Psikolog Yağmur Gökşen Bulut

Psikolog Yağmur Gökşen Bulut

NEFES

Doğru nefes almadığımızı biliyor muydunuz? Bebeklerinse doğru nefes aldığını biliyor muydunuz? Bir bebeği izlediğinizde nefes alırken  karnının sürekli inip kalktığını?. Aslında doğru nefes almanın da böyle olduğunu biliyor muydunuz?
Ya da ne zaman nefesimizi tutmaya başladığımızı fark ettik mi?

Tüm bunların bir cevabı var. Yapılan araştırmalar  aslında nefesimizi tutmaya başladığımız yaşların 2,3 yaş civarı olduğunu gösteriyor. Çünkü bu yaş grubundaki çocuklar artık bir şeylerden emin oluyorlar. Kendilerini iyi hissettiren şeyler var hayatta ve bir de kötü hissettiren bir daha hiç yaşamak istemedikleri. iyiler hep hayatlarında olsun istiyorlar ama kötüler bir daha hiç hayatlarına gelmesin. İşte zihnin bu yaşanan deneyimlere anlam yüklemeleri ile dışarıyı yaşamda olanları kontrol etme ihtiyacı ortaya çıkarıyor.

 Farketmeden biz bazı süreçlerde nefesimizi tutuyoruz. İyi olanlar hep kalsın istiyoruz geçip gitmesin ve mutlu olduğumuzda fark etmeden nefesimizi tutuyoruz sanki hep o anda kalalım diye. O an zaman akıp gitmesin istiyoruz,  akıp da mutluluğumuzu götürmesin.
Bir de kötü hissettiren bir şeyle karşılaştığımız da  tutuyoruz nefesimizi acı dan kaçmak için tutuyoruz bu sefer yaşamda acı varsa o an da nefesimizi kesip yaşamın dışına çıkmak istiyoruz. Karşılaştığımız her duygu yoğunluğu karşısında bir alışkanlık başlıyor insan oğlunda bir kontrolü ele geçirme çabası diyebiliriz. O gelmesin, bu gitmesin nefesimizi tutmaya başlıyoruz her korktuğumuz da, heyecanlandığımızda.

 İstemediğimiz bir şeyle karşılaştığımız da ya da çok mutlu olduğumuzda hep nefesimizi tutuyoruz ve bu duraklamalar zaman içinde nefesimizin bir parçası haline geliyor.  Peki biz nefesimizi tutmamıza neden olan durumu kontrol edebiliyor muyuz? Hayır.. Oradayız.
Peki hep aynı kalan geçip gitmeyen ne var şu alemde?  Nefesimizle o deneyimin içinde keyifle yaşayıp gidebilecekken o kayıp duygusunu, o eksiklik, yokluk,  yaşam boyu o boşluğu kapatacak çareler bulmak isteyen beklentiyi görmüyoruz.  Yani iki taraftan da acı geliyor iki taraftan da öbek  öbek yükleniyoruz ve her gün zihnin içinde bir daha karşılaşmaması gereken bir malzeme oluşuyor. 

Yaşadığımız üzücü olaylardan ya da mutlu olaylardan sonra tuttuğumuz nefesimizi artık kontrol altına almamız gerekir ilk olarak amacımız solunum sisteminin olması gerektiği gibi çalışmasını sağlayabilmek.  Kişinin bebeklik nefesine yani karın bölgesinde başlayan diyafram nefesine  dönmesi gerekir.



 Nefes terapisinin sadece fiziksel değil, duygusal ve ruhsal anlamda da pozitif etkileri var. Nefesi doğru kullandığımız sürece endişelerimizden, korkularımızdan, takıntılarımızdan kurtularak çok daha huzurlu ve sağlıklı olabilir; olası hastalıklara karşı daha dirençli ve güçlü kalabiliriz.


Doğru Nefes Almak Nasıl İşlevsel?

Sinir  sistemimizin bizleri korumak amacıyla fren ve gaz sistemleri bulunmaktadır. Stres her zaman algılanan ya da gerçek bir tehlikeyle ilişkidir. Tehlikeler karşısında, insanların tümünün paylaştığı bir mekanizma olan Savaş-Kaç Tepkisi devreye girmektedir. Savaş Kaç tepkisi sayesinde beynimiz karşılaştığımız tehditler karşısında bizleri bedensel, fizyolojik, zihinsel olarak hazırlayarak hayatta kalmamıza yardımcı olur ve ”gaz sistemini” devreye sokar. Gaz sistemi devreye girdiğinde; kalp atışımızda artış, solunumumuzda hızlanma, kaslarımızda gerginleşme gibi belirtiler deneyimleriz. Gaz sisteminin bize verdiği mesaj aslında şudur: ” Seni tehlikeye karşı hazırlıyorum, Savaş ya da Kaç!”. Bu sistem sayesinde bizler; biri bize fiziksel olarak saldırıda bulunduğunda, doğal bir felaket yaşadığımızda kendimizi korumaya güdüleyen enerji ve fiziksel güce sahip olabilmekteyiz. Ancak gaz sistemi kadar Fren Sistemine de ihtiyaç duyar insan. Yani insan beyni tehlikeyi algılamak ve tehlikeyi savuşturmaya programlıdır. Savuşturulamayan tehlike kronik strese dönüşerek zarar vermektedir. Beynimiz tehlikeyi savuşturduğunu algıladığı an ihtiyacımız olan sakinliğe geri dönmemizi ister. Ancak modern çağda stresten uzalaşabilmek ve tehlikeyi savuşturabilmek her zaman mümkün olamamaktadır. Gelecek kaygısı, iş yerinde sorunlar, sınav kaygısı, aile çatışmaları, partner, eşle sorunlar çözüme kavuşamadığında ve kişinin algıladığı stres devam ettiğinde sakin kalıp frene basabilme fırsatı zorlaşıyor. Bu anlamda nefes egzersizi bedenimize sakinliği yeniden deneyimleten etkili bir başa çıkma yöntemidir. Doğru şekilde yapılan nefes egzersizleri basitçe beynimize şu mesajı yollamaktadır: ”Güvendeyim, frene basıp sakinleşebilirsin !” . Fren sisteminin devreye girmesiyle birlikte kalp atışımız ve solunumumuz normal temposuna geri döner, bedenimizdeki tüm kaslarımız gevşer ve sakinliğin eşlik ettiği tatlı bir ağırlık hissi eşlik eder. 20 dakika uygulanan nefes egzersizin 2 saatlik derin uykunun yarattığı etkiyi otaya çıkardığı bilinmektedir.

Doğru Nefes Egzersizi Nasıl Uygulanır ?
 
Doğru nefes alabilmek için ; diyafram nefesi almak ve kasları gevşetebilmek önemlidir. Diyafram nefesi; havayı burnumuzdan soluduğumuz ve ağzımızdan verdiğimiz derin, sakin ve ritmik, düzenli bir nefes türüdür. Önerilen şekilde 20 dakika boyunca, rahat bir oturuş pozisyonunda yapılır. Gerginlik ve gevşeklik arasındaki farka odaklanmak ve aşamalı bedensel gevşeme, güvenli yer çalışmasıyla gevşeme gibi farklı uygulama şekilleri vardır. Uygulama boyunca tercihen rahatsız edilmediğiniz sakin bir ortamda, tüm bedeninizin rahat olabileceği bir yer seçimi uygundur.  Normal temposunda kendinizi sıkmadan, sakin bir şekilde burnunuzdan derin nefes alıp, bu nefesi ağzınızdan vermeniz

“Nefesini farket, doğal haline getir ve hayatın değişsin” diyoruz. Evet… Ne diyorduk? “Nefes alıyorum, mucizemi yaşıyorum!”



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Psikolog Yağmur Gökşen Bulut Arşivi