1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Döneklik...

 


Prof Dr Mehmet Arslan…


Türkiye’nin en tanınmış felsefecilerinden biri…


Alanında son derece önemli bir bilim adamı…


“Döneklik” kavramına farklı bir bakış açısı getiriyor.


“Aklı başında olan dönek olur. Doğru karşısında dönmeyen insan makbul değildir. Taştan farkı yoktur o insanın. çünkü taş dönmez ” diyor özetle.


Ardından da şöyle devam ediyor:


“Biri gelip bir konuda beni ikna edecekse ben fikrimi değiştiririm. İnsan düşünceleri kesinlikle değişmeli. Değişmeyen insan düşüncesi normal değildir. çünkü döneklik olmadan demokrasi olmaz. Yoksa bir defa seçim yap, kazanan sürekli iktidarda kalsın ve hüküm sürsün. Böyle bir şey olabilir mi? Fikriniz doğru düşünceler karşısında değişmiyorsa demokrasiye ulaşmanız mümkün değildir.”


Prof Dr Arslan’ın en çok karşı çıktığı sözlerin başında “İnsan 7’sinde neyse 70’inde de o olmalı” sözü geliyor.


-“Demek ki bu şekilde yaşamış bir insan, sabit fikir sahibi olmuş, değişen şartlar ve yanlışlar karşısında ömrü boyunca 1 adım dahi ileriye gidememiştir” diye bir saptama yapıyor.
Son olarak da…


-“Döneklik, her ne kadar toplumda karşı çıkılan ve tepki gören bir kavram olsa da, aslında olması gereken iyi bir şeydir” diye noktalıyor sözlerini…


Son derece farklı bir bakış açısı değil mi?


Eminiz, birçoğunuz bu yazıyı okuduğunuzda içinizden “Dönekliği hiç bu şekilde düşünmemiştim” dediniz.


Ahmet Arslan’ı okuyunca ve onun döneklikle ilgili farklı yaklaşımını öğrenince, biz de kendi kendimize “meseleyi hiç bu tarafından düşünmedik” itirafında bulunduk.


Ne yalan söyleyelim:


Biz de pek çokları gibi “dönek” olarak isimlendirilenleri,  “İnanç ve düşüncesini değiştiren, sözüne güvenilmeyen” insanlar olarak biliyorduk.


Döneklik, bir çıkar uğruna doğrudan yanlışa dönenler için “İnanç ve düşüncesini değiştiren, sözüne güvenilmeyen” anlamını koruyor belki ama…


Yanlıştan dönüp, mutlak doğruyu bulmada, Ahmet Arslan’ın da söylediği gibi galiba biraz dönek olmak gerekiyor…


 


.....


Vatandaşın terazisi…


Bazıları öylesine kilitlenmişler ki Büyükerşen’e, sormayın gitsin.
Ellerinde olsa seçim bile yaptırmayıp Büyükerşen’in seçimi kaybetmesini görecek.
Kimileri de var ki…
Yine ellerinde olsa seçime dahi gerek duymayıp, beşinci dönemi daha bugünden başlatacaklar.
İçimizde yaşayan bu insanlarda "Büyükerşen sempatisi" ile "Büyükerşen Antipatisi" adeta tavan yapmış durumda.
Zaten, bu şekilde davrananlara Allah büyük bir lütuf da vermiş!
Doğuştan konfeksiyoncu hepsi.
Başka türlü doğmamış çocuğa bu denli donları nasıl biçecekler ki?
Doğrusunu söylemek gerekirse…
Bazılarının, "Büyükerşen seçilmesin" diye kendini yırtması, ya da "Büyükerşen seçilsin" diye telef olması vatandaşın umurunda bile değil.
Hatta…
Kendini Büyükerşen’in kaybetmesine adayanların yaptıkları saçma sapan eleştirilerle Büyükerşen’e karşı sempati oluşturdukları…
Buna karşın…
Kendini Büyükerşen’in seçilmesine adayanların da, yine saçma sapan savunmalarla Büyükerşen’e antipati oluşmasını sağladıkları gibi tersine bir durum var ortada.
Kısacası…
Başta da söylediğimiz gibi, kendisini Büyükerşen’e bir şekilde kilitleyenler ve bunu saplantı haline getirip, yaşam tarzı haline dönüştürenler hakım derken başka bir şeye sebep oluyorlar.
üstelik farkında da değiller.
çünkü…
Yine yukarıda da söylediğimiz gibi, insanların umurunda bile değil Büyükerşen için söylenen menfi ve müspet sözler.
Dahası…
Bu sözler bu günden kimseyi de etkilemiyor.
-"Büyükerşen’in işi bitti" ya da "Büyükerşen yine seçilecek" demekle, hiç kimsenin fikri anlık olarak değişip durmuyor.
Boş yere kendilerini yırtıp, Büyükerşen’in ismi üzerinden kendilerini telef ettikleriyle kalıyorlar.
Peki; bunların hepsi hikâyeyse, o zaman gerçek ne?
Söyleyelim hemen…
Büyükerşen’in adaylığı kesinleşir.
İktidar partisi Büyükerşen’in karşısına bir isimi aday olarak çıkartır.
Hah işte o zaman vatandaş bakar ikisine de…
Koyar terazisine, şöylesine bir tartar…
öylesine anlık bir kıyaslama yapar ki, ağzınız açık kalır.
Eğer iktidar partisinin ortaya çıkarttığı aday Büyükerşen’in vatandaş nazarında ki konumundan yüksek bir yerdeyse, kazanır gider seçimi…
Değilse…
Dört seçimdir olduğu gibi tarih tekerrür eder.
İşte gerçek budur.
Yani, Vatandaşın seçimde karşılaşacak olan iki ismi koyduğu terazidedir gerçek…
Yoksa siz sabaha kadar "Büyükerşen’in işi artık bitti" diye bağırın.
Ya da…
-"Büyükerşen yine seçilecek" diye kendinizi yırtın.
O terazinin üzerinde, seçimi değiştirebilecek hiçbir ağırlığınız yok.


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Sen de onları gururlandır…


 


Türkiye Milli Ampute Futbol Takımı, İstanbul'da düzenlenen Avrupa Ampute Futbol Federasyonu (EAFF) Avrupa Şampiyonası'nın final maçında İngiltere'yi 2-1 yenerek şampiyon oldu.


Bu şüphesiz büyük bir gurur…


Kahramanların her yerde “Kahraman” olduğunu ispatlayan da bir gurur aynı zamanda…


Türkiye Milli Ampute Futbol Takımının Avrupa şampiyonu olması, Türk A milli takımın başarısız bir dönem yaşadığı şu günlerde daha da bir anlam kazandı.


Şampiyon olan Ampute takımımızla ilgili özellikle sosyal medya üzerinde pek çok paylaşım gördük.


Bizi en çok etkileyen paylaşım ise “Ampute takımımız seni gururlandırdıysa: Arabanı kaldırım üzerine park etme. Engelli asansörlerini işgal etme. Onların hayatını kolaylaştır ki, sen de onları gururlandır” şeklindeki paylaşım oldu.


Umarız Ampute takımımızın bu bizi gururlandıran başarısı, bizim de onların hayatını daha da kolay hale getirmemiz için önemli bir vesile teşkil eder… 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi