4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI BAŞLARKEN

 


             Bugün, 2019-2020 eğitim ve öğretim yılı başladı.  Eğitim kurum/kuruluşları, her türlü zorluğa rağmen, toplumun beklentileri doğrultusunda, planlı ve programlı,  bir şekilde, çağdaş ölçütlere uygun, ezbercilikten uzak, kişiyi temel alan, , çağdaş eğitim stratejileri ile araç ve yöntemlerini benimseyen, bir çalışma içinde olmak için, gayret göstereceklerdir.


                Ancak ülkemizde çok partili dönemde, yaz-boz tahtasına dönüşen eğitim programları, öğrencileri ezberciliğe itmekte, kritik ve yaratıcı düşünceyi, yeterince geliştirmemekte, insan hayatını kolaylaştıran, becerilere de gereğince yer verilmemektedir. 


           Ayrıca eğitim programları, öğrencilerin, ilgi istidat ve kabiliyetleri arasındaki farkları, dikkate alabilecek esneklikte olmadığı gibi,  Türk toplumunun, temel değerlerine, kalkınma ihtiyaçlarına yeterince cevap verecek nitelikte de değildir.


               ülkemizde, eğitim finansmanı açısından da ciddi sorunlar var.  Gerçi mevcut imkânlar içerisinde, eğitime ayrılan kaynaklar küçümsenmeyecek ölçülerdedir. Fakat yetersizdir. Bunun devlet imkânları ile kısa vadede artırılması da mümkün değildir


                Eğitim alanındaki diğer bir önemli sorunda, “KALİTE” dir. Maalesef, ülkemizde genelde “Kaliteli Eğitim” denilince, öğretmene düşen öğrenci sayısı,  sınıf mevcutları gibi eğitimin kalitesine tesir eden maddi unsurlar üzerinde duruldu. Şüphesiz, bunlar çok önemlidir. Ancak kaliteli eğitimi, toplumun ihtiyaçları ve beklentilerine uygunluk belirler.


                çağdaş eğitimde ve gelişmiş ülkelerde, kaliteli eğitimin, en önemli unsurlarından biri de öğrencilerin, ana dilerine hâkimiyetlerini sağlamaktır. ülkemizdeki, “Kaliteli Eğitim” için ilk hedeflerimizden biri de öğrencilerin, Türkçe’ yi, kullanma becerilerini, mümkün olduğu kadar en üst seviyeye getirmek olmalıdır. 


.          Ancak coğrafyamızda, yıllardır, bölgesel çatışma ve krizlere bağlı olarak, Türkiye’ye, doğru bir göç ve nüfus hareketliliği, yanında, Türkiye, Asya ve Afrika ülkelerinden, Avrupa’ya geçmek isteyen göçmenler için, Türkiye, transit ülke olarak da bir yoğunluk yaşamaktadır. Bu durum da okullarımızda kaliteyi düşürüken, sorunları da berberinde getirdi.
          Mültecilerin, eğitimiyle ilgili, en önemli sorunun, dil meselesi olduğu sıklıkla dile getiriliyor. Bunu takip eden sorunlar ise; ekonomik sorunlar, okulların fiziksel yetersizliği, resmi kayıt sorunu, öğretmen eksikliği, müfredat ve teknik altyapı gibi pek çok sorun var.


           Yıllardır, milli eğitim alanındaki sistem ve program değişikliğinden, veliler ve çocuklarımız sürekli etkilendi. Hatta başarısızlıkların da, en büyük nedeni oldu. Elbette bu tabloda, en önemli sebep, siyasi otoritenin, eğitimi kendi paralelinde, yönlendirme arzu ve isteklerinden kaynaklanmaktadır.
          İşte imam Hatip Liseleri!
          çok partili dönemde, bazı siyasi partiler, bu okullarımızı, "Arka bahçe "olarak görürken, başka bir partiler de İmam Hatip Okullarının karşısında yer alıyor. En tehlikelisi ise, bazı partiler, İmam Hatip Liselerini rejim için tehlikeli görürken, diğer partiler ise bu okulları, kafasındaki rejim için, bir basamak olarak gördü.


           ülkemizde, her alanda nitelikli elman sıkıntısı çekilirken, meslek okullarına yeteri kadar değer verilmezken, mevcut kurumlarla ilgili, meslek okulları, kapatılırken, son yıllarda ise imam sayımız yeterli olamsına rağmen, imam Hatip Okullarının, sayıları hızla artırılıyor. 


          Ayrıca çok partili dönmede, eğitim-öğretime, gereken önem verilmedi.  özelikle de Ak Parti iktidarında, eğitim yaz-boz tahtasına dönüştü. Nitekim AKP iktidarının, Milli Eğitim Bakanlarından, Sayın Nabi Avcı, Antalya’da düzenlenen, Türkiye özel Okullar Birliği, 14. Eğitim Sempozyum’da, gerek yaş, gerek meslek, gerek cinsiyet, gerek bilgiler itibariyle, eğitim dünyasının, tam bir yazboz tahtası olduğunu belirtmişti. 


             AK parti iktidarında, 17 yılda, 8 Milli Eğitim Bakanı görev aldı. Eğitim sistemi de sürekli değişti. Sonuçta da, Uluslararası öğrenci Değerlendirme Programı olan (PISA) raporlarına göre, 72 ülke arasında 50. sıradayız.


           PISA’ da, ilk sıralarda olmak için, ülkemizde, her çocuğa ve gence, kaliteli eğitim verilmelidir. Bu eğitim türü sorgulayıcı (teslimiyetçi değil), araştırıcı (ezberci değil) ve yaratıcıdır (bilgi üretmek/bulmak” için de Eğitim-öğretim çalışmalarına, devlet poltikası hâkim olmalıdır.


        Ayrıca,  toplumdaki tüm kesimlerin, mutabakat kaldığı,  ülke gerçeklerine uygun, öğrenci merkezli, bilimsel, akılsal, evrensel ve laik eğitim sistemi, sürekli ve kalıcı olarak uygulamada tutulmalıdır 


             Nitekim Eğitim, öğretim alanında, ilk sırada olan, Dünyanın da  en iyi eğitim sistemlerinden birine de sahip  olan, Finlandiya’da, eğitime devlet poltikası hakimdir. özel okul yok, öğrenciler günde 4 saat ders yapıyor, küçük çocuklar oynayarak öğreniyor, sınav yapılmıyor, ileri sınıflarda yapılırsa da sonuçları öğrenciye söylenmiyor.


           ülkemizin, teminatı ve geleceği, çocuklarımızdır. Onlar, ne kadar, iyi yetişirse, Türkiye'nin, geleceği, o kadar sağlam olur. çocuklarımız da,  bunun farkındadır. Nitekim Adalet İkokulu’ da görevli olduğum yılarda, öğrencimiz, Başak BüKER, “Bize gelecek diyorsunuz, bizce gelecek, bizin haklarımız gösterilecek saygıdadır.” demiştir.


          2019-2020 2017-2018 Eğitim öğretim Yılında Tüm öğretmen ve öğrencilerimize Başarılar dileriz..


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi