1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Biz aslında çoktan enkazın altında kalmışız...

 


Elazığ depremi olur olmaz Kızılay herkese “bağrışta bulunun” diye mesaj atıyor.


Unvanı Profesör olan biri çıkıp depremi çocuk yaşta evliliklerin yasaklanmasına bağlıyor.


Acun, kendine ait televizyon kanalından 70 milyon liranın üzerinde bağış topluyor, Linç ediliyor.


Haluk Levent depremin olduğu Elazığ ve Malatya’ya çadır ve giysi gönderiyor, linç ediliyor.


Deprem vergilerinin ne olduğunu sorgulayanlar hain ilan ediliyor.


Sahte hesaplar üzerinden “Göçük altındayım” diye paylaşım yapanlar, arama kurtarma ekiplerini boş yere meşgul ediyor.


Deprem bölgesine giden bakanlar linç ediliyor.


Deprem bölgesine giden İstanbul Büyükşehir belediye Başkanına “senin burada ne işin var?” deniliyor.


Deprem sonrası kurulan çadıra elindeki mikrofon ile giren gazeteci, canını zor kurtarmış insanlara “Mutlu musunuz?” diye soruyor. Hadi o soruyor? Televizyon kanalı da bunu aynen yayınlıyor.


Anlayacağınız…


Depremle birlikte bir dolu kepazeliği de yaşadık.


Aslına bakarsanız…


Biz çoktan enkazın altında kalmışız da farkında değilmişiz…


 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


Keşke yaşayanlar da olsa…


Eskişehir ile ilgili sık sık yapılan bir tanım var ya "Avrupa kenti" diye.


Bu en çok tartışılan da bir tanım.
çoğu insan bu tanıma hak veriyor.
Kimisi ise büyük tepki gösteriyor.
Aslına bakarsanız, önemli olan kentin değil de kentte yaşayanların Avrupalı olması galiba.
Keşke:
-Yaya geçidine yaklaştığında gaz kesenlerin...
-Yürürken sağa sola tükürmeyenlerin...
-Elindeki çöpü Porsuğa atmayanların...
-Otomobilini kaldırımın üzerine park etmeyenlerin...
-Yolun ortasına araç bırakıp gitmeyenlerin...
-Engelliler için ayrılan yerlere araç park etmeyenlerin...
-Toplu taşım araçlarında telefonla bağıra bağıra konuşmayanların...
-Yolda yürürken etrafında kadın ve çocukların olduğuna bile aldırmadan ağız dolusu küfür etmeyenlerin...
-Tramvaydan inenleri beklemeden binenlerin olmadığı insanların yaşadığı bir kent olsa...
Zaten...
Yaşayan insanların geneli yukarıda saydığımız bu özelliklerin ve hassasiyetlerin sahibi olsa, kent otomatikman o tarifi yapılan konuma kendiliğinden gelir.


...........


Rakamlar çok fena!


Şöyle bir araştırma sonucu var:


-Her 100 kişiden sadece 1’i kitap okuyor…


-Her 100 kişiden sadece 1’i sanat etkinliklerine katılıyor.
-Her 1000 kişiden sadece 3 kişi gazete okuyor.
-Her 1000 kişiden sadece 1 kişi müze geziyor.


xxx


Gelelim Televizyon izleme meselesine.


-Her 100 kişiden 78’i televizyon izliyor.
-Her 100 kişiden 37’si dizi izliyor.
-Her 100 kişiden76’sı evlilik programlarının sıkı takipçisi.
-Her 100 kişiden 32’si haberleri izliyor.,
-Her 100 kişiden sadece 1’i belgesel izliyor.


xxx


Şimdi de gelelim İnternet kullnımına…


-Her 10.000 kişiden 1’i kültür ve sanat haberleriyle ilgileniyor.
-Her 100 kişiden 39’u siyasi haberlere ilgi duyuyor.
-Her 100 kişiden 78’i dini haberlere ilgili.
-Her 100 kişiden 80’ipornografi ile ilgili.


xxx


Ve son olarak bir rakam…


Halkın borçluluk oranı yüzde 78,3.


xxx


Toplum olarak endişe duymamız gereken rakamlar bunlar.
Acaba bu rakamları önüne koyup da endişe duyan ve “Acilen bir şeyler yapmalıyız” diyen birileri var mıdır?


“Bu rakamların değişmesi için acil tedbirleri uygulamaya koymalıyız” sorumluluğunu hisseden çıkmış mıdır?


Ya da…


“Tam da istediğimiz ortam oluştu ” diye düşünenler olabilir mi?


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Gözüne gözüne sokmak!


Deprem bölgesine Türkiye’nin her yerinden yardım yağıyor.


Bu ülkemizin en büyük hassasiyeti…


Söz konusu hassasiyetin her ihtiyaç duyulan zamanda ortaya konulması kadar güzel olan başka bir şey yok.


Ancak…


Son günlerde bu yardım işinin biraz reklam kokması taşıdığımız hassasiyetle hiç mi hiç bağdaşmıyor.


Kişiler, kurumlar, sivil toplum örgütleri…


Yaptıkları yardımı çarşaf çarşaf duyurma çabasında…


Adeta “Bakın ben de yardım yapıyorum” dercesine gözüne gözüne sokuyor yaptığını.


Adeta bu yaptığından taltif beklermişçesine…


Ne diyelim yine de sağ olsunlar.


 


Fakat…


Aynı şekilde yardım yapan ve bundan kimsenin haberi olmayan yüzlerce insan mutlaka vardır.


İşte onların bir iğne  yardımı bile var ya, o tırlar dolusu yardımdan sanki daha makbul olsa gerek…


…………………………………………………………


Biraz da gülmek lazım


Bir bankada 5 tane yamyam, programcı olarak görevlendirilirler. Müdürleri onlara hitaben:


- "Şimdi burada çalışabilirsiniz. Burada iyi para kazanabilirsiniz. Ama yemek yemek için bankanın kafeteryasına gideceksiniz ve diğer çalışanları rahat bırakacaksınız" der. Yamyamlar hiç bir çalışanı rahatsız etmeyeceklerine söz verirler. hafta sonra müdürleri gelir:
- "çok iyi çalışıyorsunuz. Yalnız katınızdaki temizlikçi kız kayıp. Ona ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sorar. Yamyamların hepsi hayır derler ve bu işle hiç bir ilgilerinin olmadığını söylerler. Müdür gidince yamyamların şefi yamyamlara döner:
- "Aranızdan hangi maymun temizlikçi kızı yedi?" diye sorar. En arkadaki yamyam alçak bir sesle cevap verir:
- "Ben yedim" Bunun üzerine şef söyle cevap verir.
- "Ulan aptal! Biz 4 haftadır grup müdürleri, bölüm müdürleri, proje yöneticilerini yiyip duruyoruz ki kimse farkına varmasın diye, nasıl olsa onların bir işe yaradıkları yok senin durup dururken temizlikçi kızı yemen şart mıydı?"


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi