
Seda Kağıtcı
Tadımız tuzumuz yok
Bu günlerde arka arkaya ölüm haberleri alıyorum. Yaşı kaç olursa olsun, genç olsun yaşlı olsun farketmiyor, nefesler bitiyor, kalp duruyor, canlar gidiyor. Tanısam da tanımasam da, çok yakın olsam da, olmasam da yüreğim parçalanıyor, çünkü insanım.
Hayat aslında çok kısa. Bir film şeridi misali göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. Bir varmışız bir yokmuşuz işte. Kimileri doğuyor, kimileri ölüyor ve hayata erken veda ediyor. Onun için yaşadığımız bir dakikanın bile değerini bilmeliyiz şu hayatta. Yarına çıkacağımız belli değil... Hiç ölmeyecekmişiz gibi çalışmalıyız, yaşamalıyız elbette ama yarın ölecekmişiz gibi de tedbirli olmalı ve kendimizi bu yalan dünyaya fazla kaptırmamalıyız. Ölüm bazen aniden çalıveriyor insanın kapısını. Ya ayakta, ya yatakta... En acısı da ölümün yüzü soğuk, konduramıyoruz kimseye, hele ki canımızdan çok sevdiklerimize...
Bugün karamsarım biraz. Moralim bozuk. Doğuyoruz, büyüyoruz, yaşıyoruz ve ölüyoruz. Hayatın kanunu bu. Herşeyin bir vakti, saati var. Herkes eceli gelince göçüp gidiyor bu hayattan. Ne bir nefes eksik, ne bir nefes fazla, ne yazılmışsa artık alnımıza... Farkediyor musunuz siz de, insan karamsar olduğunda daha fazla sorgulamaya başlıyor hayatı ve yaşamı galiba. Düşünüyorum da pek çoğumuz mutlu değiliz aslında. Hayattan pek keyif almıyoruz sanki. Etrafımda herkesin yüzü asık, kafasında binbir tilki, bir ton düşünce... Gelecekten umut yok, beklenti yok, kaygı çok... Tadını tuzunu bulamıyoruz yaşamın sanki. Nerde o eski günler diyoruz ve geçmişe özlem duyuyoruz bazen. Bugün de mutlu gözüktüm, bugün de görevimi tamamladım diyerek aslında ömrümüzden mutsuz geçmiş bir gün daha eksiltiyoruz. Aslında her şeyimiz var ama hiçbir şeyimiz yok gibi geliyor bazen.
İnternette bir yazı okudum biraz önce. Sizinle de paylaşmak istiyorum. Kaygılarımızın, korkularımızın, mutsuz olmamızın ve karamsarlığımızın nedeni işte tam da bunlar bence. "Mallarımız arttı, keyfimiz azaldı. Daha büyük evlerde ama daha küçük ailelerle yaşıyoruz. Konforumuz arttı ama zamanımız daraldı. Para kazanmayı öğrendik ama yuva kurmayı beceremedik. Çok para harcıyoruz ama az gülüyoruz. Varlığımızı arttırdık ama değerimizi yitirdik. Az kitap okuyor, çok televizyon izliyoruz. Akşam geç yatıyor, sabah yorgun kalkıyoruz. Uzmanlıklar arttı ama sorunlar çoğaldı. İlaçlar çoğaldı fakat hastalıklar arttı. Çok konuşuyor ama az gönül verip, bol yalan söylüyoruz. Tanıdıklar arttı ama dostlar eksildi. Acele etmeyi öğrendik ama sabırlı olmayı öğrenemedik. Atomu parçaladık ama ön yargılarımızı yıkamadık. Uzaya ulaştık ama kendi iç derinliklerimizden bihaberiz. Aya kadar gidip dönmeyi biliyoruz ama komşumuza uğramak için üst kata çıkmaya üşeniyoruz. Daha çok plan yapıyor ama daha az sonuç alıyoruz. Etrafımız çok kalabalık ama aslında çok yalnızız. Sanal dünyalarda, sanal eğlencelerle kendimizi avutmaya çalışıyoruz ama aslında sadece kendimizi kandırdığımızın farkında değiliz. Hayata yıllar eklemişiz ama yıllara hayat katamamışız farkında mısınız?"