4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

TARIMA DESTEK VERİLMELİ

                           


          Nüfusu, her yıl 1 milyona yakın artan Türkiye’de, tarım alanları ve tarımsal üretim ise geriledi. 2002’de 26,5 milyon hektar olan tarım alanları, 2018’e kadar 3.35 milyon hektar azalarak 23.2 milyon hektar alana düştü.


          üretimden düşen tarım alanları, yaklaşık iki Trakya bölgesi, kadar büyüklüğe ulaştı. 2003’te 2 milyon 765 bin 287 kişi çiftçi kayıt sistemine kayıtlıyken, 2018 sonu itibarıyla bu rakam, 2 milyon 103 bin 765 kişiye düştü. Son 16 yılda, tarım sektöründe çalışan toplam kişi sayısı ise 2 milyon 663 bin kişi azaldı.


           Gıda ve Tarım örgütü (FAO)’nün yayınladığı, “Gıda fiyatları endeksine göre” dünyada et, süt ve ürünleri, tahıl, bitkisel yağ, şeker fiyatları düşerken, Türkiye’de bu gıdaların fiyatlarında, artış gerçekleşti.


            Elbette fiyat artışlarının, sebeb/esebebleri var. özellikle de, 1980’li yılların başında itibaren uygulanan, ihracata dönük gelişme modeli, tarım sektörüne, kendine yeterlilik ve kapsamlı bir sorumluluk yüklemişti. Ancak o yılardan sonra,  tarım ürünlerinin ithalatına yönelik politikalar tercih edildi.   


             Yine o yıllarda, siyasi otoritenin, bu kararına, çiftçilerimizden, Ziraat Odalarından, ne de diğer çiftçi örgütlerinden tepki gelmedi. Bilakis özal hükümetlerine, destek verildi. Sonuçta da dünyada, tarım ürünlerinde, kendi kedine yeterli yedi ülkeden bir olan Türkiye, tarım ürünleri ithal eden ülke durumuna düşürüldü.


             Türkiye’de, son yıllarda yağış ortalaması, normal yağış miktarının altındadır.  Bu durum, hububat başta olmak üzere, bazı meyvelerde üretim düşmesine neden olabilir.  Ancak tarımda, verimin düşmesinde, tek sebepte bu değildir.


             Kırsal kesimdeki diğer bir tehlike de, “EROZYON” dur.  Bu yolla yılda, 1.4 milyon ton verimli toprak yok oluyor. Her yıl KKTC kadar, bir toprağı kaybediyoruz. Erozyonun önlenmesi için, mutlaka mera ıslah çalışmalarına ve ağaç dikimine, hız verilmeli, mevcutları da en iyi şekilde korunmalıdır..


               öte yandan tarım alanları ve gerçekleştirilen, sulama kanalları hızla yok ediliyor.  Rant uğruna, son 20 yılda bu şekilde yok olan tarım alanları, 400 bin hektarın üzerindedir. Başka bir değişle,  bu şekilde yok edilen tarım alanları, bu Seyhan sulamasını, 4 katı, Manisa sulamasının 20 katı, Eskişehir sulamasının da 25 katına eşitttir.


           Türkiye’de, köylüyü destekleme girişimleri, devede kula oldu. Bu alanda da Ziraat Odalarının, ciddi bir mücadele verdiği söylenemez. Oysa batı ülkelerinde, çiftçinin genel nüfusa oranı %5-6 arasındadır. Bizde ise bu oran, %40’ın üstündedir.        


               AB’de çiftçi nüfusu, aktif nüfusun %5’i olurken, AB’de bütçesinden ayrılan pay,%46’dır. Yani AB’de bütçesinin, yarıya yakın kısmı, tarım kesiminin desteklenmesine ayrılmıştır.  Buna rağmen de, AB bu desteklemeyi yetersiz görmektedir.            .       


             öte yandan XXI. yüzyılda, organik tarım ön plandadır. Organik tarım,  AB’de de hayat felsefesi haline gelmiştir. ülkemizde, bu alanda ciddi bir çalışma yoktur. Bilinçsiz ilaçlama ve gübreleme, mevcut tarım alanlarını da verimsiz hale getiriyor.


             Geçmiş yılarda, Eskişehir’i ziyaret eden Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar da yaptığı açıklamalarda, tarımın, büyümenin üçüncü çeyreğinde, yüzde 9’un üzerinde küçüldüğünü, yıllık bazda bakıldığında, yüzde 5’in üzerinde bir küçülme olduğunu söyledi.  Bunun asıl nedeninin,” küresel ısınma” olduğunu ifade etmişti.


               Türk tarımına, en büyük zararı siyasi iktdarlarının, almış olduğu yersiz ve haksız kararlar olmasına rağmen, tarımdaki üretim düşüklüğünü küresel ısınma ile eşdeğer tutmak, bahane ve kamuoyunu aldatmaktan başka bir şey değildir. 


             Oysa tarımın, küçülmesinde, siyasi iktidarlar, ilgili kurum/kuruluşlar kadar, ziraat odalarının da sorumluğu vardır.                


              Birleşik Milletler Dünya Gıda ve Tarım örgütü (FAO), Corona Virüse karşı alınan önlemler yüzünden, kimi ülkelerde, gıda sıkıntısının yaşanabileceği uyarısında bulundu. ülkemizde de gıda sıkıntısı çekilmemesi için,  tarım sektörüne, her türlü destek verilmelidir.


           Hülasa Corona Virüs nedeniyle, tarımın önemi bir kez daha görüldü. O nedenle


de AB’ de olduğu gibi, genel bütçeden, tarıma ayrılan pay, mutlaka artırılmalı, Tarım girdileri de mutlaka ucuzlatılmalıdır. çünkü tarımda, girdilerin ucuzlamadan, gıda fiyatları düşmez.


          Ayrıca Mustafa Kemal ATATüRK; “üreticilerden yoksun olan milletler üretenlerin esiri olur. Milli ekonominin, temeli ziraattır. Köylü, milletin efendisidir” diyerek, bir ülke için, tarımın,  üretimin ve üreticinin, ne denli önemli olduğunu vurgulamıştır.


 


 


 


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi