1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Eskişehir'i tıkayan 3 önemli sorun!

Şeker Mahallesi etrafında oturanlar kokudan duramıyor.
Bu seneki koku, önceki yılların kokusuna da benzemiyor. Daha ağır, daha keskin ve daha iğrenç!
Kentpark’ta yürüyemiyorsunuz bu kokudan örneğin.
Rüzgar farlı yönden estiğinde Fevzi çakmak ve çevresindeki mahalleler boğuluyor aynı kokuya.
Bazen ters esen rüzgar, şehir merkezini söz konusu kokuya boğuyor.
Bunun nedeni, her defasına inkar edilse de Şeker Fabrikası’nın ta kendisi.
Bahçesine, büyük naylonlar içine sarılan ve çoğu da patlayarak dışarıya sızan küspe, şlempe ve benzeri maddeler.
Birçok insan zamanlı zamansız bu kokuyla yaşıyor.
Pak çok mahalle bu kokunun etkisinde kalıyor.
Bu sıcaklarda ne nefes almak için dışarıya çıkabiliyor pek çok insan ne de cam çerçeve açabiliyor.
Neden olduğu sinek ve haşerat da cabası…
***
Ali Fuat Güven Caddesi’nden aracınızla giderken önünüze koskoca bir duvar çıkıyor…
Mecburen ya tren garı yönüne ya da Osmangazi Mahallesi yönüne döneceksiniz.
Halbuki o duvarı bir yol ile aşabilseniz ve direkt bursa yoluna bağlanabilseniz, şehir içi trafik büyük ölçüde rahatlayacak.
öte yandan…
Atatürk Caddesi’nden giderken önünüze Tren Gar’ı çıkıyor…
Halbuki o yolu aşabilseniz ve Kütahya ile Bursa yoluna direkt bağlanabilseniz, yine güzel bir rahatlama olacak.
Ancak…
Gelin görün ki şehrin ortasında kalan eski TüLOMSAŞ’ın( Eski diyoruz çünkü artık TüLOMSAŞ’ın hükmi şahsiyeti kalmadı. Ankara’da kurulan yeni şirketin adeta Eskişehir tesisleri haline getirildi) arazisi tüm bunların yapılmasına engel oluyor.
***

Ankara yolu, Kemal Unakıtan’ın bakanlığı sırasında karşılıklı üçer şerit haline getirildi.
Yol boyunca bat-çık’lar yapılarak, mahallelere girişler rahatlatıldı.
İyi ki de yapıldı.
Ancak…
Bunun faydası  uzun sürmedi.
Şu anda sabah ve akşam çıkış saatlerinde bu yol kilitleniyor.
önlem alınmazsa bu yol önümüzdeki süreçte Eskişehir’in başına büyük sorun çıkartacak.
Yapılacak tek şey var: O da biran önce Güney ve Kuzey çevreyollarının yapılarak dvreye sokulması.
***
Sonuç olarak;
Eskişehir’in önünü tıkayan 3 önemli konu bu anlattığımız.
O yüzden…
İYİ parti İl Başkanı Mehmet Ektaş’ın bundan bir süre önce dile getirdiği “TüOMSAŞ tesisleri Organize Sanayi Bölgesine taşınmalıdır” önerisi…
TUKDES başkanı Süleyman Bakal’ın “Şehir içinde kalan Şeker Fabrikası şehir dışına taşınmalıdır” önerisi…
Ve…
Pek çok oda başkanının dile getirdiği “Alternatif çevre yolları biran önce yapılmalıdır” önerisi doğru ve yerinde önerilerdir…
Bu nedenle…
Tülomsaş ve Şeker yerinde kaldığı, alternatif çevre yolları da yapılmadığı müddetçe bu şehirde yaşayanların ne temiz ve mis gibi bir hava soluması, ne şehir içi trafiğinin rahatlaması ne de Ankara yolunun kilitlenmemesi mümkün değil gibi görünüyor…


....


Siyasette
sosyal deney!


Başlığı okuyup “Böyle de şey olur mu?” demeyin. Oluyor çünkü…
Siyasette de sosyal deney yapıldığını zaman zaman görüyoruz.
Geçmişte Kazım Kurt milletvekili yaptığı süreçte yaşadığı bir olayı anlatmıştı.
-“İktidar, bizden gelen her öneriyi hiç okumadan direkt ret ediyordu. Biz de bunu test edip, kamuoyuna yansıtmak için bir şey yaptık. İktidarın hazırladığı ve mecliste kabul ettiği bir önergenin aynısını önerge haline getirip, meclis başkanlığına sunduk. Tabi her defasında olduğu gibi iktidar grubu bunu ret etti. Halbuki ret ettikleri bizim önerimiz, aslında kendilerinin daha önce verdiği önergenin aynısıydı”
Kazım Kurt’un anlattığı mecliste gerçekleşen bir sosyal deneydi aslında…
***
belki pek çok örneği vardır ama geçtiğimiz günlerde, mecliste yine bir sosyal deneye şahit olduk.
Bilindiği üzere iktidar Ayasofya’nın ibadete açılması ile ilgili bir konu gündeme getirdi.
17 yıllık iktidarın, bunca yıl sonrasında böyle bir konuyu gündeme getirmiş olması her ne kadar gündem değiştirmeye yönelik algılansa da muhalefet bu konuyu burada bırakmadı.
İYİ parti Mecliste “Ayasofya ibadete açılsın” diye bir önerge sundu.
Gelin görün ki bu önerge AK parti meclis grubu tarafından ret edildi.
Bana göre İYİ Parti’nin yaptığı, Ayasofya’yı AK Parti’ye siyasi malzeme yaptırmamak için ortaya sunduğu bir sosyal deneydi…
Ve bu sosyal deney İYİ Parti’nin vurup gol yaptığı bir sonuç doğurdu.


.....


Eskişehirliyi bilen
Eskişehir’i de yönetir…


Eskişehirlilerin bazı huyları var.
örneğin: barışçı insanlar.
Uyumlular da…
Huzuru seviyorlar mesela.
çabuk kabulleniyorlar, isyan etmiyorlar, dost canlısı olmayı başarmışlar.
Bunlar iyi huylar elbette.
Bir de, her ne kadar zararsız olsa da, Eskişehir’de yaşayan insanların "İyi" diyemeyeceğimiz bazı huyları var.
örneğin: hava atmayı seviyor bu şehirde yaşayanlar.
Küçük de olsa bazı şeylerden mutlu olmayı da biliyor.
İçkili mekânda garsonların kendisini ismi ile tanıması büyük haz veriyor örneğin.
Eski Türk filmlerindeki "Fakir ama gururlu" genç karakteri var ya, işte o karakter şıp diye uyuyor Eskişehirlilerin üzerine.
Son parasını, karnını doyurma yerine, yabancı sigarayı cebine koyacak kadar seviyor havayı Eskişehirli.
Para kazandığı işyerine yıllardır tek bir çivi çakmamasına rağmen, her yıl arabasını, evini, yazlığını değiştirecek kadar seviyor havayı.
En önemlisi de…
övülmeye, gururlanmaya ve hatta böbürlenmeye bayılıyor Eskişehirliler.
Kısacası…
Eskişehir’de yaşayan Eskişehirliler özel olmayı, yaşantıları, işleri, şehirleri ile özel anılmayı çok mu çok seviyor.
Hep sırtı sıvazlansın, sürekli övgüler alsın ve o da bununla daima gurur duysun istiyor.
Bunun Psikoloji ve sosyolojide karşılı nedir bilemiyoruz ama…
Ayrıcalıklı olmaktan haz duyuyor Eskişehirli.
Ve bu hazzı sonuna kadar, keyfini çıkarta çıkarta yaşamasını da biliyor.
Bu özelliklere sahip olan bir şehir halkını mutlu etmenin yolu aslında çok basit.
Onlara özel olduklarını hissettirmek ve bu sayede şehirleri ile gurur duymalarını sağlamak.
İşte bize göre, Eskişehirlinin bu şifresini çözen, Eskişehir’i de yönetir.
Tıpkı, bu şifreyi çözdüğü için birilerinin yıllardır yaptığı gibi...
Tıpkı, bu şifreyi çözemediği için birilerinin yıllardır yapamadığı gibi...


.....


Biraz da
gülmek lazım


Yeni uzman olmuştu. Kasabada muayenehane açtı. Birkaç gün sonra biri geldi, onu doğuma çağırdı. Ertesi gün eve dönen doktoru, karısı merakla karşıladı:
- Nasıl oldu?
- Ah sorma, hiç iyi değil. çocuk ters geliyordu. Forsepsle almak zorunda kaldım. Fakat bir türlü çıkmadı, parçalandı. Bir saat sonra da annesi öldü.
- Vah vah, zavallı baba kim bilir ne kadar perişandır?
- O da öldü.
- Anlayamadım... Nasıl o da öldü?
- Forsepse dayanmış, bütün gücümle çekiyordum. çocuğun bacağı kopunca bütün ağırlığımla arkaya düştüm. Adamcağız arkada duruyormuş. Başı duvara çarptı, beyin kanamasından öldü.
Bir hafta sonra doktoru yine doğuma çağırdılar. Geç saatte yorgun argın dönünce, karısı:
- Doğum nasıl oldu? diye sordu.
Doktor:
- Gelişme var karıcığım. Bugün babayı kurtardım...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi