bu hale getiren etkenlerin başında Kibir olduğunu sürekli yazdığımız ve benzerlerini de gördüğümüz için olsa gerek, tanıdık geldi bu olay bize...

......


İbretlik hikaye...

Belediye başkanı‚ geniş-rahat makam koltuğunda huzursuzca kımıldandı. Sesine daha bir otorite katarak kapıdaki ihtiyara seslendi;
-Ne istiyorsan‚ söyle amca !
-Şey‚ efendim. Benim bacaklarından özürlü bir torunum var.
-Anlaşıldı anlaşıldı. Belediye aracılığıyla dağıtılacak tekerlekli sandalyeleri duydun‚ ondan istiyorsun. Kusura bakma‚ sayısı az. Başvurular alınacak‚ sonra kura çekilecek. Şansına artık.
-Yok efendim‚ onun için gelmedim. Torunumun tekerlekli sandalyesi var.
-Eee... derdin nedir öyleyse ?
-Tekerlekli sandalyesi var da‚ rahatça dolaştıramıyoruz. Başka şehirlerde belediyeler yardımcı oluyormuş. Onlara uygun otobüsleri veya dolmuşları oluyormuş. Ama bize şimdilik kaldırımları düzenleseniz yeter. Kaldırımların başlangıcıyla sonuna bu arabalarla kolayca geçilecek yerler yapsanız diye talepte bulunacaktım.
-Oooo amca‚ her gelenin bir talebi var. Belediye boş mu duruyor sanıyorsun. Çoğu yerin kaldırımı bile yok‚ önce onlarla uğraşmalıyız. Hele bir eskisi şekliyle tüm kaldırımları bitirelim‚ birkaç sene sonra da ek bütçe olursa‚ kaldırım girişlerine baktırırız. Öyle he demeyle olmaz her iş.
-Ama birkaç sene demek‚ torunumun ve onun gibi yaşamak zorunda olanların‚ en güzel çağlarını evde hapis geçirmesi demek.
-Bak amca‚ ben koskoca belediye başkanıyım. Herkese bu kadar vakit ayırırsak işimiz var.
O sırada başkanın yardımcısı telaşlı bir halde içeri girdi;
-Efendim trafikten aradılar !
-Noldu büyük bir kaza mı olmuş? Çok ölen mi olmuş‚ nedir bu telaşın?
-Bir çocuğa araba çarpmış.
Başkan sakinleşerek‚ koltuğuna doğru adım attı.
-Ne yapayım yahu‚ her kazaya belediye başkanı mı koşacak. Amca sen de çık artık. Görüyorsun işlerimiz var.
İhtiyar adam‚ boynu bükük dışarı yürüdü. Başkanın yardımcısı devam etti;
-Efendim‚ ...çocuk‚ ...çocuk sizin torununuzmuş.
Belediye başkanı‚ sendeleyerek koltuğuna oturdu. Gözünün önünde önce torununun gülen yüzü canlandı‚ sonra da tekerlekli bir sandalyede ağlayışı.
Titrer gibi bir sesle ;
-Az önce çıkan ihtiyarı çağırın çabuk.
İhtiyar adam kapının önündeki koltukta başı önde oturuyordu. Çağrılınca içeri biraz heyecan‚ biraz çekingenlikle girdi;
-Buyrun.
-Amca‚ söz veriyorum kaldırımları yaptıracağım ama nolur beddua ettiysen geri al.
-Kırıldım ama beddua etmedim.
-Nolur o zaman‚ torunum için dua et.
O esnada telefon çaldı‚ başkanın uzanmayacağını anlayan yardımcısı telefonu açtı‚ sonra başkana uzattı;
-Kızınız arıyor efendim.
Kötü haber bekleyen başkan‚ dudaklarını ısırarak konuştu;
-Aaa..aloo
-Baba‚ az önce kızıma araba çarptı ama...
-Eee..evet‚ durumu nasıl? ..ba..bacak..ları
-Merak etme‚ sadece burnu kanamış. Biz hastanedeyiz‚ duyar da merak edersin diye aradım.
Başkan ağlayışı duyulmasın diye hızla kapattı telefonu.
Yardımcısı diğer telefonu uzattı;
-Efendim diğer telefonda emniyetten arıyorlar. Kazayı yapan şöförü tutuklamışlar. Şikayet tutanağı için bekliyorlarmış‚ aileden birinin gelmesi gerekiyormuş.
Başkan‚ hâlâ kapıda bekleyen ihtiyara dalgın dalgın baktıktan sonra;
-Bıraksınlar‚ gitsin. Makamın hırsına kapılıp‚ burnumuz büyüyünce‚ mevlamın bizi ikaz için gönderdiği bir vesile o. Biz alacağımız dersi aldık‚ onun bir suçu yok‚ suç bizim. Şikayetçi değiliz‚ bıraksınlar...
Ahmet Ünal ÇAM
.....

Biraz da gülmek lazım

Amerika'da yasayan bir çocuğun 100 dolara ihtiyacı olur.
Bu 100 dolara sahip olabilmek için günlerce, gecelerce dua eder.
Sonunda ulaşamayınca Tanrı'ya mektup yazmaya karar verir.
Amerikan Posta İdaresi, üstünde yazılı adres olarak sadece "Tanrı, ABD"
olan mektubu Bay Başkan'a vermeye karar verir.
Başkan mektubu alınca çok hoşlanır, çok duygulanır fakat 100 dolar yerine
5 dolar koyar. 5 doların küçük bir çocuk için yeterli olacağını düşünür.
Çocuk gerçekten de 5 dolara sahip olmakla tatmin olur ve Tanrı'ya
teşekkür mektubu yazmaya koyulur:
-"Sevgili Tanrım, parayı yolladığın için teşekkürler. Ama mektubu
Beyaz Saray üzerinden yollamışsın ve tabii her zamanki gibi oradaki
ib.e de 95 dolarını kesip silah almış olmalı. Bana 5 dolar ulaştı.
Yine de teşekkürler."


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi