Psikolog Yağmur Gökşen Bulut

Psikolog Yağmur Gökşen Bulut

ÖLÜ KADINLAR ÜLKESİ

                                                     

Erkekler...
Erkekler diyerek genellediğim bu kitleyi aslında günümüz problemi olan şiddet ve kısıtlayıcı davranışlar sergileyen erkekler diyerek açmak istiyorum. Biliyorum her erkek bu şekilde davranış sergilemez elbette ama ben bunu yapan kesim üzerinden yola çıkarak bu yazımı oluşturuyorum. Kıskançlık başlığı altında sakladıkları, kadınların kendilerini koruyamadığı düşüncesi ile hareket ederler. Kadınların kendileri olmadan hiçbir işi yapamayacağı düşünerek erkeksiz olan kadınların eksik olduğu algısı etrafına ve karşısındaki kadına empoze ederler. Kadınları güçsüzleştirip kendilerini güçlendirmeye çalışırlar. Kadınlara şiddet uygulayarak onlara hükmetmeye çalışırlar. Kadınları tehdit ederler. Namus konusunu dile getirerek yaptıklarını savunulur hale getirirler. Kadınları başkalarına yâr etmezler. Kadınları kendi malları sanırlar ve onlara her istediklerini yapabileceklerini öğrenirler. Kadınları cezalandırma yetkisi taşıdıklarından emindirler. Kendilerini kadınları zapt etmekle yükümlü bilirler. Bu durumda, otoritenin sağladığı konfor alanını erkekler için olumlu pekiştireç olarak görebiliriz.
Kadınlar…
Kadınlarım, ah benim hemcinslerim… Erkeklerden korkmayı daha doğduğumuz evde bebekken öğrendik. Erkeklere saygı duymayı, yap denileni yapmak zorunda olduğumuzu öğrendik ailemizde. Her seferinde hayat: “erkektir yapar sen yapamazsın” sözleri ile kırılan özgüvenimizin sonucunu sundu bize. Bir elektrik faturası ödemek bile bazen zor ve korkutucu bir hal almış olabilir. Oysa bizler her konuda kendi tercihlerimiz olabileceğini belki de ömür boyu hiç fark edemedik. Çocukluğumuzdan getirdiğimiz bu mirasların geleceğimizi etkilemesine izin verdik. İtaat etmeyi edep zannettik, özgürlüğü de tehlike…

Artık bu düşüncelerimizi bi kenara bırakalım. Kadın olarak haklarımızı bilelim. Haklarımızın savunucusu olup erkekler olmadan da hayatta olacağımızı bilelim.

“Her yıl binlerce kadının katledildiği, taciz ve tecavüze uğradığını biliyor musunuz?” diye başlamayacağım. Çünkü BİLİYORUM, BİLİYORSUNUZ ve BİLİYORUZ. Örneğin 474 kadının öldürüldüğü 2019 yılında Türkiye son on yılın en fazla kadın cinayeti yaşanan dönemine şahit oldu. Peki biz bu durumu lanetlemekten başka ne yapabiliyoruz?! Çocuklarımızı daha duyarlı, daha eşitlikçi yetiştirmek varken biz sadece her cinayetten sonra 1-2 sosyal medya paylaşımı ile duyarlılık kervanına katılıyoruz. Oysa, bizzat hayatın içinden çok daha radikal bazı değişiklikler yapmamız gerekiyor. Toplumsal bir yara olan kadın cinayetlerinin sebebi, yine toplumun en küçük birimi olan ailelerden ileri gelmekte. Öyle çocuklar yetiştirmeliyiz ki fiziksel avantajını başka kimselere karşı kullanmasın. Aksi taktirde erkek egemen toplumun sağladığı avantajı suistimal eden çocuklar yetişmeye devam ettikçe, bu durumun üstesinden gelemeyeceğiz.
 
Bugün bu cinayetlerin en büyük mağdurları ise ortada kalan çocuklar. Kaybettiği annesi ve belki de bir daha yüzünü göremeyeceği hatta görse de yüzüne bakamayacağı babasından miras aldığı karanlıklar içindeki bir hayat. Hangi minik yürek annesinin ölmek istemiyorum çığlıklarını unutabilir ki?

Yarın başka kadınlar ve başka erkeklerin isimlerinin geçtiği ama aynı şeylerin yaşandığı haberler okumaya ve “Yine!” demeye devam edeceğiz. Bu korkunç döngüyü ancak “Hâlâ mı!” demeye başladığımız gün değiştireceğiz.

Tek temennim önümüzdeki yıllarda hem Türkiye’de hem de dünya genelinde, gerekli politikaların uygulanmasıyla birlikte kadına yönelik şiddetin giderek azalıp nihayet sona ermesi...  
 
Hepinize şiddetin yerine sevgiyi koyduğunuz günler diliyorum…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Psikolog Yağmur Gökşen Bulut Arşivi