1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Çeyrek parti...

-CHP son derece kötü bir seçim kampanyası yapıyor, yüzde 25 oy alıyor.
Aynı CHP muhteşem bir seçim kampanyası yapıyor, yine yüzde 25 oy alıyor…
HHH

-CHP’nin başına iyi bir genel başkan geliyor, yüzde 25 oy alıyor.
Aynı CHP’nin başına kötü bir genel başkan geliyor, yine yüzde 25 oy alıyor.
HHH

-CHP milletvekilleri mecliste esip gürlüyor, parti yüzde 25 oy alıyor…
CHP milletvekillerinin mecliste varlığı bile fark edilmiyor, parti yine yüzde 25 oy alıyor…
HHH

-CHP, hükümetin almış olduğu çoğu sıkıntılı yasaları anayasa mahkemesinden iptal ettiriyor, parti yüzde 25 oy alıyor.
Aynı CHP, hükümetin almış olduğu sıkıntılı kararlar karşısında etkisiz kalıyor, yine alınan oy oranı yüzde 25’i geçmiyor…
HHH

-CHP içten içe kaynıyor, alınan oy oranı yüzde 25.
Aynı parti tarihinin en huzurlu dönemini yaşıyor, oy oranı yüzde 25’i aşamıyor…
HHH

-Partide adaylar, genel merkezde ve masa başında belirleniyor, alınan oy yüzde 25.
Aynı parti ülkenin yüzde 70’e varan şehirlerinde adaylarını ön seçimle belirliyor, oy oranı değişmiyor. Yine yüzde 25.
HHH

-CHP seçim öncesi muhteşem vaatlerde bulunuyor, oy oranı yüzde 25 çıkıyor.
Hiçbir vaatte bulunmadığı seçimler oluyor, alınan oy yine yüzde 25.
HHH

-CHP doğruları söylüyor, yüzde 25 oy alıyor.
Aynı CHP hiçbir şey söylemiyor, oyu yine yüzde 25’de kalıyor…
HHH

-CHP her söylediğinde haklı çıkıyor, bunun seçime yansıması yüzde 25 ile sınırlı kalıyor.
Aynı CHP haksız söylemleri karşısında yine en az yüzde 25 oy alıyor.
Sonuç olarak…
CHP doğru söylese de, yanlış söylese de…
Haklı olsa da, haksız çıksa da…
Ilımlı ya da hırçın siyaset yapsa da yapmasa da…
Ve hatta…
Genel başkanı olsa da olmasa da, yapılan her seçimde yüzde 25’e çakılı kalıyor.
İşin tuhaf tarafı, her koşulda var olan bu yüzde 25 oyun yükselmemesi adına, parti içinde bulunan direnç, parti dışındaki dirençten daha fazla etkili oluyor.
Sonuç olarak…
Parti içinde yaşananlara baktığınızda, bu partinin oyunun yüzde 26 olmaması adına büyük bir çoğunluğun çaba harcadığı gibi bir durum çıkıyor ortaya.
Demek ki, “çeyrek” yetiyor ağabeylere…
Aralarında kavga ve gürültünün bir türlü bitmediğine bakılırsa…
“Yarım” olacak diye akılları çıkıyor demek ki…


.....


Böyle de bir durum var yani…


İki Eylül Caddesi'nin bir bölümü ile Doktorlar Caddesi araç trafiğine kapalı.
Bu güzergâh sadece yayalar ile tramvay'a ait.
Alınan karar böyle.
Uygulama da böyle.
Ancak.
Ne alınan karara ne de uygulamaya aldıran pek yok.
Her türlü aracın rahatlıkla girdiği bir güzergah bu resmen.
Defalarca yazılıp çizilmesine rağmen İki Eylül Caddesi'nde araçlar vızır vızır geziyor.
Motosikletler adeta hız yarışı yapıyor.
İşin kötü tarafı.
Bu duruma insanlar alıştırılıyor.
Hadi bu duruma alıştık diyelim.
İki Eylül Caddesi böyle.
Ya araçlar girmesinin tamamen yasak olduğu, sadece yayalar için kapatılmış olan porsuğun çevresindeki Adalar sahil yolunda olup bitenlere ne demeli?
Dün bir okurumuz aradı.
Havanın da güzel olmasını fırsat bilerek Adalar'da şöyle bir yürüyüşe çıkmış arkadaşlarıyla.
Sahil yolu'nun zaten bir bölümü cafeler tarafından kaplanmış.
Kalan bölümü de yayaların gelip geçtiği yer.
Zaten belli bir kalabalık var yürüyen.
Ancak, yaya kadar da motosikletli aynı dar alanda adeta vızır vızır.
-"Tamamen yayaların olduğu alanda üstelik bir hayli hızlı kullanıyorlardı motorlarını. Dahası, motosikletlerin gelip geçmesi yüzünden inanın porsuk üzerindeki köprüden karşşıya zor geçtik. O yüzden hiçbir yönetici kalkıp burasının yayalar için olduğunu falan söylemsin. Bu bölge resmen motosikletlerin güzergahı haline gelmiş" diyen okurumuz, bu konuda denetimin ise hak getire olduğunu söylüyordu telefonda.
Hak verdik kendisine.

Zira...
Anlattıklarına çoğu defa biz de birebir şahit olmuştuk.
Bahar ayları geliyor.
Havalar daha da güzel olacak.
Bu bölge insanlar tarafından daha çok kullanılacak.
Tabii motosikletler izin verirse.
Tabii yetkililer bu bölgenin motosikletler tarafından işgal edilmesine bir dur demezse...


.....


Kendiliğinden doğan
Porsuk Festivali görüntüleri…


Eskişehir’de gençler sokakta müzik yapıyor.
Otel şale ile Espark arasında ki yürüme mesafesinde en az 4-5 genç grubun müzik yaptığına tanık oluyor her gün bu şehir.
Porsuk’un iki taraflı yeşil şeridi günün her saati gençlerle dolu vaziyette…
Gençler, çaldıkları her türlü müzik aletiyle gün boyu adeta konser veriyor.
Porsuk’un her iki tarafında toplanan gençler, baharın da gelmesiyle birlikte her gün bir açık hava festivaline katılmış gibiler.
Yoldan gelip geçenler ve bir an durup, gençlerin o yaptığı müziği bir süreliğine olsa da dinleme ihtiyacı duyanlar adeta kendirlerini bir festivalin içindeymiş gibiler.
Eskişehir’de resmen kimsenin planlayıp, organize etmediği, kendinden gelişen bir Porsuk festivali yaşanıyor.
Hemen her gün insanları gülümseten bir tablo yaşanıyor Eskişehir’in merkezinde.
Bu aslında bu şehri yönetenlere de bir mesaj veriyor aslında…
Adı ve tarihi konulmuş olan bir “Porsuk Festivali”
Daha kapsamlı, daha çok katılımlı, daha şık ve daha geleneksel olabilecek bir festival.
Yapılır mı yapılmaz mı bilemiyoruz?
-“Zaten her gün kendiliğinden yapılıyor” denilip, hasıraltı edilir mi edilmez mi onu da bilemiyoruz…

Fakat…
Bir “Porsuk Festivali” çok şık durur düşüncesindeyiz…
Bizden söylemesi elbette…
Organize etmek ve bu kendiliğinden gelişen oluşumu daha düzenli ve tertipli hale getirmek bu şehri yönetenlerin işi olsa gerek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi