Kamuoyunun gündemini ve siyaseti yakından takip eden bir dostumuz dün ilginç bir soru sordu…

Bundan bir hafta önce CHP il Kadın kollarının kongresinin, önceki gün de AK Parti il kadın kolları kongresinin yapıldığını hatırlatarak şu soruyu yöneltti:

-“Her iki kongreyi de gördün. Sence iki partinin kongreleri arasında ne fark vardı?”

Tuzağa düşeceğimizi anladığımızdan “Soruları biz sorarız?” esprisine sığındık ve cevabı da tıpkı soru gibi kendisinin söylemesini istedik…

Niyetimizi anlamış olacak ki, önce güldü dostumuz…

Ardından da…

-“AK Parti tek adaylı kongreye 2 bin kadın getiriyor. Salonu hınca hınç dolduruyor. Kongreye partinin ne kadar seçilmiş ismi varsa geliyor ve kongre salonu gün boyu coşku gösterisine sahne oluyor. CHP’de ise tek adaylı kongrede kavga çıkıyor. Kongrenin iptal edilmesi isteniyor. Salonun yarısı boş kalıyor. Coşku da yok, partinin seçilmişleri de…” dedi.

Tepki vermedik söylediğine…

-“Yok. Bak şimdi o öyle değil…”falan da demedik…

“Haklısın. Vallahi söylediğin gibi” de demedik, “Hadi eyvallah!” deyip ayrıldık yanından ama…

Ne dersiniz?

Hak verse miydik söylediklerine?

.....

Niye divan başkanı oldunuz ki?

Yılmaz Büyükerşen, CHP’nin kurultayında divan başkanlığı yaptı.

Divan başkanlığı koltuğuna oturduğu saatlerde ise sosyal medya hesabından “Partimizin 36. Olağan Adalet ve Cesaret Kurultayı’na Divan Başkanlığı yapmaktan onur ve gurur duyuyorum. Kurultayımızın başta partimiz olmak üzere ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.” Paylaşımında bulundu.

İşte sosyal medya hesabından yapılan bu paylaşımın altına yaklaşık 200 civarında yorum yapılmış.

Dün tek tek bu yorumlara baktık…

övgü de vardı eleştiri de…

Kimi yorum “Seninle gurur duyuyoruz” şeklindeydi.

Kimi yorum ise “Divan başkanlığı görevini yapamadın” biçiminde…

Kimi yorum Büyükerşen’in divan başkanlığı görevini yaparken Kılıçdaroğlu’nu kayırdığını söylüyordu, kimi yorumda ise Büyükerşen’e kumpas kurulduğunu…

Bazıları “Sizi bizim şehrimizde belediye başkanı görmek isteriz” derken, bazıları da “sizi Cumhurbaşkanı görmek isteriz” diye yorumda bulunmuştu.

Ama en ilginç yorumlar ise “Niye Divan başkanı oldunuz ki? Keşke CHP genel başkanı olsaydınız.” Şeklindeydi…

.....

CHP kurultayına, delegelerin gelecek beklentisi ve korkusu damga vurmuş resmen…

CHP Kurultayında genel başkanlık seçimi yapılıyor…

Genel başkan adayı olabilmek için 100 delegenin imzası lazım.

2 aday adayı bu 100 imzayı toplayamıyor delegelerden.

Dolayısıyla genel başkan adayı olamıyorlar…

2 aday adayı ise gereken en az 100 imzayı toplayıp genel başkan adayı oluyorlar.

Birisi mevcut genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu…

Diğeri ise Muharrem İnce…

Kemal Kılıçdaroğlu’na genel başkan adayı olması için 1081 delege oy veriyor.

Muharrem İnceye ise genel başkan adayı olması için 164 delege oy veriyor…

1081 delegeden imza toplayan Kemal Kılıçdaroğlu seçimde 790 oy alıyor.

164 delegeden imza toplayan Muharrem İnce ise seçimde 447 oy alıyor.
Yani…

Kemal Kılaçdaroğlu, imza topladığı delegelerin üçte birinden seçimde oy alamıyor.

Muharrem İnce ise, delegelerden topladığı imza sayısının üç katı oy alıyor.

Bu şu anlama geliyor:

Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olması için korkudan imza veren 291 delege, seçimde Kılıçdaroğlu’na oy atmamış.

Muharrem İnce’nin genel başkan adayı olması için korkudan imza vermeyen 283 delege, seçimde İnce’ye oy vermiş.

Kısacası…

CHP kurultayına delegelerin bir bölümünün partide gelecek beklentisi ve korkusu damga vurmuş anlayacağınız…

öyle ya…

Klıçdaroğlu’nun genel başkan adayı olmasına imza veren bir delege neden seçimde Kılaçdaroğlu’na oy vermez?

Ya da…

Muharrem İnce’nin genel başkan adayı olmasına imza vermeyen bir delege neden seçimde Muharrem İnce’ye oy verir?

Böyle bir davranışın nedeni, partide gelecek beklentisi ve korku değil de nedir?

Var mı bunun başka izah tarzı?