1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

AK Parti'nin "gelecek" sıkıntısı...

-Seçmenin yüzde 41’i, 18 ila 30 yaş arasında ve aynı zamanda bu yüzde 41’lik genç seçmen lise ve yüksek öğretim görmüş.


-18 ila 30 yaş aralığında olan lise ve yüksek öğrenim görmüş seçmenin neredeyse yüzde 75’i referandumda “Hayır” oyu vermiş.


-Bu gençlik aynı zamanda gelişen her olayı, soran, sorgulayan, sosyal hayat ve sosyal medya ile ilişkilendiren bir gençlik.


-Ailesinin yaşantısı ve düşüncesini olduğu gibi kabullenmeyip, karşılaştığı farklı fikirleri Okul kantinlerinde, cafelerde, sinema ve benzeri sosyal aktivitelerde tartışıp, muhakeme yapabilen de bir gençlik aynı zamanda.


-önüne konulan tercihi peşin peşin kabullenme yerine özellikle sosyal medya ve sosyal çevre üzerinde karşılaştığı örneklerle ret edebilen de bir gençlik.


-Yaşamı sınırlandıran, özgürlükleri azaltan ve baskı altında tutan siyasi düşüncelere karşı popüler kültür hayatını yaşama taraftarı olan bir genç nesilden bahsediyoruz.


-Belki de o yüzden kentleşme ve eğitim arttıkça AK partiye olan mesafe de artıyor.


-Belki de o yüzden önüne koyulan tercihi kabul etmeyen bu genç nesil, soran, sorgulayan ve sorguladığını da sosyal hayatla ilişkilendiren bu yapısı nedeniyle AK Parti’ye oy vermiyor.


-Belki de o yüzden, sosyal hayata ve özgürlüğe müdahaleci olarak gördüğü AK Parti düşünce tarzının yaşamak istediği popüler kültür hayatı önünde bir engelmiş gibi görüyor.


Tüm bu anlattıklarımız açık seçik gösteriyor ki:


AK Parti’de ciddi bir gelecek problemi var.


çünkü…


 AK Parti gençlerin oyunu alamıyor.


çünkü…


Gençleri partiye monte edemiyor.


Ve çünkü…


AK parti, AK partili ailelerin çocuklarının ailesi gibi düşünmemesine engel olamıyor.


İşin diğer bir tarafı…


Ve her seçim sözünü ettiğimiz bu gençlere en az lise mezunu olan, okul, kantin, cafe, sinema, ve en önemlisi de sosyal medya ile iç içe büyümüş, en az bir müzik aleti çalıp, bir spor dalı ile uğraşan binlercesi ekleniyor.


Kısacası…


AK Parti gençleri kazanamıyor.


Gençlerin içinde olmadığı bir siyasi düşünce ve siyasi partinin geleceği çok uzun olmaz.


Bakın 2019’da seçim var.


Bu seçimde Cumhurbaşkanı seçilecek.


AK Parti iktidara geldiği 2002 tarihi’nde 1 yaşında olan çocuk 2019 seçimlerinde oy kullanacak.


üstelik bu çocuk o yaşta liseyi bitirmiş, belki de üniversiteye başlamış, sosyal medyayı en iyi şekilde kullanan, müzik ve spor ile uğraşmış, popüler kültür hayatını yaşamak isteyip, buna müdahale edebilecek her türlü düşünceye sıcak bakmayan bir genç olacak.


O yüzden…


AK Parti gençlerin giderek kendisinden uzaklaştığı bu süreci tersine çeviremezse, önünde büyük bir gelecek sıkıntısı yaşayacaktır.


Yaşayacağı gelecek sıkıntısının ilk büyük etkisi de şüphesiz 2019 seçimleri olacaktır.


Demedi demeyin…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Gençleri monte edemeyen partilerin hükümranlığı ancak bir nesil…


 


Kim ne derse desin, Cumhuriyet Halk Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin sürekliliğinde gençlerin büyük rolü var.


çünkü…


Her dönem parti saflarına katılan gençler bu iki partiye hem dinamizm sağlıyor hem de süreç içinde partinin kadrolarını zenginleştiriyor


Milliyetçi Hareket Partisi’nde bu durum ülkü Ocakları vasıtasıyla gerçekleşirken, Cumhuriyet Halk Partisi’nde kendiliğinden oluşuyor.


Genç kitle takviyesinin olmadığı partiler ise ya yok oluyor ya da yok olma ile karşı karşıya kalıyor.


Buna en iyi örnek Anavatan Partisi.


Anavatan Partisi’nin siyaset sahnesine çıktığı kadrolar, siyaset sahnesinden indiğinde hemen hemen aynıydı.


Genç nesli süreç içinde partiye monte edemedi.


Bu yüzden Türk Siyasi Hayatında sürekliliği ve geleceği olmadı.


Demokrat Parti jenerasyonu da 80’li yıllara kadar bir şekilde getirebildiği gençlerin itici gücünü 80’li yıllardan itibaren bir türlü sağlayamadı.


Bu durum da bu parti için bir gelecek sıkıntısıydı ve bu sıkıntı partiyi dibe vurdurdu.


O yüzden…


Partiler gençlerle ayakta kalıyor.


Partiler gençlerle gelecek buluyor.


Gençleri sistemlerinin içine alamayan partilerin ise bir nesil sonra önce düşüşleri, ikinci nesilde ise yok oluşları kaçınılmaz oluyor…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Elektrik kesintileri bıkıp usandırmış Muttalip’te…


 


Mutlalip hem yerleşim birimi hem de sanayi bölgesi.


Eskişehir’in önemli bölgelerinden birisi.


Bu önemli bölge uzunca bir süredir elektrik kesintileriyle büyük bir sıkıntı yaşıyor.


Yerleşim biriminde yaşayanlar kesilen elektrikler nedeniyle zor anlar yaşıyor.


Sanayi bölgesinde ise kesilen elektrikler resmen üretimi durduruyor.


Elektriklerin sık sık kesilmesi nedeniyle yaşanılan sıkıntı bir türlü giderilemiyor bu bölgede.


Yapılan uyarılara rağmen, kesintilerin önü bir türlü alınamıyor.


İnsanlar çaresiz şekilde elektrik kesintilerinin olmayacağı günleri bekliyor.


Elektrik dağıtım işi özelleşti.


Eskişehir bölgesinin yeni sahibi olan firma görevi devraldı.


Umarız yapacakları ilk iş Muttalip’te uzun süredir devam eden ve bir türlü çözümü bulunamayan kesintilere bir çare bulmak olur.
Aksi takdirde…


Muttalipte yaşayan insanlar da, o bölgede üretim yapan sanayiciler de bıktı usandı artık…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


Mağlubiyet yetimdir…


 


Süleyman Demirel’in en güzel sözlerinden biridir bu.


-“Galibiyetin sahibi çok olur ama mağlubiyete hiç kimse sahip çıkmaz. çünkü mağlubiyet yetimdir”


İşete, Eskişehir’de bu sözün ne kadar doğru olduğunun ispatlandığı bir süreci yaşıyoruz.


Referandumun Eskişehir sonuçları belli olduktan sonra kazanan tarafta bulunan her aktör bu galibiyeti üstlenir bir duruma geldi.


Mağlup olan tarafta ise bulunan herkes “ben görevimi yaptım. Hesabı görevini hiç yapmayanlardan sorulsun” söylemi içinde.


Galibiyet herkes tarafından olabildiğince sahipleniliyor…


Mağlubiyet tarafında ise herkesin faturayı bir başkasına kestiği bir durum var…


***


BİRAZ DA GüLMEK LAZIM

Kedi; Tanrı’dan, bir günlüğüne sahibinin yerine geçmek ister. Tanrı, kedinin isteğini kabul eder.Sabah uyandığında kendini evin erkeği olarak yatakta bulur ve günü insan olarak yaşamaya başlar. Akşam olduğunda Tanrı, kediyi çağırır, sorar:
- Ee..günün nasıl geçti? İnsan olmak hoşuna gitti mi?
Kedi yüzünü buruşturup başlar anlatmaya:
- Sabah tam kalktığımda yalanmak yerine aynanın karşısında bıçakla hiç gereği yokken elimi yüzümü kestim. Yetmiyor gibi otobüste yer olmadığı için yarım saat ayakta kaldım. Oysa kedi olsaydım bir yerlere sığışabilirdim. Sonra işyerinde patronum beni azarladı. Ama hiçbir şey yapamadım. Kedi olsaydım tırmığım ile haddini bildirirdim. öğle yemeğinde ise haşlanmış sebze vardı. Tuvalete girmek için dakikalarca bekledim. Hâlbuki bir köşede işimi hemen halledebilirdim..
Tanrı şaşırır:
- Peki hiç beğendiğin bir şey olmadı mı?
Kedi, kötü kötü gülmeye başlar:
- Olmaz mı?! Komşunun köpeğini arabaya attığım gibi kentin öteki ucuna götürdüm, okkalı bir tekmeden sonra orada bıraktım lavuğu!


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi