1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Biraz da kafanı dükkanından dışarıya çıkartıp bak canım!

 


 


Esnaflık zordur.


 


Sabahın erken saatinde kalkıp açacaksın, akşam olunca kapatacaksın.


 


Hafta sonun olmayacak.


 


Alışveriş miktarı günü gününü tutmayacak.


 


Bazı günler siftah bile yapmadan kepenk kapatacaksın.


 


Sattığının yerine yenisini koyabilmek için çaba harcayacaksın sürekli.


 


Vergiler, elektrik, su, sigorta. Kazandığının yarısından fazlası devlete gidecek.


 


Belirli aralıklarla dükkanı yenilemek gerekecek.


 


Aylarca kazandığın belki bir çırpıda yenilemeye harcanacak.


 


Ama ne yaparsın. Ekmek teknesi işte…


 


çok esnaf dostumuz var…


 


Zaman zaman gözlemliyoruz onları.


 


örneğin: Lokanta sahibi olan var içlerinde…


 


Bir keresinde, lokantasına gelen müşterilerden birinin küçük çocuğu, masadaki bıçağı alıp, masanın üzerini carttt diye boydan boya çizmişti. Bunu gören lokanta sahibi dostumuzun İçinin cız ettiğini hissetmiştik. Nasıl etmesin ki, yeni almıştı masaları. O çocuk sanki masayı değil de, lokanta sahibi dostumuzun göğsünü yarmıştı elindeki bıçakla…


 


Konfeksiyon mağazası olan başka bir dostumuzun en büyük korkusu, bayan müşterilerle birlikte işyerine gelen çocuklarının ellerinde tuttuğu dondurma ve şekerlerdi. Gün boyu müşterilerinin çocuklarını takip ediyordu mağaza içinde. Ellerindeki yiyecek ve içecekleri elbiselere bulaştırıp, kirletmemeleri için resmen bekçilik yapıyordu.


 


Hediyelik eşya mağazası olan diğer bir dostumuzun da kâbusu, dikkatsiz müşterilerdi. Vergi müfettişlerinden bile daha çok korkuyordu dikkatsiz müşterilerden. Biri bir şeyleri devirecek ve kıracak diye aklı çıkıyordu.


 


Kolay değil tabii.


 


Yukarıda da söyledik ya sonuçta ekmek teknesi işte…


 


Esnaf olmak bu açıdan bakıldığında gerçekten zor…


 


Eminiz, bütün esnaflar yukarıda verdiğimiz örnek misali işyerlerine bu denli özeni gösteriyorlardır.


 


İşyerleri ile ilgili çeşitli korkular yaşıyorlardır.


 


Ancak…


 


Bir türlü anlayamadığımız husus, aynı esnafların kendi işyerleri için gösterdiği o özeni, dükkânının önündeki kaldırım ve sokak için neden göstermediği…


 


Anlayamadığımız husus…


 


Masasının üzeri çizildiğinde içi cız diyen esnafın, dükkanına gelen malı indirirken ya da  yerde sürüklerken tahrip ettiği kaldırım için niye aynı hissi duymadığıdır…


 


Anlayamadığımız…


 


Mağazasında sattığı elbiselerin kirlenmemesi için çaba harcayan esnafın, saçma sapan ve orası burası yırtık torbalara doldurduğu çöple, insanların yürüdüğü kaldırımların kirletmesine yol açıyor olmasıdır…


 


Halbuki…


 


Esnafın kendi işyerine gösterdiği özenden fazlasını sokağı, mahallesi ve şehri için göstermesi gerekmez mi?


 


Olmuyor işte…


 


Hepsini aynı kefeye koymayalım ama ne yazık ki çoğu esnaf dükkanına baktığı gibi dükkanının önünden geçen kaldırıma, sokağa ve mahalleye bakmıyor işte…


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Rusya’da Sazova Parkı tanıtımını görmek.


 


Rus Turizm firmasının internet üzerindeki tanıtım paylaşımlarına bakarken dikkatimizi çekti fotoğraftaki tanıdık görüntü.


İlk etapta algılayamadığımız için “Fotoğraftaki yapı Sazova Parkı içindeki Masal Şatosuna ne kadar da benziyor”  dedik kendi kendimize.


Fotoğrafı büyütüp dikkatli baktığımızda ise paylaşımdaki fotoğrafın bizim Sazova Parkı içinde bulunan Masal Şatosu’na ait olduğunu gördük.


Altında yazan Rusça metni Google’a tercüme ettirdiğimizde ise Masal Şatosunun kısa tarihi ile Rus vatandaşların Türkiye’ye gittiklerinde Eskişehir’i ve Eskişehir’de bulunan Sazova Parkı’ndaki Masal Şatosunu mutlaka görmeleri gerektiği bilgisi yer alıyordu.


Eskişehirli olarak bir hayli sevindik bu paylaşıma…


Yakında Rusya’dan Eskişehir’e turist gelmeye başlarsa hiç şaşırmamak lazım.


Zira…


Eskişehir’in turizm potansiyeli Rusya’ya kadar gitmiş…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Vatandaşın gönlüne girememek…


 


-“Mahalli seçim sonuçlarının bir kritiğini yaptınız mı?” diye sorduk…


-“Elbette yaptık” cevabını verdi.


O zaman seçimlerin kaybedilme nedenlerinin ne olduğunu öğrenmek istedik…


-“çok çeşitli nedenleri var” diye cevap verdi.


Aday isimlerinin yanlışlığının bu nedenlerden biri olup olmadığını sorduk.


-“Olabilir ama seçim kaybedilmesinin en büyük etkeni bu değil” dedi.


Milletvekilleri arasındaki uyumsuzluğun olup olmadığını sorduk…


-Yine “Olabilir ama seçim kaybedilmesinin en büyük etkeni bu değil” dedi.


MHP ile yapılan ittifakın neden olup olmadığını sorduğumuzda da aynı cevap yani “Olabilir ama seçim kaybedilmesinin en büyük etkeni bu değil” cevabı geldi.


En son “İyi de! O değil, bu değil. Seçimi kaybetmenizdeki en büyük etken ne o zaman? “ diye sorduğumuzda ise “Eskişehir’deki vatandaşların gönüllerine yeterince girememişiz. İşte seçimin kaybedilmesindeki en büyük etken budur” dedi AK Parti il başkanı Zihni çalışkan…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Saatleri geri mi alsak acaba? 


 


Eski bakan Egemen Bağış Prag’a büyükelçi oluyormuş.


Hakkında çıkan yolsuzluk iddiaları ve Rıza Zarrap ile ilişkileri üzerine görevden alınan 4 bakandan biri olan Egemen bağış, en son AB ilişkilerinden sorumlu bakanlık görevini yapmıştı.


Egemen Bağış’ın neredeyse kesinleşen Prag Büyükelçiliği görevi ile ilgili sosyal medya üzerinde büyük bir tartışma var.


Bir paylaşım özellikle dikkatimizi çekti.


Aynen şöyle diyordu paylaşımda:


-“Egemen Bağış Prag Büyükelçisi olmuş. Eski Türkiye’nin 1930’larda Prag elçisi kimdi biliyor musunuz, Yakup Kadri Karaosmanoğlu...


20. yüzyıla Yakup Kadrl’yle girmişiz 21. ye Egemen Bağış’la devam ediyoruz. Saatleri geri mi alsak acaba?” 


 


 ............................................


BİRAZ DAGüLMEK LAZIM



Temel, bir gün tarlasından eve dönmektedir. Karadeniz bölgesinin sarp arazisindeki patikada ilerlerken, birden ayağı kayar ve yüzlerce metre derinlikteki uçuruma yuvarlanır. Can havliyle, uçurumdaki bir ağacın dalına tutunur. Aşağıya bakar, metrelerce derinlikte ve dibinde de sivri kayalar. Belki duyan olur da kurtarmaya gelir diye avazı çıktığı kadar bağırır:
-çimse yok miiii!
Bir kaç kere daha bağırır. Sonunda, ta yukarılardan, gökten bir ses duyar:
-Ey kulum Temel! Düşüp ölsen ne var ki? Seni cennetime koyarım. Eğer emirlerimi yaptıysan, yasaklarımdan kaçındıysan, kul hakkı yemediysen hiç korkma!
Temel şöyle bi düşünür, emirlerden hemen hiçbirini yapmamış, yasakların neredeyse tamamını yapmış, kul hakkı desen sadece Fadime'nin hakkını ödeyemez. Başını kaldırıp, tekrar bağırır:
-Başka çimse yok miiii!





 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi