1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Dört AK partili ile konuştum!

Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul seçimlerini iptal kararının hemen sonrasında, dün gün boyu 4 AK partiliyle ayrı ayrı konuşma fırsatım oldu.
İlginçtir, dördü de böyle bir karar beklemediklerini söyledi.
Dördü de aynı zarf içinde bulunan 4 ayrı oyun sadece bir tanesine yönelik kararı mantıksız bulduğunu ifade etti…
Dördü de…
-“Aslında büyükşehir oylarında bir sıkıntı varsa, aynı sıkıntı aynı sandığa atılan diğer oylarda niye yok? Seçim yenilenecekse niçin sadece büyükşehir seçimi yenileniyor? Aynı oyların aynı zarf içinde bulunan diğer seçimleri niçin yenilenmiyor?” diye sordu…
Konuştuğum dört AK partili de, YSK’nın böyle bir karar almasında, Erdoğan’ın “Seçimin yenilenmesi lazım. YSK da kendini aklamalı” sözlerinin etkili olduğunu söyledi iyi mi?
Dördü de “bizim reis kendi eliyle kendine rakip çıkarttı. Hem de zorlu bir rakip” yorumunda bulundu.
Konuştuğum dört AK partiliden birinin “Bundan sonra her şey partimizin aleyhine. İstanbul’u bileğimizin hakkıyla kazansak dahi bakış açısı hiç de iyi olmayacak. İkinci defa kaybettiğimizde ise olacakları düşünemiyorum bile!” demesi, bir diğerinin ise “Bildiğin mahcubiyet yaşıyorum. Dün akşamdan beri ne haberleri izliyor ne de sosyal medyaya giriyorum. Gece 2 tane film izledim” demesi son derece enteresan geldi bana.
Konuştuğum dört AK partiliden hiçbiri “Bu karar son derece doğru bir karar” demedi.
Hiçbiri “İstanbul seçimleri elbette yenilenmeli” de demedi…
-“YSK’nın aldığı karar son derece isabetlidir. ülkeyi büyük bir yanlıştan döndürmüştür” de diyemedi hiçbiri…
Gün içinde görüştüğümüz bu dört AK partili isim bunları söyleyemedi ama içlerinden birisiyle konuştuğumuz sırada enteresan bir şey oldu.
 Konuşmamıza kulak misafiri olan telefon satış dükkanı bulunan esnaf muhabbetimizin ortasına dalıp “YSK’nın verdiği karar sonuna kadar doğru hemşerim! Baksana oylar resmen çalınmış. Hile yapılmış” demesin mi?
YSK’nin seçim iptal kararının oy çalınması yüzünden değil, sandık başkan ve görevlilerinin memur olmayışından dolayı olduğunu hatırlattığımızda ise aynı esnaf;
-“Boş ver ya! Seçim yapılır, kazanan yine kazanır. Hak yerini bulur.” Dedikten sonra lafı değiştirip;
-“Sen asıl ekonomi ne olacak onu söyle? İki gündür siftahım yok. Döviz yükseldikçe fiyatlar yükseliyor, fiyatlar yükseldikçe kimse alışveriş yapamıyor. Bir de Ramazan girdi işler iyiden iyiye durdu. Böyle giderse işimiz çok zor” dedi…
çok şey söylemek istedik ama diyecek laf bulamadık iyi mi?


.....


Tamam lan!
Baştan oynuyoruz!


Madem siyasetin suyu iyiden iyiye çıktı, o halde biz de size bugün için bir film ve yaşanmış bir olayı anlatalım.
Filmin ismi: Zafere Kaçış…
Dünya’nın gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu kabul edilen Pele’nin de bizzat rol aldığı bir film bu.
II. Dünya Savaşı sırasında esir düşen bir grup müttefik askerin Alman Nazi  işgal kuvvetlerinden kaçması konu ediliyor filmde.
Nazi subaylarının propaganda amaçlı düzenledikleri bir futbol maçını esir müttefiklerin oluşturduğu takım  her türlü hile,keyfilik, kuralsızlık ve olumsuzluklara rağmen bir mucize yaratıyor ve  Alman Milli Takımına karşı maçı kazanıyor.
Maçın devre arasındaki kaçma fırsatına rağmen esir müttefiklerin var olma içgüdüsüyle karşılaşmanın ikinci yarısına çıkması ve ortaya koydukları müthiş mücadele sonunda Alman seyircilerin bile sahaya inip müttefikleri omuzlara alıp stadyumda kaçırmaları, filmin en dokunaklı FİNAL sahnesi olarak hafızalara işleniyor…
Haksızlığa karşı direnişin zafere ulaştığı güzel ve anlam yüklü bir film…
İzlediyseniz de izlemediyseniz de bir kez daha mutlaka izleyin…
HHH

Şimdi de ülkemizde yaşanmış bir olayı anlatalım.
1940’lı yılların ortasında Adana Demirspor su topu takımı kurar. Takımın başına da Muharrem Gülergin getirilir. Ama problem şu ki Adana’da nizami havuz bir tanedir ve onda da pek sıra gelmez zengin çocuklarından. Muharrem hiç gocunmaz.
DSİ kanallarında çalıştırır Adana’nın gençlerini. Kendi de zaten 20 yaşında var yok. Demirspor’lu gençler kanala su verildikçe çalışarak önce çukurova şampiyonu olurlar. Sonra İstanbul Moda Havuzunda Türkiye finallerine katılırlar.
Gençler otobüste yatmakta maç günü havuza girip rakiplerini yenmektedir. Sonunda finale kadar gelirler. üstelik antrenörlük ve kaptanlık yapan Muharrem’in parmağı da kırılmıştır.
Rakibi 7-6 yenerler ama herbiri kendi arabası ile gelen yalı çocukları ilk defa doğru düzgün havuz gören, otobüste yatan Adanalılara yenilmeyi yediremez kendilerine. Başlarlar itiraza  “efendim top beş gram normalden ağır”,
“Adanalıların kaptanın eli sargılı oynadı”… bin tane itiraz.
üstelik anne – babaları da kalantor..
Hakemler şaşkın halde beklerken Muharrem Gülergin bu kadar tantanaya dayanamaz, eldindeki sargıyı çıkarır ve Demirspor tarihine geçen o cümleyi söyler ;
“TAMAM LAN ! GİRİN SUYA ! BAŞTAN OYNUYORUZ”…
Maçın sonunda Demirspor bu kez 12-0 kazanır…
Demirspor ondan sonraki 16 sezon boyunca üst üste Türkiye Şampiyonluğunu alıp “YENİLMEZ ARMADA “unvanı alır…
HHH

Yazıya başlarken de söyledik…
Bugün siyaset yerine film ve yaşanmış bir olayı anlattık…
Fakat siz yine de dilerseniz, yukarıda anlattığımız hem filmi hem de yaşanmış bu olayı siyasete bağlayın…
İşin orasına da karışacak halimiz yok ya!


.....


Biz hangisiyiz?


Yolsuzluklarla ilgili ülkelerin vermiş olduğu değişik tepkiler var…
İsveç ve Moldova’da aynı anda birer yolsuzluk araştırması yapmış.
Dünya’daki Yolsuzluk algılama endeksinde İsveç 3 ncü sırada.
Moldova ise 102 nci sırada…
Yapılan araştırma sonucunda İsveç seçmeninin, ekonomik gidişat ne olursa olsun iktidarı cezalandırdığını ortaya koymuş.
Bu durum “İsveç seçmeni hep daha iyisini istediği için iktidarların hizmetini beğenmiyor, daha iyisi gelsin düşüncesiyle iktidarı değiştiriyor” şeklinde açıklanmış…
Moldova’da yapılan araştırmada ise, eğer ekonomi iyi gidiyorsa yolsuzluk iddialarının seçmen üzerinde herhangi bir etkisi olmadığını. Ekonomi kötü gidiyorsa Moldovalı seçmenin iktidarı cezalandırdığı sonucu çıkmış…
Bu durum “Moldovalı seçmen, ekonomik sıkıntıyı hissetmiyorsa, ülkedeki yolsuzluğun hiçbir önemi yok. Eğer ekonomik sıkıntı cebini etkiliyorsa, o zaman yolsuzluk iddiaları, iktidarı cezalandırmada etkili oluyor” diye yorumlanmış…
Yolsuzluk algılama endeksinde biri 3’ncü, diğeri 102’nci sırada olan 2 ülkede yapılan araştırmanın sonuçları birbirinden çok farklı…
Seçmenin biri: Yolsuzluk iddiası olsun olmasın sırf yenilik için her seçim iktidarı cezalandırıyor.

Diğer seçmen: Eğer ekonomi iyiyse yolsuzluk iddialarını önemsemiyor, ekonomi kötüyse, yolsuzluk iddiaları nedeniyle iktidarı cezalandırıyor…
Söz konusu araştırmayı okuduktan sonra kendi kendimize “Biz hangisiyiz acaba?” diye düşündük…
İsveç olmadığımız kesin…
Moldova olmadığımız da ortada…
Demek ki, araştırmanın bize özel bölümü de kesinlikle biran önce yapılmalı…


.....


Biraz da
gülmek lazım


Berber, piyasaya borcundan dolayı son derece umutsuz ve bitkin olan müşterisini traş ederken "Kafana takma" demiş. "Bir adam biliyorum 5 bin dolar borcu vardı, kullandığı aracı dimdik bir uçurumun tam ucuna getirdi, bir saate yakın ayak frende kımıldamadan durdurdu, bu durumun nedenini öğrenip endişeye kapılan vatandaşlar aralarında para topladılar, paraya kavuşup rahatlayan adam taktı geri vitese ve hayata döndü.."
Müşteri
-"İnanılmaz " demiş, "Kimmiş bu iyi insanlar yahu?"
Berber cevaplamış
- "Kullandığı otobüsün içindeki vatandaşlar."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi