1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Riyakar...İkiyüzlü...Yalancı...

-Faizin haram olduğunu söyleyip gezenlerin parasının faizde olduğu çıkıyor ortaya…


-“Döviz almayın” diye bar bar bağıranların yüklü döviz hesapları olduğu anlaşılıyor.


-“Yerli Milli” diye kendini yırtanların evlerinde ve üzerlerinde kullandığı ne varsa yabancı marka olduğu görülüyor.


-Her akşam içki içen çıkıp içkiye karşı olduğunu söylüyor mesela.


-Bütün okulların İmam Hatip olmasını söyleyen çocuklarını bu okullara yollamıyor örneğin…


-çocuklarını yurt dışında okutanlara atarlananların, çocuklarını yurt dışında okuttuğu ortaya çıkıyor.


-Tasarruf çağrısında bulunanlar savurganlığın adeta dibine vuruyor.


-Adaletten bahseden elinden gelen her adaletsizliği yapıyor.


-Liyakatten dem vuran liyakatsizliğin en büyük örneklerine imzasını atıyor.


-“Emek” diyen emeği sömürüyor.


-Namustan bahsedenin her türlü namussuzlukları çıkıyor ortaya.


-Eşitlikten dem vuran eşitsizliğin dik alasını yapıyor.


-Solcu olduğunu söyleyen kapitalist hayatı yaşıyor.


-Başkalarına “Hırsız” diyenin hırsız, “Arsız” diyenin arsız olduğu anlaşılıyor.


öyle bir noktaya gelindi ki, riyakârlık tavan yapıyor…


öyle bir noktaya gelindi ki;


Cennetin müteahhitliğine soyunanlardan, ikbal ve  iktidar uğruna, kurdukları sahte dünyaları ballandıra, ballandıra anlatanlara kadar.


Hatta…


Para ve menfaat uğruna televizyonlarda saatlerce insanları koyun yerine koyup kaval dinletir gibi nutuk atanlara kadar ortalık ikiyüzlülerle doldu…


Kimse söylediği gibi yaşayamaz, kimse anlattığı gibi davranamaz hale geldi.


Hani, riyakâr, ikiyüzlü ve yalancılar için sık kullanılan “Kimse onun söylediği kadar iyi, kimse onun söylediği kadar kötü olamaz” tarifi vardır ya…


İşte bir sürü insan bu tarife uyar oldu…


 


**********************************


 


Maskenin önemi…


 


Fotoğraftaki Yedigün Mecmuası 10 Mart 1937 yılına ait. 


Yedigün Mecmuası nın kapağını maskeli olarak öpüşen bir çiftin fotoğrafı süslüyor. Yenigün’ün kapağındaki fotoğrafla nezle, grip vesair mevsim hastalıklarının bir sevgiliden diğerine geçmesin diye maskenin önemine dikkat çekilmiş.


Resim altındaki yazıda da şu ifadeler yer alıyor:


“Gönül işlerine İmparator karışamazdı derlerdi ama fen müdahale etmeye başladı. Yukarıdaki resimde son sistem ağız maskelerini görüyorsunuz. Nişanlılar ve yeni evliler için icat edilmiş olan bu maskeler bilhassa kış mevsiminde sari hastalıklara karşı çok büyük faydalar temin ediyor. Nezle, grip vesair mevsim hastalıklarının bir sevgiliden diğerine sirayetine mani oluyormuş.”


 


*************************


 


Sakın ha küçümsemeyin…


 


Salgın vakalarının artması üzerine ilk tedbir olarak yine 65 yaş ve üzeri insanlar için dışarıya çıkma yasağı getirildi ya…


Bu durum 65 yaş üzerinin ister istemez mahcubiyet yaşamasına neden oldu.


Fakat…


Bununla birlikte şu hikaye çokça anlatılmaya başlandı…


Altmış beş yaşını geçmiş bir hanımefendi bankaya gitmiş.


Fişini almış, sırası gelmiş vezneye gitmiş.


-Hesabımdan 500 TL çekmek istiyorum. 


demiş.


Veznedeki genç memur itiraz etmiş:


-Hanımefendi 3.000 TL’nin altında para çekecekseniz, 


ATM’den çekeceksiniz. Kuralımız böyle.


Kadın bir düşünmüş:


-O zaman hesabımdaki tüm parayı çekmek istiyorum.


demiş.


Veznedar bir oflamış, bilgisayara kadının müşteri numarasını girmiş, 


ekrana bakınca gözleri fal taşı gibi açılmış:


-Hanımefendi, hesabınızda 1.000.000 TL var. 


Bu kadar bir meblağı ödeyemeyiz ki, önceden haber vermeniz gerek. 


Bu kadar paramız yok. 


Talebinizi alayım, yarın size bu parayı ödeyelim.


Kadın sormuş:


-Peki en çok ne kadar ödeyebilirsiniz? 


Ne kadar paranız var?


Genç veznedar kasasına bakmış, yanındaki veznelerde ne kadar para olduğunu sormuş:


-Şu anda en çok 200.000 TL ödeyebilirim hanımefendi.


Kadın gülümsemiş:


-Tamam o zaman hesabımdan 200.000 TL çekmek istiyorum.


Veznedar kasasından paraları çıkartmış, yandaki kasalardan da borç alarak 200.000 TL toparlamış. 


Hepsini saymış, kadına imza attırmış, 


parayı kadına vermiş.


Kadın hiçbir reaksiyonda bulunmamış.


Veznedar:


-Tamam değil mi hanımefendi, buyurun işte paranız.


Kadın:


-Tamam değil, şimdi hesabıma 199.500 TL yatırmak istiyorum.


Veznedar kıpkırmızı olmuş, 


ama 200.000 TL içinden bir 500 TL ayırıp kadına vermiş.


Kadın 500 TL’yi alıp bankadan çıkmış..


 


KISSADAN HİSSE:


65+ yaşı küçümsemeyin. 


ATM'den çekmeyi bilmeyebilirler ama sizi vezir de, rezil de ederler.


 


*****************************************


 


Hadi bakalım... Umarız gerçektir bu duyduğumuz...


 


Yunus Emre bu şehrin şüphesiz en önemli değerlerinden biri.


Her ne kadar Yunus Emre’nin yaşadığı yer tam olarak bilinmese de, çeşitli eserlerden yola çıkarak Eskişehir ilinde bulunan Mihalıççık ilçesinin bir köyü olan Sarıköy’de yaşamını sürdürdüğü ağırlık kazanmış, Eskişehir'e mal olmuştur.


İşte bu yüzden Eskişehir'de her yıl 1-7 Mayıs tarihleri arası Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası kutlanır ve Yunus Emre anılır.


Hafta kutlanır kutlanmasına, Yunus Emre anılır anılmasına ama ne yapılan kutlama ne de yapılan anma, ne ulusal ne de Uluslar arası boyutlara bir türlü çıkamaz.


Eskişehir böyle bir değeri sayesinde sesini duyuramaz.


Zira...


Her yıl yapılan kutlama ve anmalar, kabrinin ziyareti ve bir-iki cılız etkinliklerin ötesine geçmez.


Laf olsun diye kutlanır, “Anıldı” desinler diye anılır.


Yıllardır “Yunus Emre için, tıpkı Konya'da her yıl yapılan Mevlana anma törenleri gibi ulusal ve Uluslar arası çapta törenler ve organizasyonlar niçin yapılmaz?”diye sorar dururuz.


Bugüne kadar bu soruya cevap bulmuş değiliz.


Zira...


Bunun niçin yapılmadığını, yapılamadığını söyleyen çıkmadı.


Ancak...


Geçtiğimiz günlerde Kültür ve Turizm Bakan yardımcısı gelmiş Eskişehir'e.


Vilayette bir toplantıya katılmış.


Toplantının konusu ise; Yunus Emre'nin tıpkı Konya'da Mevlana gibi ulusal ve Uluslar arası düzeyde anılması için gerekli organizasyon hazırlıklarının planlamasıymış.


Duyunca umutlandık.


Umarız bu hususta hevesimiz yine kursağımızda kalmaz...


Umarız...


Yunus Emre bu şehirde hak ettiği gibi anılır...


 


*******************


Biraz da gülmek lazım


 


İtalya’da Vatikan yakınlarında bir eve gece hırsız girmiş. Hırsız evin içinde karanlıkta ilerlerken arkasından bir ses gelmiş: “Seni ben görüyorum. Isa da görüyor!”
 Hırsız panik içinde bir köseye sinip ve fark edilmemeyi umut ederken ses tekrar yükselmiş: 
- Seni ben görüyorum. Isa da görüyor! Hırsız sesin kendine seslendiğine emin olunca el fenerini açıp, sesin sahibini aramaya başlamış ve bakmış bir Papağan! 
Şaşkınlıkla söylemiş:
- Konuşan sen miydin? 
Papağan tekrar konuşmuş:
- Evet .. 
Bunun üzerine Hırsız:
- Ama
sen Papağansın! 
Papağan cevap vermiş:
- Evet, ben Papağanım... Isa da Doberman…


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi