Psikolog Yağmur Gökşen Bulut

Psikolog Yağmur Gökşen Bulut

GENLERİME SAĞLIK

Bir deney aslında bu haftaki yazımda seçtiğim konuyu belirleyen etken oldu. İnsanlara biyolojik olarak en çok benzeyen canlı farelerdir ve bu nedenle fareler üzerine birçok araştırma yapılmaktadır. Fareler üzerine yapılan bu araştırmaları insanlara genellemek daha mümkündür.
Farelerin doğumları ve gelişmesi bizden hızlı olduğu için nesiller arası geçişler daha hızlı oluyor. Bu nedenle de fareler üzerinde çalışmalar daha sonuca yönelik cevaplar veriyor.

Gelelim deneyimizin konusuna. Bir anne fareye bir koku ve bu kokuyla beraber elektrik şoku veriliyor.   Anne fare birkaç çalışma sonrasında bu kokudan kaçar hale geliyor. Çünkü biliyor ki bu kokunun sonrasında elektrik şoku var(!) sonrasında ise bu fareden olan 1.nesil fareler ve o farelerden olan 2.nesil fareler de bu kokudan korkar hale geliyorlar. Üstelik koku ve elektrik şokunu deneyimlememelerine rağmen. Yani bu durum bize gösteriyor ki genetik aktarım mümkün!

İnsanlarda bir neslin oluşması 20 yılı aldığı için insanlar üzerinde yapılan çalışmalar henüz sonuçlanmamıştır. Ancak, farelerde stresin en az üç nesil aktarılabildiğini gösteren araştırmalardan sonra araştırmacılar insanlarda travmatik ya da stresli bir olay deneyimlemiş olanların sadece çocuklarında değil torunlarında da bu gibi faktörlerin görülebileceğini tahmin etmektedir.

Hamilelik döneminde yaşananlar da çok önemlidir. Bir bebeğin anne karnında geçirdiği 9 ay dünyada geçirdiği yaşamının temelini oluşturmaktadır. Hayattaki geçirdiği yaşamının temellerinin anne karnında atıldığı aşikâr. Beyin gelişimi anne karnında başlar ve sonrasında ömür boyunca devam eder. Doğumdan sonra ise bebek ve annenin ayrı kalması bebek sadece annesini özlememektedir. Aynı zamanda fiziksel ve psikolojik olarak geri çekilme deneyimlemektedir.
   
Hep söylerim ve hep söylemeye de devam edeceğim. HERKES ANNE-BABA OLMAMALI. Bir arabayı kullanmak için bile ehliyet almak bu derece önemliyken anne-baba olmanın da bir ehliyeti olmalı. Bebeğin yaşadığı ilk dönem travmaları hayatını bu derece etkilerken, gelecek nesillerin oluşumunu bu derece önemli kılarken bu durum ne yazık ki yanlış yönetilen bir süreç olmamalı.
   
İzlediğimiz filmlerdeki, otobiyografilerdeki, belgesellerdeki gördüğümüz ve tabiri caizse gözümüze sokulmaya çalışılan görsel hep kötü çocukluğa, çocukluk dönemindeki travmalara, tacizlere, dışsallaştırmalara ve şiddete maruz kalan çocukların ilerleyen yaşamlarında bu ve benzeri davranışlar göstermeye meyilli olduklarını gözler önüne sermektedir. Hal böyleyken çocuk yetiştirmek sadece kelimelerde kalması gereken bir olgu olmaktan uzaklaşmaktadır.

Bir psikolog olarak hatta çocukların Yağmur ablası olarak bu yazımın anne-baba veya ilerde anne-baba olmaya aday olan tüm bireylere bir rehber olmasını dilerim. Anne-baba olmanın zorluklarını bilip lütfen bunun eğitimlerine katılın ya da kitaplarını okuyun. Anne-baba olmak için değil gerçekten anne-baba olmak istiyorsanız bu yola girin. Bu yolun zorluklarını bilip buna göre her adımınızı atın. Sizin yetiştirdiğiniz çocuklar gelecek nesli ve toplumu oluşturacaklar. Sizin küçük aynalarınız olacaklar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Psikolog Yağmur Gökşen Bulut Arşivi