1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Demek ki gerekli görmüyorlar...

 


Sanayi Bakanı Varank geldi geçtiğimiz günlerde.


önce TEİ’ye, ardından Organize Sanayi Bölgesi’ne gitti.


Sanayiciler, ben deyim 35, siz deyin 40 yıllık bir talebi, belki de 1735’nci kez dile getirdiler!


özetle dediler ki;


“-Bizim burada ürettiğimiz malları Dünya’ya satmamız lazım.


-Satmamız için bu malları limana taşımamız lazım.


Karayolu ile bu iş olmadığı için demiryolu ile taşımamız lazım.


Ama gelin görün ki bizim limana bağlantılı demiryolumuz yok.


üstelik yıllardır istemekten yorulmamıza, her defasında “yapılacak” sözü almamıza rağmen yok.


Şu Demiryolu ile liman bağlantısını artık yapın da siz de biz de kurtulalım.”


xxx


Bakan bu istek üzerine ne dedi biliyor musunuz ?


-“Merak etmeyin! Demiryolu ile liman bağlantısı için gereken ne ise yapılacak” dedi iyi mi?


Gereken ne ise yapılacak!


öyle bir laf ki bu…


Topun taç’a atılması gibi…


Olması istenmeyen bir işin komisyona gönderilmesi gibi…


Futbolcunun yalandan sakatlanıp, vakit çalması gibi…


Gereken ne ise yapılacak!


Bu şehir zaten ” gerektiği için” demiryolu bağlantısı yapılmasını isteniyor…


Gerekmeyen bir şey için 35-40 yıldır niçin ağzında tüy bitsin.


Ama gelin görün ki, bir türlü “Gerekli” görmüyor olmalılar ki, yıllardır yapmıyorlar bu demiryolu ile liman bağlantısını…


üstelik söz vermelerine “yapacağız” demelerine, vaat üzerine vaat vermelerine rağmen yapmıyorlar…


Haa;  Bu arada “Yapamayız” falan da demiyorlar…


Bir kere söyleseler “Sizin liman bağlantınızı yapamayız arkadaş!” diye,  şehir umudunu kesecek, başının çaresine bakacak aslında.


Söylemedikleri gibi tam tersine;


-“Yaparız” diyorlar…


-“Yapacağız” diyorlar…


-“Söz” diyorlar…


-“Merak etmeyin?” diyorlar…


Eskişehir’e her geldiklerinde“Gereken ne ise yapılacak” diyorlar…


Muhtemelen…


Eskişehir’den giderken de “Ne gereği var.” diyorlar…


.....


Yetkiyi alınca biter her şey!


 


-Parti üyesi delegeye yetki verip “Beni, benim isteklerim doğrultusunda temsil et” diye yetki verir…
-Parti delegesi “Beni, benim isteklerim doğrultusunda temsil et” diye parti yönetimine yetki verir.
-Parti yönetimi “Beni, benim isteklerim doğrultusunda temsil et” diye genel başkanı yetki verir.
-Oda, Dernek, Kulüp üyesi “Beni, benim isteklerim doğrultusunda temsil et” diye yönetim ve başkana yetki verir.
-Vatandaş “Beni, benim isteklerim doğrultusunda temsil et” diye Belediye başkanı ve Milletvekillerine yetki verir.
-Seçmen “Beni, benim isteklerim doğrultusunda temsil et” diye ülkeyi yönetenlere yetki verir…
Verilen her yetkide ortaya konulan bir şart vardır…
O şart “Sana yetkiyi veriyorum ama sen bu verdiğim yetkiyi kullanırken önce benim isteklerimi, çıkarlarımı ve düşüncelerimi dikkate alacaksın” şartıdır…
Ama-fakat-lakin…
Her şey yetkiyi alıncaya kadardır…
Yetkiyi eline alanlar, bu yetkiyi kullanırken, kendisine bu yetkiyi verenleri dikkate dahi almaz…
Yetkiyi canı nasıl istiyorsa, işine nasıl geliyorsa ve hiç kimse umurunda olmadan kullanır…
Kendisine yetki verenlere “Siz nasıl düşünüyorsunuz? Ben şimdi ne yapayım? Nasıl bir karar vereyim?” diye sormayı fuzuli bulur.

çünkü…
O artık kendince tam yetkilidir…


.....


 


Aman ha! Siz siz olun…


 


ülkenin siyasal ve düşünce anlamında ikiye bölünmesi ve bu durumun sürekli körüklenmesi, toplumda fena bir hastalığın yayılmasına neden oldu.


Bu hastalık şu sıralar yoğun bir biçimde sosyal medya’da gösteriyor.


Oldukça masumane paylaşımlar bile sosyal medya üzerinde linç sebebi haline geldi.


Bir fikrinizi söylemeye falan kalkmayın…


Anında sizi aforoz edecek birileri mutlaka çıkıyor.


Söylediğinizin doğru ya da yanlış olduğuyla hiç kimsenin ilgilendiği bile yok.


İnsanlar “biri bir paylaşımda bulunsa da bütün hırsımı ondan çıkartsam” diye klavye başında bekliyor


örneğin:


Sosyal medyada öylesine ruh hastaları var ki, o gün morali bozuksa, herkesin moralinin bozuk olmasını istiyor.


Morali düzgün birine tahammülü dahi olmuyor.


xxx


İşte sözünü ettiğimiz bu durumu son günlerde bizim meslekte de yaşamaya başladık.


CHP ile ilgili bir eleştiri yapıyoruz, adam ya arıyor ya da sosyal medya kanalıyla “Sana ne bizim partiden? Sen CHP’li misin? Bırak da bizim partiyi biz düşünelim” diyor.


AK Parti ile ilgili bir eleştiri kaleme alıyoruz, bu defa benzeri davranış bu cenahtan geliyor ve “Bırak artık bizim partinin yakasını. Bizim partimizden sana ne? Sanki bir oyun nasip oldu da” falan deniyor…


Onların dangalakça dile getirdikleri haklılık gerekçelerini yerine getirmeye kalksak, CHP’yi ve AK parti’yi yazmadan önce gidip her iki partiye üye olmamız lazım.


Velhasıl…


Fena bir yolda etrafı kıra döke gidiyoruz…


Bakalım bu yolun sonunda hangi duvara toslayıp, kafamızı-gözümüzü yaracağız…


.....


Biraz da gülmek lazım…


Kahveye iriyarı öfkeli bir adam girdi, olanca sesiyle bağırdı:


 - Ahmet kim?


 Kimse ağzını açmadı.  Gelen bir daha bağırdı:


 - Ahmet hanginiz?  çabuk karşıma çıksın!


 Sonunda ufak tefek, çelimsiz biri yerinden kalktı:


 - Benim.


 Kabadayı yumruklarını sıkıp üstüne atıldı, pestilini çıkarıncaya kadar


dövdü.  Kahvedekiler yerlerinden kımıldamıyorlar, nerdeyse soluk bile


almıyorlardı.


 Kabadayı gittikten sonra dayak yiyenin başına üşüştüler:


 - Hastaneye götürelim mi, Ahmet?


 Yerde kanlar içinde yatan adam, bir iki yutkunduktan sonra konuşabildi:


 - Ben Ahmet değilim ki, nasıl kandırdım enayiyi!


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi