4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

TARIMA DAYALI SANAYİ

                                    


             Mihalgazi Belediye Başkanı, Sayın Zeynep AKGÜN ile çeşitli konularda görüşme fırsatı bulduk. Özellikle de tarım sektörü, üzerindeki görüş ve uygulamaları, umut verci olup, tarımsal sanayi açısından da zemin oluşturacak niteliktedir.


             Mihalgazi ilçemiz,  tarımsal arazi varlığı bakımından en küçük ilçesidir fakat mikro klima iklim özelliğine sahip bir ilçe olarak,  meyve, sebze, tahıl ve yem bitkileri üretimi için çok uygundur.


            Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Yönetim Kurulu Başkanı,  Sayın Celalettin KESİKBAŞ, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları SAYIN  Sinan Özeçoğlu ve Fatih Düş ile birlikte, Mihalgazi ve diğer  İlçe Belediyelerini, ziyaret etmesi, tarımsal sanayi için zemin oluturacak niteliktedir.


             ESO’nun, ilçeleri ziyareti,  tarım kesimi sanayi sektörüne hammadde sağlarken, sanayi ürünleri için de pazar oluşturur. Ancak tarımın, sanayi sektöründen sağladığı olanaklardan bağımsız olarak, ülkemizin ve kentlerin, gelişmesi de mümkün değildir. Çünkü tarım ve sanayi sektörleri, birbirini tamamlayan ve karşılıklı etkileşim içinde bulunan sektörlerdir.


             Ancak son yıllarda, köylü güç durumda, bu sebepten, büyük kentlere, göç hız kazandı. Tarım alanlarının küçümsenmeyecek miktarı atıl olarak bekletiliyor. Özellikle de meyve ve sebzeye pazar bulunamadığından, ya tarlada çürüyor ya da yok pahasına satılıyor.


              Oysa çok partili dönemde, her gelen siyasi iktidar, “Kalkınma Köyden başlayacaktır” ifadesini kullandı. Ancak hiçbir siyasi iktidar, bu vaadini yerine getiremedi. Hatta bu vaat entelektüel çevrelerce yadırgandı ama aynı çevreler,”Serbest Pazar Ekonomisini” öne sürerek, tarımın desteklenmesini söylediler.


            Ayrıca Türkiye’de, köylüyü destekleme girişimleri devede kula oldu. Çünkü batı ülkelerinde çiftçinin genel nüfusa oranı %5-6 arasındadır. Bizde ise bu oran, %40’ın üstündedir. AB’de, nüfus aktif nüfusun %5’i olurken, AB’de bütçesinden tarıma ayrılan pay pay,%46’dır. Yani AB’de bütçesinin yarıya yakın kısmı tarım kesiminin desteklenmesine ayrılmıştır.  Buna rağmen de AB, bu desteklemeyi yetersiz görmektedir.


            Türkiye’de ise destekleme oranları her geçen yıl azalıyor. Girdi fiyatları yükselirken mahsullere verilen taban fiyatlarda ciddi düşmeler var. 1980’li yıllardan itibaren, yanlış ve haksız tarım politikaları, yanında tarım ürünlerinin, ithalatının serbest bırakılması da kötü gidişin tuzu biberi oldu.


             Bu sebepten dolayı da geçmişte tarım ürünleri açısından kendi kendine yeterli yedi ülkeden biri olan Türkiye, Bugün siyasi otoritenin hataları nedeniyle, tarım ürünleri ithal eden bir ülke haline getirildi.


           Kırsal kesimdeki diğer bir tehlike de, “EROZYON” dur.  Bu yolla yılda 1.4 milyon ton verimli toprak yok oluyor.  Her yıl KKTC kadar bir toprağı kaybediyoruz. Erozyonun önlenmesi için mutlaka mera ıslah çalışmalarına ve ağaç dikimine hız verilmeli mevcutları da en iyi şekilde korunmalıdır.


           Elbette çiftci ile ilgili alanda siyasi otorite kadar, çiftci ile ilgili sivil toplum örgütlerinin, özellikle de Ziraat odalarının da sorumluluğu vardır. Ancak ziraat odaları Noter görevi görmekte, tarımda verimi artıracak tek girişimde bulunmamaktadır


          Köylünün dururmunu ve ziraat Oadaları ile ilgili sorunları, pekçok milletvekiline aktardık. Özelikle Ak Parti Eskişehir Milletvekillerinden, Sayın Murat Mercan’la, yaptığımız  görüşmelerde, kendisine Ziraat odalarının durumunu ve yapılması gerekenleri detaylı bir şekilde anlattık. Kendisinden de bu sorunun, TBMM’ de çözüm bulunmasını istemiştik. Ancak bu güne kadar arzu edilen boyutta çözüm getirilemedi.


                Yıllardır, ülkemiz ve Eskişehir’de, tarım beklentileri, sadece nüfusu doyuracak bir araç olarak değerlendirildi. Oysa, tarım ürünlerinde, global ve ulusal pazarlarda rekabet edebilmek isteniyorsa, tarımda sanayileşmeden başka çıkar yol olmadığını vurgulamak ve buna göre de stratejiler belirlemek, daha akıllıca bir yol olacaktır.


            Elbette Eskişehir’de, Türkiye’deki tarım politikalarından etkilenmektedir. Özellikle de hububat ve pancara verilen taban fiyatlar, Eskişehir çiftçisini sürekli mağdur etti.   


            Çünkü Eskişehir tarımı, iki temel ürüne dayanmaktadır. Hububat ve şeker pancarı. Bu iki temel ürün de, siyasi otoritesinin ”HALKIN EKMEĞİ” bakış açısıyla, sürekli fiyat baskısı altında tutulmuş, İki ürün de uluslararası pazarlara açık olmadığı için de kaynak yaratamamıştır.


             Hububat ve pancara, Ankara’da taban fiyat verilmektedir. Ankara daki taban fiyatı belirleyicisi siyasi irade ise siyasi geleceğini ve çıkarını düşünerek,  halka ucuz  ekmek ve şeker  yedirebilmek için maliyet ve fiyat ilişkisini hiç dikkate almaksızın, Eskişehir’deki iki temel ürünün  fiyatını sürekli baskı altında tuttu ve  Eskişehir çiftçisini de sürekli mağdur etti


.              Elbette Eskişehir’ de, tarımsal üretimdeki büyüme,  bilimsel ve teknolojik gelişmelerle de eşdeğerdir. Tarım ve tarıma dayalı sanayi işletmelerinin, rekabet avantajı sağlaması da fiyat, kalite ve maliyet yanısıra, yeni ürün geliştirmes ile de orentılıdır. .


              Yapılacak Ar-Ge çalışmalarıyla, tarım ve tarıma dayalı sanayi sektörlerinde üretim, verim ve katma değer daha da arttırılabilecektir. Bu nedenle de tarıma dayalı sanayi işletmelerinde Ar-Ge bilincinin artırılması, Ar-Ge teşvik ve destekleri konusunda farkındalığın artırılması, işletmelerin markalaştrıken, ulusal ve global pazarlarda da rekabet gücüünü artıracaktır.


             Eskişehir’ in, ekonomisine tarımın katkısı, yıllarca küçümsenmeyecek boyutlarda oldu. Bu katkı daha da artırılabilir ve sanayi ve ekonominin motoru haline de getirilebilir.   


             Yeter ki tarım alanları daha verimli kullanılsın, tarıma dayalı sanayi yatırımları teşvik edilsin ve destek verilsin. Tarımda, Ar-Ge çalışmaalrına önem verilsin, dünyadaki, tarımla ilgili teknolojiler de zamanında tarım sektörüne aktarılsın. Çiftçilerle ilgili seminerler de süreklilik kazandırılsın.


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


                                     TARIMA DAYALI  SANAYİ


             Mihalgazi Belediye Başkanı, Sayın Zeynep AKGÜN ile çeşitli konularda görüşme fırsatı bulduk. Özellikle de tarım sektörü, üzerindeki görüş ve uygulamaları, umut verci olup, tarımsal sanayi açısından da zemin oluşturacak niteliktedir.


             Mihalgazi ilçemiz,  tarımsal arazi varlığı bakımından en küçük ilçesidir fakat mikro klima iklim özelliğine sahip bir ilçe olarak,  meyve, sebze, tahıl ve yem bitkileri üretimi için çok uygundur.


            Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Yönetim Kurulu Başkanı,  Sayın Celalettin KESİKBAŞ, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları SAYIN  Sinan Özeçoğlu ve Fatih Düş ile birlikte, Mihalgazi ve diğer  İlçe Belediyelerini, ziyaret etmesi, tarımsal sanayi için zemin oluturacak niteliktedir.


             ESO’nun, ilçeleri ziyareti,  tarım kesimi sanayi sektörüne hammadde sağlarken, sanayi ürünleri için de pazar oluşturur. Ancak tarımın, sanayi sektöründen sağladığı olanaklardan bağımsız olarak, ülkemizin ve kentlerin, gelişmesi de mümkün değildir. Çünkü tarım ve sanayi sektörleri, birbirini tamamlayan ve karşılıklı etkileşim içinde bulunan sektörlerdir.


             Ancak son yıllarda, köylü güç durumda, bu sebepten, büyük kentlere, göç hız kazandı. Tarım alanlarının küçümsenmeyecek miktarı atıl olarak bekletiliyor. Özellikle de meyve ve sebzeye pazar bulunamadığından, ya tarlada çürüyor ya da yok pahasına satılıyor.


              Oysa çok partili dönemde, her gelen siyasi iktidar, “Kalkınma Köyden başlayacaktır” ifadesini kullandı. Ancak hiçbir siyasi iktidar, bu vaadini yerine getiremedi. Hatta bu vaat entelektüel çevrelerce yadırgandı ama aynı çevreler,”Serbest Pazar Ekonomisini” öne sürerek, tarımın desteklenmesini söylediler.


            Ayrıca Türkiye’de, köylüyü destekleme girişimleri devede kula oldu. Çünkü batı ülkelerinde çiftçinin genel nüfusa oranı %5-6 arasındadır. Bizde ise bu oran, %40’ın üstündedir. AB’de, nüfus aktif nüfusun %5’i olurken, AB’de bütçesinden tarıma ayrılan pay pay,%46’dır. Yani AB’de bütçesinin yarıya yakın kısmı tarım kesiminin desteklenmesine ayrılmıştır.  Buna rağmen de AB, bu desteklemeyi yetersiz görmektedir.


            Türkiye’de ise destekleme oranları her geçen yıl azalıyor. Girdi fiyatları yükselirken mahsullere verilen taban fiyatlarda ciddi düşmeler var. 1980’li yıllardan itibaren, yanlış ve haksız tarım politikaları, yanında tarım ürünlerinin, ithalatının serbest bırakılması da kötü gidişin tuzu biberi oldu.


             Bu sebepten dolayı da geçmişte tarım ürünleri açısından kendi kendine yeterli yedi ülkeden biri olan Türkiye, Bugün siyasi otoritenin hataları nedeniyle, tarım ürünleri ithal eden bir ülke haline getirildi.


           Kırsal kesimdeki diğer bir tehlike de, “EROZYON” dur.  Bu yolla yılda 1.4 milyon ton verimli toprak yok oluyor.  Her yıl KKTC kadar bir toprağı kaybediyoruz. Erozyonun önlenmesi için mutlaka mera ıslah çalışmalarına ve ağaç dikimine hız verilmeli mevcutları da en iyi şekilde korunmalıdır.


           Elbette çiftci ile ilgili alanda siyasi otorite kadar, çiftci ile ilgili sivil toplum örgütlerinin, özellikle de Ziraat odalarının da sorumluluğu vardır. Ancak ziraat odaları Noter görevi görmekte, tarımda verimi artıracak tek girişimde bulunmamaktadır


          Köylünün dururmunu ve ziraat Oadaları ile ilgili sorunları, pekçok milletvekiline aktardık. Özelikle Ak Parti Eskişehir Milletvekillerinden, Sayın Murat Mercan’la, yaptığımız  görüşmelerde, kendisine Ziraat odalarının durumunu ve yapılması gerekenleri detaylı bir şekilde anlattık. Kendisinden de bu sorunun, TBMM’ de çözüm bulunmasını istemiştik. Ancak bu güne kadar arzu edilen boyutta çözüm getirilemedi.


                Yıllardır, ülkemiz ve Eskişehir’de, tarım beklentileri, sadece nüfusu doyuracak bir araç olarak değerlendirildi. Oysa, tarım ürünlerinde, global ve ulusal pazarlarda rekabet edebilmek isteniyorsa, tarımda sanayileşmeden başka çıkar yol olmadığını vurgulamak ve buna göre de stratejiler belirlemek, daha akıllıca bir yol olacaktır.


            Elbette Eskişehir’de, Türkiye’deki tarım politikalarından etkilenmektedir. Özellikle de hububat ve pancara verilen taban fiyatlar, Eskişehir çiftçisini sürekli mağdur etti.   


            Çünkü Eskişehir tarımı, iki temel ürüne dayanmaktadır. Hububat ve şeker pancarı. Bu iki temel ürün de, siyasi otoritesinin ”HALKIN EKMEĞİ” bakış açısıyla, sürekli fiyat baskısı altında tutulmuş, İki ürün de uluslararası pazarlara açık olmadığı için de kaynak yaratamamıştır.


             Hububat ve pancara, Ankara’da taban fiyat verilmektedir. Ankara daki taban fiyatı belirleyicisi siyasi irade ise siyasi geleceğini ve çıkarını düşünerek,  halka ucuz  ekmek ve şeker  yedirebilmek için maliyet ve fiyat ilişkisini hiç dikkate almaksızın, Eskişehir’deki iki temel ürünün  fiyatını sürekli baskı altında tuttu ve  Eskişehir çiftçisini de sürekli mağdur etti


.              Elbette Eskişehir’ de, tarımsal üretimdeki büyüme,  bilimsel ve teknolojik gelişmelerle de eşdeğerdir. Tarım ve tarıma dayalı sanayi işletmelerinin, rekabet avantajı sağlaması da fiyat, kalite ve maliyet yanısıra, yeni ürün geliştirmes ile de orentılıdır. .


              Yapılacak Ar-Ge çalışmalarıyla, tarım ve tarıma dayalı sanayi sektörlerinde üretim, verim ve katma değer daha da arttırılabilecektir. Bu nedenle de tarıma dayalı sanayi işletmelerinde Ar-Ge bilincinin artırılması, Ar-Ge teşvik ve destekleri konusunda farkındalığın artırılması, işletmelerin markalaştrıken, ulusal ve global pazarlarda da rekabet gücüünü artıracaktır.


             Eskişehir’ in, ekonomisine tarımın katkısı, yıllarca küçümsenmeyecek boyutlarda oldu. Bu katkı daha da artırılabilir ve sanayi ve ekonominin motoru haline de getirilebilir.   


             Yeter ki tarım alanları daha verimli kullanılsın, tarıma dayalı sanayi yatırımları teşvik edilsin ve destek verilsin. Tarımda, Ar-Ge çalışmaalrına önem verilsin, dünyadaki, tarımla ilgili teknolojiler de zamanında tarım sektörüne aktarılsın. Çiftçilerle ilgili seminerler de süreklilik kazandırılsın.


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi