Seda Kağıtcı

Seda Kağıtcı

Her şey çocuklar için…

Hayattaki en değerli varlıklarımız, geleceğimiz, umudumuz, yüce Rabbimizin bizlere emanetidir çocuklar. En iyi şekilde yetişmeleri de öncelikle anne ve babalara, sonra da eğitime ve topluma bağlıdır.

Doğdukları andan itibaren her şeylerini aileleri onlara adar. Ailelerin tek amaçları; çocuklarının iyi yetişmeleri, mutlu, sevgi dolu, başarılı olmaları ve bu hayat mücadelesinde evlatlarının güzel yerlere, iyi mevkilere gelebilmeleridir. Öncelikle de topluma yararlı bir birey olmalarıdır. Kimse çocuğu sadist, satanist, zorba yada psikopat olsun istemez. Kimse çocuğunun bir başkasının canını yakmasını yada sonu olmasını istemez. Yada bir sapığın eline düşmesini, saçının bir teline bile zarar gelmesini istemez. Çocuklar ailelerinin en değerli hazineleridir, hiç bir şeyle kıyaslanmayan.

Çocuk çocuktur, kız erkek fark etmez. Hepsi değerlidir, hepsi bizimdir. Ama son yıllarda genç kızlarımızla, küçük yavrularımızla ilgili öyle şeyler duyuyor ve izliyoruz ki yüreğimiz yanıyor, kanımıza dokunuyor artık bu olanlar. Her gün gibi bir olay oluyor son günlerde. Türkiyede insanlar çığırından çıktı. Önce Narin, sonra Sıla bebek, sonra ard arda Ayşenur ve İkbal, onlardan öncede Münevver Karabulut, Özgecan Aslan, Ceren Özdemir ve adlarını belki unuttuğumuz diğerleri… Hepsi birer can, hepsi birer ana kuzusu, hepsi pırıl pırıl çocuklar, genç kızlar… Unutmayalım, sadece birer isimden ibaret değil onlar.

Bizim çocukluğumuzda bilgisayar ve internet yoktu. Odalarımıza kapanmazdık hiç, sokakta arkadaşlarımızla geç saatlere kadar oynardık. Korkmazdık, çünkü mahallelerimiz huzurluydu. Herkes birbirinin çocuğunu korur kollardı. Şimdilerde ortalık kötü, kimseye güven yok, çocukları sokağa bırakmak mümkün değil. Bu yüzdende eve hapsolmuş durumda çocuklar. Yalnız ve pek çoğu da sevgisiz, ilgisiz büyüyor. Anne, baba kendi hallerinde yada işlerinde güçlerinde olunca çocuklar da kendilerini bilgisayar ve tabletlerle internette arkadaşlık ederken ve türlü sitelere girerken buluyor.

Ama internet eğer iyi yönde kullanılmazsa ve kontrolü aileler tarafından sağlanmazsa küçük çocuklar ve ergenler için tam bir bataklık olabiliyor. Sonradan da telafisi mümkün olmayan şeylere sebep oluyor. Hatta ölümlere bile ne yazıkki…

Sosyal medya platformu Discord, özellikle son dönemde küçük kızları hedef alan cinsel istismar ve şantaj olaylarıyla gündeme geldi. İstanbul'da yaşanan ve Türkiye'yi sarsan bir cinayetin ardından başlatılan ifşa kampanyaları, bu olayları daha da görünür kıldı hepimiz için. Meğer ne çok şeyi bilmiyormuşuz, nelerden haberimiz yokmuş. Telegram ve Discord gibi platformlarda örgütlenen grupların, kadın cinayeti faillerini övdüğü, kadına yönelik şiddeti teşvik ettiği ve reşit olmayan genç kızları hedef alan istismar eylemleriyle gündemde olduğu iddia ediliyor. Geçtiğimiz hafta İstanbul Fatih'te 19 yaşındaki Semih Çelik'in
Ayşenur ve İkbal adında iki genç kızı vahşi bir şekilde öldürüp, intihar etmesiyle birlikte, sosyal medya platformlarında adeta bir ifşa hareketi başladı. Çelik'in kadın cinayetleriyle ilgili paylaşımlar yapan gruplarla bağlantısı olduğu öne sürülürken, özellikle Discord ve Telegram gibi uygulamalarda örgütlenen topluluklar mercek altına alındı. Discord'da küçük kızları şantaj, tehdit ve cinsel istismarla hedef alan grupların varlığı hepimizde haklı olarak ciddi bir endişeye neden oldu. Adını bile bilmezdik bu sitenin, bu olayla öğrendik. Bazı kodlarla kişilerin, birbirlerine bu platformlar aracılığıyla ulaştıkları ve suç eylemlerinde bulundukları iddia ediliyor. Neyseki yasaklandı ve ülkemizde girişi engellendi. Üstelik bu gibi platformları yönetenlerde birer çocuk. Ağzı süt kokan, kendini sadece derslerine adaması gereken bir çocuk nelerle uğraşıyor. Akıl alır gibi değil. Ne günlere kaldık… Nasıl bir toplum olduk, nasıl bir çevrede büyüyor çocuklarımız, kimlerle arkadaşlık ediyor, neyin içindeler, beyinleri nasıl yıkanıyor çok üzücü. Ellerimizden kayıp gidiyor yavrularımız, çok acı…

Oysa dünyadaki en masum ve en temiz varlıklardır çocuklar. Tüm kötülüklerden habersiz ve her şeyin iyi yönünü görebilen... Yetişkinler öylemidir ki? Hayatın tüm gerçekleriyle yüzyüzedirler. Acıları da, hüzünleri de, olumsuzlukları da çok yoğun yaşarlar. Keşke hepimiz dünyaya küçük bir çocuğun gözleriyle bakabilsek. Her şeyi ilk kez gören ve hayret eden gözlerle... Öyle değil midir ki, hiçbir araştırmacı hayretle etrafına bakan ve olayları yorumsuzca izleyen bir çocuktan daha iyi bir bilim adamı olamaz.

Gülümseyen ve barış dolu bir dünya için, çocuklarımızın da gülümsemesini sağlamalıyız. Onlara toplum olarak elimizden geldiğince iyi olanaklar yaratmalıyız. Onları huzurlu bir çevrede yetiştirmeliyiz, kavgadan, şiddetten, zorbalıktan uzak. En önemlisi de en büyük sevgiyi, ilgiyi ve zamanı çocuklarımıza önce biz vermeliyiz. Onların yarınlarını biraz da kendimiz şekillendirmeliyiz.

Kimi çocuklar sıcacık evlerinde aileleriyle mutlu yaşarken, bir sürü oyuncakları, odalarında televizyonları ve bilgisayarları varken, sınavları kazansınlar diye özel dersler aldırılıp, dershanelere yollanırken kimi çocuklar ise sevgiden ve ilgiden yoksun, ana babadan ayrı, evsiz barksız sokaklarda buz gibi havalarda mendil satarak, dilenmeye zorlanarak yada başıboşluktan, sahipsizlikten serserilik ve hırsızlık yaparak yaşamlarını sürdürmeye çabalıyorlar. Oysa mutlaka bu kötü şartlarda yaşamayı onlarda istemiyorlar.

Gelin geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın ellerinden hep birlikte tutalım. Onlara daha iyi imkanlar sağlamak için bir adımda biz atalım. Ve hanımlar size çok iş düşüyor, son sözüm size; küçük yaşlardan itibaren oğullarınıza sevmeyi öğretin, vazgeçebilmeyi, bir kadını incitmemeyi, gülüşünü eksiltmemeyi, kendinden sakınmayı, onu korumayı, kırmamayı, sanki kıymetli bir kuş tüyünü elinde tutar gibi tutmayı ve en önemlisi de uçmak isterse avuçlarını açıp nazikçe onu serbest bırakmayı öğretin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seda Kağıtcı Arşivi

Umut

06 Ocak 2025 Pazartesi 00:04