1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bu işsizlik insanı profesör yapar...

Kreş ile başlıyor hikaye…
Hikaye ile birlikte müthiş masraf da başlıyor…
Elbiseleri, servisi, gezisi falan derken, anne-baba aile bütçesinin ilk ciddi deliği ile yüzleşiyor çaresiz.
“Nasıl başlarsa öyle gider” diye bir söz var ya hani.
Tam da öyle oluyor…
Anaokulu, İlköğretim ve lise birbiri peşi sıra geliyor…
çocuk 16-17 yaşına gelene kadar aile nefes dahi alamıyor aile.
Kurslar, özel dersler, onlar, şunlar, bunlar derken, aile bütçesinin deliği bir türlü kapanmıyor…
Sıra geliyor üniversiteye…
Bir okulun kazanılmasıyla yaşanan sevinç ve gururun en az 4-5 yıl sürecek maddi bedeli son derece ağır oluyor elbette.
Yurt, kira, masraflar derken hem üniversite bitiyor hem de maddi açıdan aile tükeniyor…
İşte bu aşamadan sonra tek beklenti iyi bir iş ve iyi bir maaş’a geliyor sıra…
HHH
Buraya kadarı, ailenin çocuğu adına çekmiş olduğu çilenin tarifiydi…
Bundan sonra aile ile birlikte çocuğun bizzat yaşamış olduğu asıl çile başlıyor…
Okul bitmiş, diploma alınmış, iş bulma süreci dayanıyor kapıya.
Ama gelin görün ki iş yok…
Kapılar birer birer “İhtiyacımız yok” denilerek kapanıyor.
İhtiyacı olan da “İş tecrüben yok” diyerek geri çeviriyor.
Kimsenin işe almadığı ama işe alacak olanların da “tecrübe” istediği anlamsız bir çelişki döngüsüyle karşı karşıya kalıyor…
Aylar, hatta yıllar nafile iş arama çabalarıyla geçip gidiyor.
Ailenin umudu, çocukların hayalleri giderek yok oluyor.
***

İş umuduyla çalınan her kapıdan olumsuz cevapla dönülmesinin yarattığı mahcubiyeti yaşayan çocuk “madem iş bulamıyorum bari yüksek lisans yapayım. Belki iş bulma şansım artar” diye düşünüyor.
Evde oturuyor olmanın travması, evden hala harçlık alıyor olmanın utancı ve ailenin normal bakışlarını bile “Hala iş bulamadın” diye algılayan psikolojiyi biraz olsun üzerinden atmak için, yüksek lisansın yanına hatta doktora ile yabancı dil, bilgisayar programı ve benzeri becerileri de ekliyor.
Bu esnada çocuk,  geçen 1-2 yıllık süre zarfında da,  bir yandan sonucu olmayan iş aramalarına devam ediyor…
Arada sırada çıkan ufak tefek işlerde geçici çalışıp, üç-beş kuruş harçlık çıkartıyor olsa da, iş bulamamanın yarattığı psikolojiyle çocuk, kendini geliştirme,  bilgi, beceri ve donanımını arttırma adına yapılabilecek ne varsa yapıyor…
“çocuk” diyoruz ama süreç ster istemez yaşı da belli bir seviyeye getiriyor…
ülkeyi yönetenlerin biçmiş olduğu kader işte bu şekilde sürüp gidiyor…
Bu ülkenin çocukları ve gençlerine yazık oluyor.
Farkındaysanız ülke giderek, iyi bir eğitimin bile kendi yaşamında hiçbir olumlu sonuç doğurmadığı, işsizliğin insanları zorunlu olarak neredeyse dışarıdan Profesörlüğe kadar götürebildiği, dört bir yanı eğitimli işsizlerle dolup taştığı bir ülke oluyor…


.....


“Doğru mu bu
söylenenler?” diye
soralım o zaman!


-“AK parti bugün düşüş yaşıyorsa bu parti içinde siyaseti hizmet için değil de menfaat için yapanlar sayesinde” dedi AK Partili tanınmış bir isim…
Ardından da:
-“Siz gazetecisiniz. Bir sorun bakalım! Parti’de yöneticilik yapmış ve halen de yapmaya devam eden  Avukatlar aynı zamanda hangi kamu kurum ve kuruluşlarının Avukatlığını ne zaman almış? Hangi Avukatlar KMSF’de bulunan hangi kuruluşların Avukatlığını alıp, hangisine kayyum atanmış? Partide yöneticilik yapmış ve halen de yapmaya devam eden tüccarlar, hangi kurumların hangi ihalelerini kazanmış? Hangileri hangi organizasyonları üstlenip, hangi paraları kazanmış? Sonuçta gazetecisiniz! Sorun açıklasınlar. Ama açıklayamazlar. çünkü bu iş böyle gidiyor. Parti kurulduğunda tek dava halka hizmet etmekti, şimdi ise dava kamu kurum ve kuruluşlarından alınacak dosyalar, ihaleler, kayyum atamalarına döndü. Söylemezler ama siz yine de sorun bunları!” dedi…
O zaman soralım AK partililere:
-“Bize bunları söyleyen AK partilinin söyledikleri doğru mu?” diye…
Bakalım cevap gelecek mi?


.....


Siyaset il ve ilçe başkanlarını da yedi bitirdi…


Milletvekilleri, İl ve İlçe Başkanlarının üzerinde bir pozisyondadır.
Ancak…
Milletvekilleri seçim bölgesi olan şehirlerinin sınırlarına girdikten sonra İl ve İlçe Başkanlarına tabidir.
Onların yaptığı programa katılmak durumundadır.
İl ve İlçe Başkanları, Belediye Meclis gruplarının da aynı zamanda başkanlarıdır.
Bu sorumluluk siyasette, il ve ilçe başkanlarına büyük görevler yükler.
İşte bu yüzden il ve ilçe başkanları kimsenin adamı olmamak zorundadır.
İşte bu yüzden…
İl ve ilçe başkanları uzaktan kumanda ile yönetilmemelidir.
Ve işte bu yüzden…
İl ve ilçe başkanları birilerinin bir yerlere gelmesi için değil, partinin bir yerlere gelmesi için gayret sarf etmelidir.

Bunun tek yolu, il ve ilçe başkanlarının parti programı ve parti tüzüğünden aldığı gücü ortaya koymasıyla mümkün olur.
Bunu yapamayan il ve ilçe başkanları, milletvekillerinin de, belediye başkanlarının da altında ezilir gider.
Dikkat ediyorsanız şu sıralar siyasette il ve ilçe başkanlarının rolleri çalınmış vaziyette.
Belediye başkanları ve milletvekilleri il ve ilçe başkanlarının resmen görevini çalıyor.
Başkanlar ortada yok, belediye meclis üyeleri bile partilerin sözcüsü oluyor…
Siyaset geldiği noktada il ve ilçe başkanlıklarını da etkisiz hale getirdi…


.....


Biraz da gülmek lazım


Nato da komutanlar aralarında konuşuyorlarmış. Her ülkenin komutanı kendi askerinin daha dayanıklı ve ser verip sır vermeyeceğini iddia ederler neyse her ülkeden bir asker çağırırlar ve bir sır verirler kimseye de ne olursa olsun söylemeyeceksin diye tembih edeler Sonra da o askerleri sorgulamak için en usta işkencecileri görevlendirirler. Alman Askerini çağırırlar başlarlar sorgulamaya Alman askeri 2 saat sonra bülbül gibi öter ve kendisine verilen sırrı söyler. İtalyan Askeri 3 saat sonra öter. Yunan Askeri 1 gün sonra öter Bizim Cemall'i alırlar sorguya 1 gün 2 gün 3 gün 1 hafta Cemal'i konuşturamazlar. Türk kumandanı tebrik ederler ve Cemal'i salıverirler. Bizim Cemal çıkar çıkmaz hemen koşar ve kafasını duvarlara vurarak bağırır
- Hatırla oni hatırla oni

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi