
Gürcan Banger
Yaşadığımız kentin ekonomisi
Kentleşme büyük bir hızla –hatta ivmelenerek– yol alıyor. Dolayısıyla her geçen gün kentler, artan biçimde ekonominin odakları haline dönüşüyor. Sanayi kentlerde yoğunlaşırken, hizmetler sektörü bu yerleşimlerde ilk sırayı çoktan aldı.
Giderek daha fazla alışveriş konusu olan kültürde kendi evi olarak kentleri benimsemiş durumda. Geçmişte daha büyük oranda üretilebilmiş olan kır kültürü, yeni tohumlarını ve fidanlarını kentte buluyor. Ülkemizde arabesk olarak gözlenen yaşam biçimi, kır kültürünün kentte yeşermesinden başka bir şey değil. Bu durum, geçmişte alışık olmadığımız yeni türden bir kent kültürü oluşturdu. Değişim, yeni evrelere doğru ilerlemeye devam edecek.
Ülke coğrafyasını kentler açısından incelediğimizde; bazı kentsel yerleşimlerin diğerlerine oranla daha hızlı büyüyüp serpildiğini gösteriyor. Bu kentler bir yandan yeni ekonomi merkezleri olarak yükselirken, diğer yandan da yeni kültürün gelişme merkezleri olarak dikkati çekiyor. Dolayısıyla kentsel gelişmede ekonomiyi ve kültürü birbirinden ayırmamamız gerçeğini deneysel olarak gözlemiş oluyoruz.
Ekonomik olarak gelişen kentler, yakın ve uzak çevreleri açısından bir düğüm özelliği gösteriyorlar. Bu odak noktasını diğer yerleşimlere bağlayan ilişkiler ise adeta bilgi ve lojistik ekonomisinin ağları gibi duruyor. Bu bağlar üzerinden ticaret, kültür alışverişi ve ulaşım gerçekleşiyor. Bir merkez olarak güçlü bağlara sahip kentler, kendi gelişimleri açısından daha yüksek oranlı katma değer yaratabiliyorlar.
Kentsel çeşitliliğe rağmen hem merkez hem de bağ özellikleri itibarıyla bazı kentlerin uzmanlaşmış olduğu sektörler ve alanlar dikkatimizi çekiyor. Bu durum, hem eğitim kurumları hem de üretim altyapısı ile bir bilgi uzmanlaşması ve yoğunlaşması anlamına geliyor. İster istemez şu soruya cevap vermemiz gerekiyor: Yaşadığımız kentin yeni ekonomi alanında belirgin uzmanlıkları nelerdir?
Günümüzde bilginin üretim merkezleri kentlerdir. Bilgi, bu yerleşimlerde yalnız üretilmekle kalmaz; aynı zamanda işlenir, pazarlığı yapılır ve alınır satılır. Bu süreçte etkili olan mekanizmaların öncelikle üniversiteler, ar-ge ve inovasyon merkezleri, nitelikli sanayi işletmeleri ile teknoparklar olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bu unsurlar açısından daha dinamik ve gelişkin özelliklere sahip kentler, kaçınılmaz rekabet sürecinde daha önde durabiliyorlar.
Bir kentin göstergeleri arasında bilgisayar ve iletişim altyapısı ve okullaşma (eğitim- öğretim) kalitesi taşıyor. Bir kentte okulların sayıca çokluğu ile her yıl kaç tane öğrencinin mezun olduğu bir yere kadar değerli…
Eğer bir kent kenti sıçramalı farklılığını yaratmak istiyorsa; eğitim kurumları açısından kentin üretim ihtiyacına doğruda cevap verebilmelidir. Sıradan ve farklılaşmamış diplomaların veya sertifikaların verildiği bir eğitim modelinin kentler arası yarışı fazlaca anlamı, değeri ve önemi olmuyor.
Ne yapmalı? Nasıl yapmalı? Öncelikle kent, kendi vizyonuna ilişkin olarak gelişmeyi öngördüğü üretim alanlarını belirlemeli. Daha sonra bu alanlara uygun insan kaynağını yetiştirmek üzere eğitim kurumlarında müfredat ve eğitim biçimi açısından gerekli değişimi sağlamalı.