4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

KADIN CERRAH OLMAK

Türk kadının, ne batılı, ne de doğulu, hemcinslerinden, farkı yoktur. Kadınlar, her sektörde, aktif olarak çalışıyorlar. Pek çoğu da başarılı kariyer çizgisine sahiptir. Donanımlı, hazırlıklı; bilinçli ve kadın olarak da her göreve de taliptir. özellikle de tıp alanındaki başarıları ile de dikkat çekiyorlar.


ülkemizde, kadın doktor, özellikle de kadın cerrah, olmak kolay değildir.  Görev anında, günde, yüz hastaya, güler yüz göstermek, hepsini muayene etmek, bir yandan sağlık eğitimi yapmak. Akşam eve dönünce, çocuğuna da aynı sabrı ve şefkati göstermek, yemeği ile bizzat ilgilenmek, sonra da evin kadını rolünü üstlenmek, misafir ağırlamak, yemek yapmak, evin temiz tutulmasını sağlamak zorundadır.


 öte yandan Dünyada ve ülkemizde, çoğu hastalar, özellikle de kadına hastalar, kadın cerrahları tercih ediyorlar.  Ayrıca hassas olan hastalar, bayan doktora yöneliyorlar. Sadece Türkiye'de değil, dünyanın, her yerinde, artık kadın cerrahlar da tercih ediliyor


Erkeklerin, egemen olduğu dünyamızda, kadınların, genel cerrahide, tercih edildiğini duymak, gurur verici bir gelişmedir. Amerika’da ve Avrupa’da, olduğu gibi, Türkiye’de de artık kadın cerrahlar, başarılarıyla da gündeme geliyorlar


Eskişehir’de, bilgisini ve tıp teknolojisini, hastalara, gerçek anlamda yardımcı olabilmek için, kullanan kadın doktor ve cerrahlarımız var. Bu cerrahlarımızdan biri de Genel Cerrah, Sayın Dr. Zeynep GöçERLER” dir.


Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde görevli, genel cerrah Sayın Dr. Zeynep GöçERLER ile tanışma fırsatı bulduk. Sade, duru, pak konuşması ile moral verdi. Hastaya, davranışı, güler yüzü, hasta ile iletişimi, örnek teşkil edecek niteliktedir.
Dikkat ettik, Sayın Dr. GöçERLER, hastalarını, dikkatle dinledikten sonra, neyi, nasıl, ne kadar sürede yapacaklarını, risk ve tehlikelerini, yakın, uzak yan etkilerini, başka seçenekler olup olmadığını, sonuçta nelerin meydana geleceğini, yaşamının, bu süreçte nasıl etkileneceğini, tüm ayrıntıları ile anlatıyor.


ülkemizde ve Eskişehir’deki,  hastanelerde, daha fazla cerrah olmalıdır. Ancak TUS sınavında, en yüksek puanı alarak, ilk 100'e giren, başarılı doktorlardan, hiçbiri kadın doğum branşını tercih etmezken, önceki yıllarda, "karizma branş" kardiyolojiyi, 2 cerrahi branşlardan, beyin ve sinir cerrahisini ise sadece 1 kişi tercih etmiş.


Genel cerrahi, göğüs cerrahisi, çocuk cerrahisi, beyin cerrahisi gibi önemli cerrahi branşlar da hekimler tarafından, ilgi görmediği gibi, her iki sınavda da TUS'ta, birinci olanların radyoloji bölümünü seçmesi ise dikkati çekti.


Bugün, cerrahlarımız, çok başarılıdır. En zorlu ameliyatlarda bile, hiç izi kalmıyor. Bir ya da iki noktadan girilerek, safra kesesi ameliyatı yapılabiliyor, acil olarak apandisit alınabiliyor ve ameliyattan çıkan hastada, hiçbir ameliyat izi görülmüyor. 


Oysa geçmişte, ameliyat olan hastalar, çektikleri zorlukları anlatmak için, dikiş sayılarından söz ederdi. Yapılan operasyonlar, hastalar tarafından, "20 dikiş attılar, sonrasında çok zorluk çektim diye tarif edilirdi. Ameliyat izleri de vücudu boydan boya kaplar, ameliyattan çıkan hastalar, haftalarca, yatağa bağlı kalırdı.


 Elbette cerrahları, kadın ve erkek olarak sınıflamak yanlıştır. çünkü günümüzde, tıp teknolojisi, baş döndürücü, bir hızla ilerlemektedir. Cerrahlarımız, teknolojiyi yakından takip ediyor. İlerlemiş ülkelerdeki bilimsel toplantılara, kurslara katılıyorlar. Hastalarına güler yüzüyle, güven aşılıyorlar ve moral veriyorlar. çünkü moral ve güven, hastalıkların iyileşmesinde, çok önemli faktörlerdir. 


Türkiye’de, cerrah alanı,  erkek ve kadın için de zor bir alandır. Fiziksel dayanıklılık, bilgi, hızlı karar verip, hızlı hareket edebilme gerekiyor.  Ameliyat esnasında, vücudun,  birkaç santimetrekarelik, bir bölgesinde, saatlerce uğraşmak zorundadır.


Cerrahın, hata yapmak gibi bir lüksü de yoktur!  çünkü söz konusu olan, insan hayatıdır. Hastanın, yaşamı konusunda, özveri ile en büyük riski almak, hasta yakınları ile doğrudan muhatap olmak ve en kötüsü onlara acı haber vermek zorunda kalmak, istemediği konuşmayı yapabilmek zordur.


Cerrahların, gerektiğin de az eğlenmek, daha az uyumak ve daha çok çalışmak, en önemlisi de yaşanılan, yoğun stres tahammül etmesi gerekir. Yeni bilgilere ve tıp teknolojisine ayak uydurabilmek için de kendini sürekli geliştirmek zorundalar.


Doktorlar, sağlık alanında, en önemli insanlardır. İnsanlar hastalandığında, hastaneye gider ve doktorlar tarafından, bir teşhis koyulur. Hem teşhis koyma, hem de tedavi etme işlemi doktorlara aittir. Doktorlar ve cerrahlar, tüm zorluk ve sıkıntılara rağmen, insanları, tekrar yaşama döndürmenin, kutsal bir iş olduğunu bilirler.  Yaşadıkları, her türlü soruna rağmen, her tedavi ettiği, hastayı yaşama döndürmenin de hazzını, yaşarlar, hasta ve hasta yakınlarına da yaşatırlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi