1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

İktidar kim?

Eskişehir büyükşehir belediyesinde ilginç bir durum var.


Bu ilginç durum aslında seçim sonuçlarıyla ortaya çıkmış da bir durum.


Büyükşehir belediye başkanı CHP’li…


Büyükşehir belediyesiyle ilgili kararların çıktığı meclis ise AK Partili.


Mecliste AK Partinin 29, CHP’nin ise 16 üyesi var.


Anlayacağınız…


Davul bir tarafta anlayacağız tokmak diğer tarafta…


Durum böyle olunca, Büyükşehir belediye meclisinde AK Parti grubunun istemediği hiçbir kararın çıkması mümkün değil.


Buradan bakıldığında, her ne kadar belediye başkanı AK Partili olmasa da, Eskişehir büyükşehir belediyesinde, meclisi çoğunluğu nedeniyle yüzünden AK Parti iktidar gibi görünüyor.


AK Parti il başkanı, ilçelere başlatılan otobüs seferleri ile ilgili yaşanan olayda sosyal medya aracılığıyla Büyükerşen’e göndermede bulunup “İktidarsınız ama muktedir değilsiniz” demiş ya…


Aslında aynı söz, büyükşehir belediye meclisinde çoğunluk olan ve istemediği hiçbir kararı geçirtmeyen AK Parti grubu için Dündar ünlü’ye söylense, hiç de yanlış olmaz sanki…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


Nedense aklıma termik santral geldi…


 


-Bugünkü şehirlerimiz maalesef insan fıtratını değil bireysel hırsları merkeze alan bir bakış açısıyla inşa ediliyor.


-İnsan fıtratıyla mütenasip olmayan her yer zamanla insanın zindanı haline dönüşüyor.


-Diğer varlıklara ve canlılara saygı anlayışı, paylaşma kültürü yerini tahakküme bıraktı. Bu güç adeta bir güç zehirlenmesine dönüştü.


-Yeşillik arıyorsanız mezarlıkların olduğu yerde bulursunuz.


-İnsan fıtratıyla mütenasip olmayan her yer zamanla insanın zindanı haline dönüşüyor. Bu sebeple günümüz şehirleri insana huzur vermiyor.


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı külliyesinde düzenlenen Şehircilik Şurası’nda yaptığı konuşmanın bir bölümünden oluşuyor yukarıdaki sözler.


Belki şimdi “Ne alakası var?” diyeceksiniz ama ben bu sözleri duyduğumda aklıma hemen Alpu bölgesinde kurulması amaçlanan Termik Santral geldi.


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


öngörünün de böylesi…


 


 


ABD Kara Kuvvetleri Komutanı Douglas Mac Artur 1932 yılında Atatürk ile görüşüyor.


Bu görüşmede ağırlıklı ekonomik konular konuşuluyor.


Sonrasında gelecek ile ilgili görüşlerini aktarıyor ulu önder.


-“Bence dün olduğu gibi yarın da, Avrupa’nın geleceği Almanya’nın davranışlarına bağlı görünüyor. Büyük bir dinamizme sahip 70 milyonluk çalışkan ve disiplinl bir millet, ulusal tutkuları kamçılayacak bir siyasal akıma kendisini kaptıracak olursa, Wereailles sözleşmesini ortadan kaldıracaktır” diyor önce.


Daha ortada Hitler faan yok.


Ardından…


Almanya’nın çok kısa sürede İngiltere ve Rusya dışında tüm Avrupa’yı egemenliği altına alabilecek güçte bir ordu kurabileceğini, savaşın 40-45 yılları arasında patlayabileceğini söylüyor.


Devamla da…


-“Avrupa’da çıkacak savaşı kazanan ne İngiltere ne Fransa ne de Almanya olacak. Savaşı Bolşevik Rusya kazanacaktır. Tehlikeyi bütün açıklığıyla görüyoruz. Uyanan doğu halklarının duygularını pek güzel kullanan, onları okşayan ve kinlerini dile getirmesini bilen Bolşevikler, yalnız Avrupa’yı değil, Asya’da da gözdağı veren bir güç haline gelmektedir” diye ilave ediyor.


Mac Artur bu görüşmeyi rapor haline getirip ülkesine göndermiş.


Sonra kitap haline de getirilmiş…


Hani Nutuk’u ve Gençliğe hitabı okuduğumuzda, Atatürk’ün o ileri görüşlülüğü ve yıllar öncesinden yaptığı uyarıların bu gün ne denli isabetli uyarılar olduğunu konuşup duruyor ve “Bu nasıl bir öngörüdür?” diye bir kez daha hayran oluyoruz ya…


İşte bu da aynı duyguları yaşamamızı sağlayacak bir başka örnek…


Hitler diye biri ortada yok.


İkinci Dünya savaşı başlamamış.


öngörüye bakın ki Atatürk sanki geleceği yaşamış gibi gelecekte Dünyayı nelerin beklediğini tek tek anlatıyor…


Ne desek az…


Aramızdan ayrılışının yıldönümünde ruhu şad olsun…


***


Başarılı belediyeler!


 


-Fakir-Fukara, Garip guruba, kendisi ve kendisi gibi olanlara yardım yapılıp yapılmadığına bakar.


-Kendi halinde yaşayan insanlar ise, yolunda asfalt var mı? , çöpleri düzenli toplanıyor mu?, kaldırımları düzenli mi? gibi hizmetlerin yapılıp yapılmadığıyla ilgilenir.


-Orta halli insanların ölçüsü, aile bütçelerinde önemli bir yer tutan içme ve kullanma suları ile ulaşım ücretlerinin yüksek olup olmadığı ile ilgilidir.


-çocuk sahibi olanların değerlendirme kriterleri, evinin yakınında oyun parkları olup olmadığı ve çocuklara yönelik hizmet verilip verilmediğidir.


-Bisikletin yaşamında önemli bir yeri olanlar, bisiklet yolu olup olmadığına…


-Hayvan severler, hayvanlara karşı ne gibi hizmetler sunulduğuna…


-çevre tutkunları, çevreyi koruyup kollayan projelerin hayata geçirilip geçirilmediğine bakar.


-Kültür-sanat tutkunları, bu alanda neler yapıldığıyla ilgili bir kıyaslamada bulunur.


-Zenginlerin en büyük kriteri, sosyal hayata müdahale eden uygulamaların olup olmadığıyla ilgilidir.


-Esnaf ve tüccar, yapılan uygulamaların ticareti engelleyip engellemeyeceği ile ilgilenir.


-Gençler, “Acaba bize yönelik neler yapılıyor?” diye bakar.


-Emekliler, oturup vakit geçirebileceği mekanların olup olmadığıyla ilgilenir.


-Araç sahipleri trafikte rahat edip etmediğine…


-Spor tutkunları yeterli spor alanlarının olup olmadığına…


-Entelektüeller, ihtiyaç duydukları ortamın yaratılıp yaratılmadığına bakar…


Kısacası…


Şehirde yaşayan toplumun hemen her kesiminin, şehri yöneten belediyelerden beklentisi farklı farklıdır…


Kimileri, toplanan çöplerden ve yapılan kaldırımlardan mutlu olup, belediyeleri başarılı bulur.


Kimileri ise, “Filarmoni Orkestrası niçin yok?” diye belediyeleri başarısız…


O yüzden…


Başarılı belediyeler, insanın doğumundan tutun da ölümün kadar geçen süre içinde, her kesimin her ilgilendiği konu ile ilgili hizmet üretebilenlerdir.


***


Biraz da gülmek lazım…


85 yaşında bir adam doğum odasının kapısında beklemektedir. Doğum odasından çıkan hekim şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sorar:


“içeride doğum yapan kadın yakınınız mı?”


“evet, eşim.”


“ama bayan 25 yaşlarında…”


“tamam, işte, eşim o. niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?”


“yoo, aklıma benim dedem geldi de.”


“nesi varmış dedenizin?”


“kendisi av meraklısı idi. sürekli ava çıkardı. ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. birgün ava çıkacakken onu uyardık ama kendisi ısrar etti ve hazırlandı. e tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. Ben de kendisiyle gittim. Ormanda epey yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. Dedim ya, dedem yaşlı. Bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. Geyik o anda vurulup yere düştü…”


Yaşlı adam:


-“olur, mu, başkası vurmuştur onu.”


Doktor:


-“ben de onu demeye çalışıyorum işte.


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi