Psikolog Yağmur Gökşen Bulut

Psikolog Yağmur Gökşen Bulut

Eskişehir'de 1 haftada 2 öğrenci yaşamına son verdi!

Bu yazıya başlamadan önce gençlerden birisinin arkasında bıraktığı notu okurken kanımın doğduğu satırları sizinle de paylaşmak istiyorum. “Belki bir şekilde yaşarım dedim hep ama naptıysam kafamın içini değiştiremedim. Her şeyi yarıda bıraktımsessiz çığlıklar var bu cümlelerde. Yaşama isteği ama onu bu istekten sürekli koparmaya çalışan düşünceler var. Belki de yardım aldığında bilişsel süreçlerini değiştirebilecek bir süreç olacaktı ve olay buraya gelmeyecekti ama olmadı…

Maalesef ki bu dönemde psikoloğa gitmek, destek almak ya “delilik” olarak nitelendiriliyor ya da “lükse kaçıyor.” Ekonomi zaten bu haldeyken bir de psikoloğa mı gideyim? Yapacağım harcamalarla gider yemek yerim, biraz alışveriş yapsam geçer. gibi sonu gelmez söylemler ortaya çıkıyor. Bu noktada hep aklıma sonraki dönemler geliyor. Bizler artık anlık mutlulukları uzun vadeli mutluluklara tercih eder olduk. Öznel iyi oluş halimizi geri plana atar olduk. Peki neden anlık mutluluklar böyle önemliyken intiharlar, depresyonlar, umutsuzluklar artmaya başladı? O zaman burada bir hata var. Doğru gitmeyen bir şeyler söz konusu.

Gelin birlikte intihar olgusuna biraz bakalım. Kimi zaman yaşamın çaresizliğinden kurtuluş olarak karşımıza çıksa da kimi zaman da gençler tarafından bir şekilde yakınları cezalandırmak için başvurulan bir araç halini alıyor.

Bu denli önemli olan bir olgunun yüzümüze tokat gibi çarptığı sürece biraz daha detaylı bakalım istiyorum. Çünkü bu gençlerin ailesi, arkadaşları, tanıdıkları şu an 2.cil travmaya maruz kalmış durumda. 2 tane gencecik üniversite öğrencisi belki de yıllarca heyecanla bekledikleri, hayal kurdukları üniversite döneminde neden hayattan vazgeçtiler?

İşte geldiğimiz nokta bu: Toplumsal depresyon! Birçoğumuzun içine düştüğü ve geniş kitleler halinde hepimizi etkileyen durum son derece travmatik bir kaygılar bütünü ve tam olarak bir toplumsal depresyon hali.

Toplumsal depresyon kavramını hiç duymuş muydunuz? Yaşadığımız deprem felaketi, ekonomik kriz, savaşlar, belirsizlikler... Hayatımız da birincil derece de travmaya sebep olmasa da bizler ekranlardan gördüklerimizle, felaketlere tanıklık eden kişilerden duyduklarımızla ikincil dereceden travmalar yaşamış oluyoruz. Bunların etkisi maalesef ki uzun yıllar benliğimizden silinmiyor. Yaşadığımız bu travmaları içselleştirme durumumuza göre de ileri ki dönemlerde önümüze çıkıyor.

Hiçbirimiz güvende hissetmiyoruz, özellikle medyada yer alan saldırı, karmaşa, çatışma ve savaş görüntüleri hem bireysel olarak hem de toplumsal olarak çok kaygılı insanlar olmamıza yol açtı.

Depresyon, bazen kişileri kendi hayatına son verme noktasına getirebilen bir sorundur ve aslında iyileşebilen bir durum olmasına karşın uzmanları bu anlamda en çok korkutan psikolojik sorunlardan biridir. O nedenle depresyonda olan insana olabilecek en çabuk şekilde yardımcı olmak, hızla dibe çöküşün önüne geçer ve kişi kendisini toparlar. Ancak özellikle çevresel şartların da olumsuz olduğu durumlarda, bireyler hayat ait beklentilerini, motivasyonlarını, yarına uyanmak için sebeplerini kaybedebilirler.

Yetişkinlerde daha çok duygusal ve psikolojik sorunlar ön planda. Ancak hangi yaş grubunda olursa olsun, temelde yatan sebep dışlanmışlık hissi ya da ait olamama duygusu.

İntihar düşüncesinin tedavi edilebilir olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor. Asla umutsuzluğa düşmemek gerekiyor. Bilinçli biri olarak o kişi psikologlara ve tedavi alabileceği kişilere yönlendirmemiz gerekiyor. Gerekli çalışmalar ile bu düşünceden vazgeçirebilmek bizim elimizde

Son olarak ailelere önerim lütfen çocuklarınızdan uzak olmayın. Çocuklarınızın size maddi anlamda değil manevi anlamda da çok ihtiyacı var. Çocuklarınızın çığlıkları sessiz kalmasın. Yargılayıcı ebeveyn olmaktan çıkın artık. Empatik, anlayışlı ve kabullenici ebeveyn olun. Hata yapsın çocuğunuz yapacakta kimse yanlış yapmadan doğruyu bulamaz. Siz bu noktada yanında değil karşısında olursanız size bunu anlatmayacak ve iç dünyasında yaşayacaktır. Ağır geldiğinde de farklı kaçma yolları arayacaktır. Bırakın size anlatsın. Onun sorunu sizin sorununuz olsun ve beraber çözün sorunları. Sizlerde korkmayın yardım aramaktan ve istemekten.

Türk toplumu olarak psikoloğa gitmeyi bir lüks olarak gördükçe bu durumu dışsallaştırdıkça daha önünü alamadığımız zorluklar bizimle olmaya devam edecek. Ben herkes psikoloğa gitmeli demiyorum. Ben İHTİYACI OLAN HERKES YARDIM ALMALI diyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Psikolog Yağmur Gökşen Bulut Arşivi