1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Büyükerşen'in aday önerisi...

 


Eskişehir’de Kitap Fuarı var.


ünlü yazarlar kitaplarını imzalamak için Eskişehir’e geliyor.


Bu yazarlardan biri de Gazeteci Sagfı öztürk.


önceki gün kitap fuarını gezen Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Saygı öztürk’ün imza günü düzenlediği standına da uğruyor.


Saygı öztürk neticede gazeteci.


Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesini soruyor Büyükerşen’e…


Büyükerşen “Türkiye'de belli makamlara aday arandığı zaman çeşitli isimler ortaya atılır. Bunlar tartışmalarla yıpratılır. Saat 12'ye 5 kala bu konuda karar vericiler hiç beklenmeyen bir ismi ortaya atar. Seçmeni de tercih yapmak durumunda bırakırlar.” Diyor.


Büyükerşen “Tıpkı ilk Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanıldığı gibi” demiyor ama bu sözler ilk Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde son güne kadar CHP’nin Cumhurbaşkanı aday olarak konuşulan ve son anda Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aday gösterilmesiyle sonuçlanan olaya resmen bir gönderme içeriyor.


Büyükerşen’in bu sözlerinin ardından Saygı öztürk’e söylediği “Erdoğan, AKP'nin genel başkanıdır. Meral Akşener'in adaylığı konuşuluyor, o da parti genel başkanı olacak. Sayın Kılıçdaroğlu da partimizin genel başkanıdır. Bu durumda Kılıçdaroğlu'nun aday olması gerekmektedir” şeklindeki sözleri ise çok daha manidar.


“Manidarlık bunun neresinde?”diye soruyor ve bir cevap bekliyorsanız…


O’nu da siz bulun artık…


.....


 


Bu şehirde yaşayanların kültür-sanata olan tutkusu…


 


Rusya’nın ikinci büyük şehri St Petersburg’un hikâyesi de çok önemlidir.
1700 lü yıllara gelininceye kadar harita üzerinde böyle bir şehir yoktu.
O dönemin Rus çarı Pedro, bataklık olan bölgeyi 42 ayrı ada şeklinde inşa ederek, yepyeni bir Şehir yarattı.
Bizim "Deli", Rusların ise "Büyük" dediği çar Pedro, sanata olan düşkünlüğü nedeniyle Avrupa’nın en iyi sanatçılarını, ustalarını ve mimarlarını getirtmiş bu şehre.
Bunun yanı sıra, Rusya’ya yanaşan her geminin Taş getirmesi zorunluluğu koymuş.
İşte bu dönemde binlerce Resim ve heykel, yüzlerce bina yapılmıştır Petersburg’a.
Bir anda Dünyanın en önemli sanat merkezi haline gelmiştir bu 42 adadan oluşan şehir.
Neredeyse şehri oluşturan her adacığa tiyatro ve konser salonları yapılmış, birbirinden güzel eserler bu salonlarda sergilenmeye başlanmıştır.
Yoktan var edilen bu şehir, 1941 yılında Nazi Almanya’sı tarafından işgale uğrar.
Tamı tamına 900 gün sürer işgal.
İşgal sırasında bombalanmadık yeri kalmaz şehrin.
Bu denli işgal altında ki Petersburg halkı ne yapar biliyor musunuz?
Kendi canlarını kurtarmayı bir tarafa bırakıp, şehrin ortak malı olarak kabul ettikleri sanat eserlerini kurtarma telaşına düşer.
Alman bombaları yok etmesin diye, sanat eserleri olan Tablo ve heykelleri toprağa gömmeye başlarlar.
Yapılan binalar, uçaklar tarafından yukarıdan görülüp bombalanmasın diye üzerlerini kamuflaj ile örterler.
Dahası…
Şehirde bulunan tüm Tiyatro ve Konser salonları, Alman işgaline karşı şehir halkının toplandığı ve direniş planlarının yapıldığı yerler haline gelir.
Bu denli kötü şartlarda bile, ne Tiyatro izlemekten vaz geçerler ne de konser dinlemekten.
Kısacası…
900 gün süren işgal boyunca, her gün, sadece açlıktan 150 kişinin öldüğü şehirde, tek amaç sanata sarılmak ve sanat eserlerini kurtarmaktır.
900 gün sonunda işgal sona erer ve Almanlar yenilir.
Alman bombalarından kurtarılan sanat eserleri topraktan çıkartılır.
Binaların üzerinde ki kamuflajlar kaldırılır.
Sadece kurtarılan sanat eserleri ve binalarıyla bile bu gün Petersburg dünyanın en önemli sanat kentidir.
Sonuç olarak…
Petersburg halkı sadece Nazi Almanya’sının işgaline değil, şehrin ortak malı olan sanat eserlerini korumaya ve en kötü günlerde bile sanattan uzaklaşmamaya direniş göstermiş ve bunu da başarmıştır.
Hem de canları ve kanları pahasına.
Bugün hala Petersburg kentinde bulunan Tiyatro ve konser binalarının dış cephesinde, Almanların işgal sırasında yağdırdığı kurşunların izleri durur.
Bugün hala…
Tiyatro ve Konser izlemek için o müthiş binalara giden şehir halkı, o kurşun izlerini gördüğünde işgalci Almanlara lanet okur.


xxx



Gelelim Almanya’ya…
Rusya işgali sonrasında Naziler ağır bir yenilgi alır.
Faşist Nazi imparatorluğu çöküş içine girer.
Sonuç kaçınılmazdır ve Hitler’in intihar etmesiyle birlikte her şey biter.
Geriye, büyük acılar çekmiş, bombalanmadık yeri kalmamış, çaresizlik içinde bir ülke ve halkı kalır.
Faşist Nazi imparatorluğu yıkıldığında, taşın taş üzerinde kalmadığı Almanya’da tek umut sanattan başka bir şey değildir.
Bombaların yerle bir ettiği Almanya’da insanların moral bulabildikleri tek yer, konser ve Tiyatro salonları olur.
öyle de yapar Almanlar.
Bombaların yakıp kül ettiği bir ülkenin küllerinden sanata sıkı sıkıya sarılarak yeniden doğarlar.
Dünya’nın en kudretli ülkelerinden biri olmalarını sağlayan kalkınmanın temelini resmen kültür ve sanatla oluştururlar.
çünkü Almanlar:
Gündüzleri ülkelerinin kalkınması için işlerinin başına, geceleri ise ruhlarını beslemek için tiyatro ve konser salonlarına koşarlar.
Sonuç olarak…
Rusya’nın Alman işgalinden kurtuluşunun da, Almanların savaş yenilgisi sonrası göstermiş olduğu müthiş kalkınmanın da arkasında, Kültür ve sanat vardır.
Sanat, her iki ülkede de kahramanlığın resmen önüne geçmiştir.
Hiçbir zaman…
-“Tiyatro neyimize gerek?” denmemiştir bu iki ülkede.
-“konser salonu yerine yol yapalım” diye de düşünülmemiştir
Denilmediği için de, bu gün bu iki ülke dünyayı yönetmektedir.


xxx


Şimdi, böyle bir yazıyı niçin kaleme aldık?


Belki biliyorsunuz, belki de bilmiyorsunuz ama biz bilmeyenler için söyleyelim:


Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları yeni sezonu açmış.


Haldun Dormen’in yönettiği “Oyunun oyunu” isimli oyun, Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından sahneye konulmuş ve ilk gösterimi önceki gün yapılmış.


Oyun Ekim ayı içinde 6 kez daha sahnelenecekmiş ve daha bu günden 6 oyunun da biletleri tükenmiş.


Yani…


6 sahnelenecek olan oyun kapalı gişe oynayacakmış.


Bu aslında şaşırtıcı bir durum değil.


Bu şehirde yaşayanlar Kültür ve Sanat’ı seviyor.


Sadece Büyükşehir Belediyesi’nin Tiyatro, Opera ve Sefoni salonları değil, Anadolu üniversitesi Konservatuarı ve ilçe belediyelerine ait etkinlik salonları da dolup taşıyor.


Kısacası…


Eskişehir halkının büyük çoğunluğu, karanlıktan aydınlığa çıkmanın kültür ve sanattan geçtiğini biliyor, bunu da salonları doldurmak suretiyle bizzat ispatlıyor.


çoğu sohbete “Biz bu şehirde çoğu şeyi hissetmiyoruz ama başka şehirlerde yaşam o kadar da serbest değil” denir ya…


Aslında bu şehirde var olan bu özelliği yine bu şehirde yaşayanların kültür ve sanata olan tutkunluğu sağlıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi