4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

CUMHURİYET'İN ÖZÜ LOZAN'DIR

Son yıllarda, Lozan'la ilgili gerçekleri saptırmakta, adeta yarış yapılıyor.. Hatta o günkü şartları değerlendirmeden, Lozan Anlaşmasına, hezimet diyen cahiller bile var. Oysa Cumhuriyetimizin, özü Lozan'dır. Lozan bizim devletimizin ve Cumhuriyetimizin mayasıdır. Türkiye, Osmanlının yenildiği bir dünya savaşından sonra, gerçekleştirdiğ, Kurtuluş savaşı ile Lozan'da, büyük bir zafer kazanmıştır.
Lozan'da, çok büyük mücadele verildi. Lozan Anlaşmasına bir müddet ara verilmiştir ve anlaşmanın birinci bölümü başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Türkiye bu hedefleri elde etmek için, yeni bir savaşa hazır olduğunu ilan etmiştir, derhal seferberlik hazırlıklarına başlamıştır. Çünkü Türkiye'yi, egemen ve eşit bir devlet yapmak istemiyorlardı. Buna tahammülleri yoktu.
Lozan' la, Türkiye'nin egemenliğini, eşitliğini dünyaya kabul ettirmiştir. Türkiye kimseye teslim olmamıştır. Lozan budur. Cumhuriyet, bunun üzerine kurulmuştur.
Lozan barış görüşmeleri' nin 4 Şubat 1923'te anlaşma sağlanamadan kesildiği sırada, Türkiye'de, ekonomik alanda faaliyet gösteren, her meslek grubundan temsilciler, Yeni Türk Devleti'nin ekonomik durumunu görüşmek üzere, İzmir'de bir araya gelmiştir. Çiftçi, sanayici, tüccar ve işçi kesimlerinden toplam 1135 kişinin katıldığı bu kongredeki görüşmelerin sonunda Misak-ı iktisadı (Ekonomi Yemin) kabul edilmiştir.
ATATÜRK kongreyi açarken yaptığı konuşmada;"Siyasi zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa, meydana gelen zaferler kalıcı olamaz, az zamanda söner.. " diyerek ekonomik bağımsızlığın, önemini belirtmiştir.
Ne yazık ki Lozan'da kurduğumuz devletle, bugün vardığımız nokta arasında çok önemli bir fark var. Lozan'da, Türkiye, kendi kararını, kendisi veren bir devlet olduğunu kabul ettirmişti. Cumhuriyetimizi kuranlar, Türkiye'yi karar veren bir ülke haline getirmişlerdi. Maalesef bugün ulaştığımız noktada, Türkiye başkalarının aldığı kararlara uygulayan, bir devlet haline getirilmiştir.
Son yıllarda ise "EYALET" sistemi gündemdedir. Kenan Evren' de sonra, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Tekirdağ'da katıldığı bir açılış töreninde, federalizme ve Amerika'ya övgüler dizdi. AKP'li Bakan, ABD'nin eyalet sistemi uygulamasında, Osmanlı Devleti'nden esinlendiğini söyledi.
Oysa Osmanlı devletini, çökerten de eyalet sistemi oldu. Nitekim Avrupa ülkeleri, Balkan toplumlarının, milliyetçilik hislerini kamçılamış, önce ayaklanmaları, sonrada savaşlarla, istenilen sonuca ulaşmışlardır.
Öte yandan Osmanlı Devleti döneminde gündeme gelen,, kapitülasyonlar ve "borç prangası" cumhuriyetle kaktı. Osmanlının, Düyun-u Umumiye adıyla sürdürülen borcunu da, 1954'e kadar, Türkiye Cumhuriyeti ödemiştir.
Diğer bir gerçek ve sorunda, Türkiye, 1944'ten itibaren, milliyetçi politikaları terk etmiş, uydu ülke konumuna doğru hızlı bir şekilde sürüklenmiştir. Çok partili döneminde ise bu süreç, daha hız kazandı. IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlardan, alınan dış borç ise kötü gidişin tuzu biberi oldu. Hülasa borçlanarak, devlet yönetmek, kalıcı hale geldi.
Oysa Türkiye, Lozan' dan itibaren, dış borç almamaya çok özen gösterdi. Çünkü Lord Curzon, " EĞER İLERDE, BİZE BORÇ ALMAK İÇİN GELİRSENİZ CEBİNİZDEKİ BUGÜN KABUL ETMEDİĞİNİZ BÜTÜN SİYASİ TAVİZLERİ ÇIKARACAĞIZ" demişti.
Yine ABD Başkanı, " BİZ MALİ GÜCÜMÜZLE, DEVLETLERİ İSTEDİĞİMİZ GİBİ YÖNLENDİREBİLİRİZ." diyerek, bir gerçeği ortaya koymuştu.
Bugün, bunlar gerçek oldu. Yabancı uyruklu bir kimseler ve şirketler, Türkiye'de, kendi şahsına mal mülk ediniyorlar Nitekim Türkiye Jeoloji Mühendisleri Odası yetkilileri, 5 Haziran 2004'te TBMM'den geçirilen, bir yasayla, yabancı şirketlerin, Doğu Anadolu bölgesine kadar, alanın maden arama ve işletme ruhsatını eline geçirdiğini açıkladı.
Cumhuriyeti kuranlar, Osmanlı devleti' nin, borçlarını da ödediler. Osmanlı Devletinde kalan borç tablosunu ve Türk milletinin önüne konan faturaları, çok iyi bildikleri için, dış borç almadan devleti idare ettiler. Buna rağmen de, 150 ton altın bıraktılar.
Bugün bakıyoruz, Türkiye, dünyanın en borçlu beş ülkesinden biridir. Yolsuzluk sıralamasında ise dünyada 60. sırada. Dünyada, fert başına düşen milli gelirde ise, dünya da 99 sırada, İnsan gelişim endeksi, mili gelirle birlikte eğitim ve sağlık göstergelerini içeren sıralama da ise 92. sırada geliyor. Bu durum da, dünyada 91 ülkenin insanı, Türk insanından daha zengin daha iyi bir hayat sürüyor.
Oysa Atatürk döneminde,harpten çıkmış Türk milleti,, dış ticaret açığı olmadan, enflasyona başvurulmadan, dengeli ve istikrarlı bir kalkınma sağlanmıştı. Enflasyon, Atatürk ölüsüzlüğe geçerken başlamış, bir daha da durdurulamamıştır.
Hala bu gerçekleri göz ardı eden insanlar ve siyasiler, varsa ne denebilir ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi