1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Sivrihisarlıların o meşhur sözü geliyor aklımıza...

Bakanlığın açıklamış olduğu Koranavirüs tablosundaki veriler güvenirliğini yitirdi.
çoğu kişi bu tabloda açıklanan sayılara pek inanmıyor.
Vaka, hasta ve ölüm sayıların daha fazla olduğunu, bakanlığın gerçek rakamları gizlediğini düşünüyor.
Böylesine bir algının olduğu dönemde, Bakanlık da  Koronavirüs tablosunda öylesine akılalmaz rakamlar açıklıyor ki, zaten olmayan güven itice pekişmiş oluyor.
örneğin; 11 Aralık günü 5.516 olan “iyileşen sayısı”, 12 Aralık günü, 15 bin artarak 20.191'e çıkarken, 11 Aralık günü 450.109 olan toplam iyileşen sayısı, bir gün sonra 1 milyon artarak 1 Milyon 581 bin'e yükseliyor.
Bu arada...
Tablodaki “İyileşen Hasta Sayısı” kısmından “Hasta” ibaresi çıkartılıyor, “İyileşen” diye rakamlar verilmeye başlanıyor.
Ne yalan söyleyelim; Bakanlığın Koronavirüs tablosu rakamlarındaki tutarsızlık bana Sivrihisarlıların yalan söyleyen ve abuk sabuk konuşanlar için çok kullandıkları  “üç diyor, Dokuz diyor, topluyor Otuz diyor!” sözünü hatırlatıyor...


.....


En çok da o söylem kahretti!


- “Sınav sırasında ekran dondu”
- “Sistem hata verdi. Sınavım sonlandı.”
- “Bir sorudan diğer soruya geçiş dakikalar sürdü.”
- “Sistem o kadar yavaş işledi ki 4. soruda sınavım bitti.”
- “Sınav boyunca sürekli sayfadan atıldım.”
- “Soruyu işaretledim. Onaylama tuşuna sürekli basmama rağmen kabul edilmedi ve sınavım geçersiz oldu”
-”Süre işliyordu ama biz sistem hataları yüzünden soruları yanutlayamadık.”
-”AöF destek hattını arıyoruz ama telefonları açan yok.”
-”Emeklerimize yazık oldu. Ne olacak bizim hakkımız?”
-”Hata onların, mağduriyet bizim”
Yukarıdaki yakınmalar, AöF'nin hafta sonu  online yapmış olduğu sınav ile ilgili yaşanan aksaklıklarla ilgili öğrencilerden gelen yakınmalar.
AöF'nin sosyal medya hesaplarının altında benzeri yakınmaların yüzlercesi mevcut.
Sınavla ilgili yapılan bu yakınmalar ile ilgili “üniversite'den acaba bir açıklama yapılmış mı?” diye baktık; yapılmamış.
Türkiye'ye yıllarca  “Sınav nasıl yapılır?” ı defalarca ve hiçbir şüpheye mahal bırakmadan ispatlamış Açık öğretim Fakültesi'nin özellikle son süreçte  bu denli yakınılan sınavlarla anılması bizi gerçekten üzüyor.
Hele öğrencinin biri “İstanbul üniversitesini örnek alın da sınav nasıl yapılır öğrenin” demiş ya; işte bizi asıl bu kahrediyor!


.....


Az da olsa umudumuz vardı ama!


Cumhuriyet döneminin destanlaşmış Milli Eğitim Bakanıymış Mustafa Necati.
En önemli özelliği öğretmenlerin görüşlerine önem vermesiymiş.
Bir öneri getirildiğinde “Bunu bir de hocalara soralım. Bakalım onlar ne diyecek?” dermiş.
34 yaşında amansız hastalık yüzünden vefat etmiş.
ölümüne Atatürk'ün hıçkıra hıçkıra ağladığı bir isimmiş Mustafa Necati.
öldükten sonra Falih Rıfkı Atay onu  “Eğitim devriminin çoban yıldızı” sözleriyle tarif etmiş.
***
Gazi Eğitim Enstitüsünün kurulması öncesinde “Para Yok” diyen Maliye Bakanına “Ben Eğitim bakanıyım. Görevim okul açmak. Yapamazsam ayrılırım yapabilen gelir. Siz Maliye Bakanısınız. Göreviniz bana para bulmak. Bulamazsanız siz ayrılırsınız.Bulabilen gelir.” demiş ve okulu kuracak parayı Maliye Bakanına buldurmuştur.
***
Doğrusunu söylemek gerekirse, bugünkü Bakanlar kurulu açıklandığında en çok Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'tan umutlanmıştık.
Kendisinin elbette bir Mustafa Necati olmasını beklemiyorduk ama en azından meslekten gelen nadir bakanlardan biri olarak en azından Eğitim ve Eğitimcilerin mevcut sorunlarının bir bölümünü çözer diye düşünmüştük.
Gelinen nokta bizde elbette hayal kırıklığı yarattı.
Zira...
Eğitimin de Eğitimcinin de sorunları katlanarak çoğalıyor...
Not-Bu yazıyı yazarken milli Eğitim Bakanı öğrencilere 150 bin tane tablet bilgisayar dağıtıldığını açıkladı. Sendikalar ise “dağıtılan bilgisayar falan yok” dedi…


.....


BİRAZDA
GüLMEK LAZIM


Renkli kişiliği ve düşük not vermesi ile öğrencileri arasında özel bir üne sahip olan felsefe öğretmeni, sınav yapacağı gün öğrencilere, önce kâğıt ve kalemlerini hazırlamalarını söyledi, sonra da sandalyesini kaldırıp masanın üzerine koydu.
Sonra:
"Sınav sorumu soruyorum" dedi. "Bu sandalyenin var olmadığını kanıtlayınız."
Sıfırcı felsefe öğretmeni, sınav kâğıtlarını okuduktan sonra, bu konudaki ününe gölge düşüreceğini bilmesine rağmen, hayatında ilk kez bir öğrencisine yüz üzerinden yüz vermek zorunda kaldı.
öğrencinin sınav kâğıdında yalnızca şu iki sözcük yer alıyordu:
- Hangi sandalyenin?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi