4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

GÜÇLÜ TSK GÜÇLÜ TÜRKİYE


            30 Ağustos Zafer Bayramı, yurdun dört bir tarafında, coşku ile kutlanacak, Türk Ordusu’nun, Türk toplumu için, ne ifade ettiği, tarihi süreç içinde bir kez daha anımsanacaktır.
              30 Ağustos günü, ilk kez 1924’te Dumlupınar’da Çal Köyü yakınlarında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in katıldığı bir törenle Başkumandan Zaferi adıyla kutlanmıştır.
              Başkumandan Zaferi, 1926’dan itibaren Zafer Bayramı olarak kutlanmaktadır. 1 Nisan 1926’da kabul edilen Zafer Bayramı Kanunu’nda 30 Ağustos Başkumandan Muharebesi gününün Cumhuriyet ordu ve donanmasının Zafer Bayramı olduğu, her yıl dönümünde bu bayram gününün kara, deniz ve hava kuvvetleri tarafından kutlanacağı belirtilir
                Zafer Bayramı için, özellikle 1960’lardan itibaren daha kapsamlı ve katılımlı bir şekilde kutlamalar yapılmaya başlanmıştır. 30 Ağustos, Türkiye’de askeri okulların mezuniyet törenlerini yaptıkları gün olmuştur; ayrıca tüm subay ve astsubay rütbe değişiklikleri bu tarihte geçerli olmaktadır
            Türk Ordusu, hakkında, her Türk, çok şey söyleyebilir. Ancak Türk Ordusu’nu, en anlamlı bir şekilde,  Büyük Önder Atatürk, ifade etmiştir.
            ATATÜRK, “Dünyanın, hiçbir ordusunda, yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam, bir askere rast gelmemiştir. Her zaferin, mayası sendedir. Her zaferin, en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle, hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi temiz kalbinle, düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için, gönül borcumu ve teşekkürümü söylemeği, nefsime en aziz bir borç bilirim”  demiştir.
               Türkler, doğuştan askerdir. Türk askeri cesur, fedakâr ve itaatkârdır. Tarih boyunca kurulan Türk devletlerinin, temeli düzenli bir askeri teşkilata dayanmıştır. Askerlik, Türk insanı için kutsal ve milli bir görev olmuştur.  Türk toplumunu da, bugünlere iki unsur taşımıştır. Biri “ASKER”, diğeri ise “ÇİFTÇİ” dir.
               Nitekim Büyük Önder Atatürk, “ İyi çiftçi yetiştirdik; çünkü topraklarımız çoktu. İyi asker yetiştirdik; çünkü o topraklara, göz diken düşmanlar fazladır.” demiştir.
               ATATÜRK’ ün, tespitleri bugün gündemedir. Avrupa Birliği ve ABD, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya’daki çıkarları için, bölgede güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Etnik veya dinsel yapıyı körükleyerek, “ ULUS” ve “ÜNİTER” devleti, ortadan kaldırmak için, ciddi gayret ve caba gösteriyorlar.
             Her iki kesiminde, öncelikle hedefi, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni etkisiz hale getirmektir. Çünkü hedeflerinin ve hayallerinin önündeki, en önemli engelden biri de  TSK’ dır.        
               Her dönem olduğu gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, siyasi otoritenin emrine verme gayret ve çabaları var. Bugün söylem şeklinde olan bu istekler, gelecek de AB’ye tam üyelik şartı olarak da, mutlaka gündeme getirilecektir.
                 Oysa Atatürk, “ Bir ordunun cevheri ne olursa olsun, siyasete karışırsa, birlikte hareket ve savaşma kabiliyetini kaybeder. Ve vatanın müdafaa gücünü hiçe indirir. Siyasete karışmış bir ordunun karışmadan önceki disiplini ve savaşma kabiliyetini,  yeniden kazanabilmesi için çok zaman ister. “ diyerek, TSK’ nın, siyaset dışı kalması gerektiğini söylemiştir.
             Nitekim Osmanlı Devleti, son yıllarında bile Balkanlar’da Adriyatik’e kadar uzanan toprakları elinde tutabilmişti. Ancak, İttihat ve Terakki’nin iktidara geldikten sonra partizanlık yapması ve orduyu siyasetin içine çekmesi sonucunda, Rumeli’deki son topraklar da elimizden çıkmıştı. Orduya siyaset karışmasının, acı örneği Balkan Savaşları’nda yaşanmıştı.
                Türk Milleti, Atatürk’ün bu vasiyetine uyarak, Türk Silahlı Kuvvetlerini, siyaset dışı tutmuş, kışlaya da siyaseti sokmamıştır. Bu güne kadar da, Cumhuriyetimizin, temel politikası ve ilkelerden biri olmuştu.
              Türk Silahlı Kuvvetleri, milli varlığımızın en temel kurumlarından biri olup, ulusal güvenliğimizin de yegâne teminatıdır. Bu özelliğiyle, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, her türlü siyasi mülahazanın dışında ve üstünde tutulması gerekir
              Türk Silahlı Kuvvetleri’ ne karşı, asimetrik ve psikolojik savaş açanlara karşı,  halkımız tepki göstermek ve vatanın, güvenliğini, bütünlüğünü ve bağımsızlığını teslim ettiğimiz, TSK’ ya da sahip çıkmak zorundadır
                Nitekim CİA Başkanlarında, George J. TENET, Amerikan üniversitelerinde gençlere, ” Ülkenin çıkarlarını savunanlara ve bu uğurda kendisini feda etmiş olanlara,
her fırsatta saygını göster. Bunu kendi öz cabalarında, onlarınkine ekleyerek ortaya koy. Ordunun, güvenlik güçlerinin kamunun esenliği için çalışanlara destek olmak, en kutsal görevdir.” demiştir.
               TSK, terörle mücadelede olduğu gibi, rejimi ve ülkemizin bağımsızlığını ve bütünlüğünü koruma ve kollamada sarsılmaz bir kararlılığa sahiptir. TSK, hukuka da saygılıdır. Özellikle de hiyerarşisi ile bu alanda örnek bir kurumdur.
             TSK’ ya göre, Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan tüm değerlerin temel taşıdır. Aynı zamanda TSK ulus, üniter ve laik devletten yana taraftır. 
              Türk halkı, TSK’ yı etkisiz hale getirmek isteyen kesimlere, özellikle de siyasilere, karşı da tavır almalı, üzerine düşen görevleri de eksiksiz yapmalıdır. Çünkü demokrasi ile yönetilen toplumlarda çözüm, seçmenin elindedir. Halka rağmen, de başarılı olmak da  mümkün değildir.
                   Türk Halkı,  rejime, cumhuriyetin temel ilkelerine ve TSK ’ya sahip çıkmalı, üzerine düşen görevleri de eksiksiz yerine getirmelidir. Bu, her Türk için,  bir görev ve ödev olduğu kadar, bir haktır da.
                  Halkımızın ve TSK’ nın, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı Kutluyor, Atatürk’ü ve  aziz şehitlerimizi minnet, rahmet ve şükranla anıyoruz.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi