1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Askeri birlikler... Üniversiteler...

Sanayisi ve Turizmi olmayan şehirler, vasat şehirlerdir…
Sanayisi ve Turizmi olmadığı için üretim sektörü de de hizmet sektörü de olamaz o şehirlerde.
üretim ve hizmet olmadığı için haliyle istihdam da yaratılamaz.
İstihdamı olmayan şehir kültür, sanat ve sosyal yaşamdan da yoksun kalır.
Ne eğitim eğitimdir ne de sağlık hizmeti niteliklidir söylediğimiz o şehirlerde.
Her ne kadar ismi “Şehir” olsa da, aslında bir Kasaba görünümünden farksızdır.
üstelik…
Tarif ettiğimiz bu şehirlerde yaşanan tartışmalar bile Kasaba dedikodusundan öteye gitmez.
Sonuç olarak…
Sözünü ettiğimiz şehirlerdeki insanlar, imkânsızlıklar içinde ve kaliteli hizmet anlayışından yoksun bir şekilde kendi kendilerine yaşayıp giderler.

***
İşte Sanayi ve Turizmi olmayan vasat ve vasıfsız şehirlerin ekonomilerini biraz olsun ayakta tutmak adına devlet, çeşitli planlamalar yapmıştır.
örneğin…
Askeri birliklerin çoğu bu tarifini yaptığımız şehirlerde konuşlandırılmıştır.
Tek amaç; Askeri birliklerin ihtiyaçlarına yönelik oluşacak sektörler sayesinde, o şehirlerin ticaretini bir nebze olsun hareketlendirmektir.
Sonraki yıllarda Askeri birliklerin yerini üniversiteler almıştır…
Türkiye’nin her şehrinden, hatta her ilçesinden üniversite isteği, Türkiye’nin her şehrine, hatta her ilçesine üniversite kurulmasının en büyük nedenlerinden biri budur.
Böylelikle…
Ne sanayi-üretim ne de turizm geliri olan şehirlerin ticareti bir nebze olsun hareketlenmiştir.

***
Ancak…
Bu durum ortaya anlaşılmaz garip bir ruh halini de çıkartmıştır.
örneğin;
Ticaretin gelişmesi için ısrarla şehirlerine askeri birlik isteyen şehir halkı, askerin şehre bıraktığı parayı sever ama aynı askerin şehrinde olmasını pek haz etmez.
Aynı şekilde…
Şehir ticareti gelişsin diye ısrarla üniversite isteyen şehirler, üniversitenin şehre katkısına bayılır ama üniversite öğrencilerinin şehrinde olmasına zorunluluktan katlanır.

***

Sonuç olarak…

ülke savunmasıyla ilgili stratejik konum ve bunun sağlayacağı teknolojik durum ya da Eğitim kimsenin umurunda değildir bu ülkede…
Hedef; birlikteki asker ile kampustaki öğrencinin direk cebidir!


.....


Halimizi anlatacak hal kalmadı…


Lafın verdiği mesaja bakar mısınız?
çaresizliğin geldiği son noktadır bu laf.
Tükenmişliği, umutsuzluğu, bunun ardından başka hiçbir sözün gelmeyeceğini anlatan bir laftır.
Peki kim söylüyor bu lafı;
Odunpazarı Ziraat Odası Başkanı Başkanı Naci Erdemli,

Peki niçin söylüyor?
çünkü temsil ettiği kesim tam da bu lafın tarif ettiği kesim, yani tarım kesimi olduğu için.
Düşünün bir kere, çiftçisiniz, ekim yaptınız.
Aylar sonra hasat zamanı geldiğinde para kazanacaksınız.
Sürecin tam ortasında, bir don oluveriyor.
Gitti mi bütün çabanız!
Kaldınız mı borçlarınızla baş başa…
Sonuçta her şey Allah’tan geliyor ama Allahtan geldi diye Allah’a havale eder mi devlet?
Ediyor…
öte yandan…
Taban fiyatı açıklanıyor, açıklanan fiyat ürettiğinin maliyeti bile değil.
Sonuç olarak yukarıdaki sözü söylüyor Ziraat Odası Başkanı…
-“Halimizi anlatacak hal kalmadı” diye…
Bu laf aynı zamanda “çiftçinin üzerinden silindir geçti. Aynı silindir vatandaşın üzerine doğru gidiyor” anlamı taşıyor bana göre…
Vatandaş o silindiri ne zaman mı görecek?
çok değil…
önümüzdeki aylarda pazara çıktığında muhtemelen her birimizin üzerinden geçecek.
Buna emin olun!


.....


Fıkra resmen gerçek oldu iyi mi?


Bilinen bir fıkradır;
Adam bir otele gidiyor. Cebinden 100 TL çıkartıyor. Resepsiyona bırakıyor. Diyor ki “ben bu otele daha önce gelmedim, bir bakayım, bahçenizi ve odalarınızı gezeyim. Hoşlanırsam 100 TL sizde kalır. Beğenmezsem 100 TL ‘mi isterim. bir saat izin verin bana ..”
Otel sahibi seviniyor. Zaten ekonomik kriz falan işler bozuk. “Tamam ” diyor.
Adamcağız, odaları gezmeye başlıyor.
Otel sahibi, 100 TL ‘i alıyor, hemen çırağını kasaba gönderiyor. Kasaba olan 100 TL borcunu ödüyor.
Kasap 100 TL ‘i alıyor, hemen bakkala gidiyor. Bakkal’a olan 100 TL borcunu veriyor.
Bakkal hemen lokantaya koşuyor. Lokantaya olan 100 TL borcunu ödüyor. Lokantacı hemen koşuyor, köşedeki hayat kadınına borcunu veriyor. önceki gecenin hesabını kapatıyor.
Hayat kadını, koşuyor otele geliyor. Otele olan 100 TL borcunu veriyor.
Bu arada müşteri adayı, odaları geziyor. Resepsiyona geliyor. “odalardan hoşlanmadım. Ben burada kalmayayım” diyor.
Bıraktığı 100 TL i geri alıyor, gidiyor.

***

Şimdi ne oldu ? Ekonomik açıdan bakalım?

-Dünyada ekonomik kriz var. Bu küçük kasabada da işler çok kötü. Sabah kasaba esnafı borç içinde yüzüyordu.

-Otel’in Kasaba borcu 100 TL, Kasabın bakkala borcu 100 TL, Bakkalın lokantaya borcu 100 TL, lokantanın köşedeki kadına borcu 100 TL,Kadıncağızın otele borcu 100 TL

-Küçük kasabamızda bu sabah 500 TL borç vardı.
-Aradan bir kaç saat geçti ve tüm borçlar kapandı.
-Herkes mutlu, haftaya daha güçlü başlıyorlar. Eski borçlarını kapattıkları için yeni mal alabilecekler ve iş yapabilecekler.
***

Tabii bu anlattığımızın ancak fıkralarda olacağını düşünüyorsunuz değil mi?

İşte, şu sıralar piyasalarda yaşananlar aslında bu fıkrada olan bitenden de daha beter bir halde.
çünkü…
Kredi alıp borç kapatanlar, krediyi nasıl ödeyeceğini bilemiyor.
Alacağını tahsil edemeyen, borcunu ödeyemiyor.
Kimse eskisi gibi alışveriş yapmadığı için işler olabildiğince kesat, kimse yarın ne olacağını bilemiyor.
üstelik…
Ortaya birinin çıkıp yine ortaya para atması ihtimali de mümkün gözükmüyor…


.....


BİRAZDA GüLMEK LAZIM


Adamın biri İstanbul'da iş için, İş ve işçi Bulma Kurumu'na müracaat etmiş..
- "Evet bir iş var" demiş ilgili memur.
- "Rus dans grubu birini arıyor. Yapılacak iş, kızların soyunmasına, giyinmesine yardım etmek, günde iki kez vücutlarını bebek yağı ile yağlamak ve de göğüslerinin ucuna parlak küçük yıldızlar yapıştırmak" demiş..!
Sevinçten gözleri parlayan adam,
- "çok iyi, çok iyi, hemen başlayabilirim", demiş. Memur,
- "Tamam o zaman, yarın sabah yedide Adapazarı'nda  olabilir misiniz"..?
- "Neden? İş Adapazarı'nda mı?
- "Hayır iş İstanbul'da ama başvuru kuyruğunun sonu,  şu anda Adapazarı'nda, onun için..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi