1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bunlar yüzünden ölüp gideceğiz!

-“Bana bir şey olmaz!”
-“Zaten bu dünya yalan dünya!”
-“Atın ölümü arpadan olsun yahi!”
-“Her şey olacağına varır kardeş!”
-“Olacak olana engel de olunmaz arkadaş!”
-“Acı patlıcanı kırağı çalmaz ki!”
-“Olduğu kadar olmadığı keder!”
Diye diye…
***
Hiçbir kural tanımayan!
Hiçbir işi ciddiye almayan!
Hiçbir tedbiri umursamayan!
Hiçbir tavsiyeyi dinlemeyen!
Hiçbir şey umurunda olmayan!
Bırakın kendisini bir tarafa, çoluğunu, çocuğunu, eşini, dostunu, mahallesini, şehrini, ülkesini bir saniye olsun düşünmeyen bu insanlar sayesinde ölüp gideceğiz iyi mi?
***

Hiçbir suçumuz olmamasına rağmen!
Her türlü tedbiri almamıza rağmen!
Her türlü uyarıyı eksiksiz yerine getirmemize rağmen!
üzerimize düşen ne varsa yapmamıza rağmen!
Bu tür embesil insanların yüzenden ölüp gideceğiz!

Kendini çizgi film karakteri zanneden!
Süpermen gibi önemli meziyetleri olduğunu düşünen!
-“O kadar insan varken beni mi bulacak?” diye hesap yapan!
Herkes ölüp gitse bile kendisinin dünyaya kazık çakacağı ihtimali ile yaşayan bu moronlar sayesinde, bildiğiniz ölüp gideceğiz!
***
İnsan elbette kendisini özel hissetmesine hisseder de!
Nasıl olur da, diğer insanlar ölüp-kırılırken,  insan kendine hiçbir şey olmayacağını düşünür?
Nasıl olur da, bazı insanlar kendilerinin de diğer insanlar kadar risk altındayken, böyle bir şeye inanır?
Nasıl olur da “Bana bir şey olmaz” diyebilen bir insan, böyle bir gerçeği göremez?
Vallahi de, billahi de pes!


.....


Beterin beteri!


Koronavirüs nedeniyle tüm dünyada hayat resmen durdu!
Koca ülkeler gözle görünmeyen bir virüs karşısında resmen diz çöktü.
İnsanlar resmen eve kapandı. Sokakla irtibatını resmen kesti.
Alışverişten tutun da tüm resmi işlemler evlerde ve internet üzerinden yapılmaya başlandı.
Nüfusun neredeyse tamamına yakınının evlere hapsolduğu şu süreçte, insanların en büyük ihtiyacı elektrik, doğalgaz, su, yiyecek ve internet.
Bu ihtiyaçların hepsi, özellikle günlerini evlerinde geçirenler için son derece önemli ancak, ihtiyaçlar içinde saydığımız öyle bir tanesi var ki; olmaması neredeyse ikinci bir felaketi de beraberinde getirebilir…
İnternetten bahsediyoruz…
Şu süreçte internet, eve kapalı kalan insanların adeta kurtarıcısı konumunda…
Hayat resmen internet üzerinden sürüyor ve yaşanıyor…
Belki komplo teorisi olarak değerlendirebilirsiniz ama şu sıralar, hayatımızı altüst eden koronavirüsle mücadele kadar, internet hizmetlerine yapılabilecek bir siber saldırıya karşı da, devlet olarak ciddi bir mücadele içinde olunmalı…
Düşünsenize?
Bir yandan koronavirüs belasıyla mücadele verirken bir taraftan da ülkenin internetsiz kalması herhalde “beterin beteri” olsa gerek…


.....


Biz de aynı sendromu yaşıyoruz!


Modern deniz tarihinin en büyük kazası, 28 Eylül 1994 yılında Baltık Denizi’nde yaşanmış.
1980 yılında Almanya Mayer Werft tersanesinde inşa edilen Estonya Feribotu’nun batmasıyla 852 yolcu ölmüş. 137 kişi bu kazadan kurtulmuş.

İnsan davranış psikolojisi uzmanları, bu kazada ölen 852 yolcunun neden kurtulamadıklarını araştırmış. Aileleriyle görüşüp, geçmişlerini incelemişler.
ölenlerin % 98’inin çok iyi yüzme bildiklerini belirleyen uzmanlar son olarak kazadan kurtulanlarla görüştüler. Ortaya çıkan sonuç şöyle olmuş:

Feribot, 28 Eylül’de gece saat 00.50’de, sert dalgalar nedeniyle su almaya başlar.
Feribota giren sular 50 santim yüksekliğe ulaştı ve feribot yan yatmaya başlar.

Su miktarının artmasıyla birlikte tahliye işlemi başlar.

Ancak 987 yolcudan sadece 137’si su almaya başlar başlamaz hemen feribotu terk eder.

Geri kalan 852 yolcu ise, gemi kaptanının “panik yapmayın, dünyanın en güçlü feribotundasınız. Bize bir şey olmaz” sözlerine kanarak, su boşaltma işlemini izlerler.

Saatler ilerledikçe, feribot daha da yan yattı ama 852 yolcu izlemeye devam eder.
Sonunda saatler 01.50’yi gösterirken tamamen yan yatarak sulara gömülür.

Feribotun su aldığını ve yan yatmaya başladığını görmelerine rağmen, son saniyeye kadar rahat rahat batışı izleyenler, psikoloji ders kitaplarında “Estonya Feribotu Sendromu” olarak yer alır.
HHH

Halen o insanların davranış şekillerine psikoloji ilmi (mensupları), mantıklı bir izah getiremediler.

Toplu davranış, diyenler olmuş…

Kaptana / uzmana güven, diyenler de…

Genel panik şoku, diyenler de çıkmış…

Felaketten kurtulurken rahatının kaçacağını, ıslanacağını düşünmüş olanların olduğu söylenmiş…

“Birileri gelir bizi kurtarır” diye düşünmüş olabileceği de ifade edilmiş…

Ancak asıl ve önemli soru şuymuş:

“Başımıza gelen felaketlerde biz nasıl davranıyoruz? Gerekli tedbirleri alıyor muyuz? Yoksa kendi felekatimizi kayıtsızca seyrediyor muyuz?”
Tıpkı bu gün yaşadıklarımız gibi değil mi?


.....


170 yıl önce de yaşanmış bu yaşadıklarımız!


Tarihte Veba ve Kolera gibi salgın hastalıklar Osmanlı topraklarınıda tehdit etmiş.
1845 yılında yaşanmış bir kolera salgını.
Hacdan dönen 2500 kişi Adana’da karantinaya alınmak istenince, şehirde isyan çıkmış.
öyle böyle değil, bildiğiniz isyan.
Hacıdan dönenler ve yakınları büyük tepki göstermişler bu karantina meselesine.
Halkın bir bölümü de bu tepkiye iştirak edince iş çığırından iyice çıkmış.
Adana isyanı olarak kayıtlara geçen bu isyan güç de olsa bastırılmış.
Ayaklanmanın bastırılmasında kusuru olduğu anlaşılan Adana Mutasarrıfı Süleyman paşa derhal görevden alınmış.
Bunun üzerine acil tedbirler devreye sokulmuş.
Geniş güvenlik önlemleri alınmış.
Hacıların da yakalanarak, çeşitli binalarda 15 gün süreyle karantina altına alınmasına karar verilmiş.
Alınan tedbirler ve karantinalar sayesinde, kolera salgını önce kontrol altına alınmış, sonra da ortadan kaldırılmış.
Bu arada, aralarında hacdan dönenlerin de olduğu yüzü aşkın insan yaşamını bu salgın nedeniyle yitirmiş.
Bundan 170 yıl önce yaşananlar, bu gün yaşadıklarımıza nasıl da benziyor değil mi?


.....


Biraz da
gülmek lazım


Adamın biri birgün yolda giderken bir çocuk görür ve çocuğu çok sevimli bulur çocuğa:
- Senin adın ne?
çocuk tam söyleyeceği sırada:
- Dur ben tahmin edeyim, diyerek sözünü keser, ama ipucu olarak baş harfini söylemesini ister. çocuk:
- Y der, adam başlar saymaya..
- Yasin?
çocuk başınıi sallar.
- Yusuf?
çocuk yine başını sallar.
Adam y harfi ile başlayan tüm isimleri sayar, çocuk her seferinde başını sallar adam iyice sinir olur ve kız isimleri de saymaya başlar;
çocuk yine başını sallar. Adam en sonunda:
- Bilemedim. Ne lan senin ismin?
çocuk yanıt verir:
- Yamazan

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi