1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Gençlerin oyunu alamayan parti Eskişehir'de hayatta seçim kazanamaz...

 


Eskişehir’de 2 büyük üniversite var.


Bu 2 büyük üniversitede okuyan 50-60 bin civarında öğrenci bulunuyor.


Bu öğrencilerin tamamına yakını Eskişehir’de oy kullanıyor ve kullanacak.


Diğer taraftan…


Eskişehir’de nüfusun yüzde 16 ila 18’i oranında genç bir nüfus var.


Bunu rakama vurduğunuzda, 100 bini aşıyor Eskişehir’in genç nüfusu.


Hem Eskişehir’deki var olan genç nüfusu, hem de Eskişehir’in 2 üniversitesinde okuyan ve Eskişehir’de oy kullanan 50-60 bin civarındaki öğrenci gençleri topladığınızda, bu gençlerin sayısı Eskişehir seçmeninin neredeyse üçte birini oluşturuyor.


Bir anlamda…


Eskişehir’deki seçimlerde oy verecek genç sayısı, hemen hemen Eskişehir’in Odunpazarı ve Tepebaşı ilçeleri dışındaki 12 ilçesinin seçmen sayısı kadar oluyor.


Kağıt üzerindeki bu rakamların gerçekliğinden hareketle, Eskişehir’deki seçimde oy kullanacak olan gençler, seçimin kaderini belirleyecek bir konum elde etmiş durumda.


Bu durum şöyle de bir gerçeği ortaya çıkartıyor:


-“Eskişehir’de genç seçmenlerin oylarını almayı başaran taraf seçimi kazanır. Genç seçmenlerin oylarını alamayan taraf ise kaybetmeye mahkûmdur.”


Bundan hareketle, önümüzdeki 2019 seçimlerinin startını veren partilerin Eskişehir’deki seçim çalışmalarını gençler üzerinde yoğunlaştırmasında büyük yarar var.


Bunun için de partlerin, genç seçmene bizzat dokunacak şekilde seçim çalışması yapması ve gençlerin bire bir ikna edilmesi gerekiyor gerekiyor.


Zira…


Eskiden aile reisinin oyunu alan parti ya da aday, tüm ailenin oyunu alabiliyorken, bugün için aynı yöntem işe yaramıyor.


Hatta…


Gelinen süreçte artık gençler, oy verilecek parti dahil hemen her konuda ailelerini ikna eden bireyler haline geldi…


......


 


Benden sonra tufan…


 


İsveç bu gün demokrasinin en iyi işlediği ülkelerin başında geliyor.
Aynı zamanda İsveç, insanların refah düzeylerinin en fazla olduğu ülkelerin de başında geliyor.
Dahası.
İsveç, sivil toplum örgütlerinin en çok ciddiye alındığı, ülke idaresinde sivil inisiyatifinin de en çok otorite olduğu ülkelerin başında geliyor.
İsveç’in bu duruma gelmesindeki en büyük etken sosyal demokrasi anlayışı ile yönetiliyor olması.
50’li yıllarda Sosyal demokrat felsefenin başarısını yaratan bir isim var: Tape Erlander.
Parti lideri Erlander, yarattığı eserin devamını getirmek için uzun vadeli bir plan geliştiriyor. Partinin kadroları içinden iki genç insanı seçiyor. Onları kendi yerine geçecek biçimde yetiştiriyor.
Bu gençlere önce sekreterlik yaptırıyor.
Zamanı geldiğinde sıra ile Eğitim bakanı oluyor bu iki genç.
Erlander, genç sayılabilecek bir yaşta “Benim misyonum buraya kadar” diyerek politikadan çekilirken, yerine, yetiştirdiği iki gençten biri olan Olaf Palme’ye bırakıyor.
86 yılında suikasta uğrayan bu efsanevi lider hayatını kaybedince, ülke ve partinin idaresini Erlander’in diğer öğrencisi olan Invar Karlsson alıyor ve İsveç’i 95 yılı sonuna kadar başarıyla yönetiyor.
Kısacası…
Partinin başındaki insanlar politikadan çekilmiş ya da ölmüş olsa da, sosyal demokrat anlayış sekteye uğramadan ülke yönetimini ve iktidarını devam ettiriyor.
öte yandan…
Erlander’in, bizzat yerine yetiştirdiği isimler sayesinde yarattığı eserin devamlılığı, o başında olmasa da devam edip gidiyor.
Sosyal demokrat yönetim anlayış böylece iktidarını kesintiye uğratmadan devam ediyor.
Verdiğimiz bu örnek sonrası insan ister istemez “bizim ülkemizde durum nasıl?”diye düşünüyor doğrusu.


Sosyal demokrat olan hangi liderin yerine kaç kişi yetiştirdiğini merak ediyor.


Kısa bir araştırma yaptığında da, sosyal demokrat liderlerin sosyal demokrasinin devamından çok maalesef “benden sonra tufan” anlayışı içinde olduğuna karar veriyor.


......


 


Bu nasıl kafa?


 


Sanayi Odası’nda yarış çoktan başladı.


Şu anda 2 aday var.


Yakında aynı yarış Ticaret Odası’nda başlayacak.


Belki Ticaret Borsası’nda da…


Aynı şekilde, Esnaf Odalarını da bekleyen bir seçim süreci var.


Yarış, adı üzerinde mesleki bir mücadele.


Söz konusu mücadeleyi verenlerin amacı “Biz daha iyi hizmet veririz” den ibaret.


Sonuçta bu yarışın bir kazananı ve kaybedeni olacak.


Ancak gelin görün ki “yarış” olarak baktığımız bu mücadele resmen kan davasına dönüşmek üzere.


Aynı oda içinde aynı mesleği yapan fakat farklı adayların yanında yer alanlar, birbirlerine düşman gözüyle bakmaya başlamışlar bile.


Yolda karşılaşsalar selam vermeyecek hale gelmişler.


Aralarında uzun yıllara dayanan alışverişi bıçak gibi kesip atmışlar bir kenara.


Sonucunda kazanıp, kaybetmenin olduğu bir yarış resmen ikiye bölmüş aynı işi yapanları.


Bu normal değil.


ülke zaten her iki tarafın birbirlerini ötekileştirdiği bir süreci yaşarken, bir de aynı sosyal çevrede yaşanacak bir bölünme ve ötekileştirme hiç mi hiç normal değil.


Umarız bu konu ile ilgili duyduklarımız doğru değildir.


Umarız, “benimle aynı tarafta değil” diye insanlar birbirlerine selam vermeyi kesmemiştir.


Umarız, yıllardır birbirlerinden alışveriş yapanlar sırf oda seçimleri nedeniyle birbirleriyle olan alışverişlerini kesmemiştir.


Ve umarız…


Herkes bu seçimlere sadece “Seçim“ ve “Demokratik bir yarış” gözü ile bakıyordur…


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi