1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Eskişehirspor'un kurullarında bulunan CHP'liler ne diyor bu işe?

Eskişehirspor kulüp başkanı Halil ünal ani bir çıkışla, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’i istifaya davet etti…
-“Kulübün bu hale gelmesinde en büyük sorumluluk kendisinindir” dedi.
Büyükerşen’den de Halil ünal’ın bu çıkışına “Sen önce 10 yılda kulübü bu kadar borçlu hale nasıl getirdin onun hesabını ver” cevabı geldi…
Konu kamuoyunda çeşitli şeklerle tartışılırken, dün aklımıza geldi…
Eskişehirspor’un Yönetim Kurulu, Denetim kurulu, Disiplin kurulu, Sicil Kurulu ve Yüksek Divan Kurulu içinde görev alan ve aynı zamanda CHP üyesi olan isimler var…
Şöyle tanıdığımız isimleri alt alta yazdığımızda, Eskişehirspor’un bu 5 kurulunda görev yapan ve aynı zamanda CHP üyesi olan 10-12 isim saydık…
İnsan ister istemez merak ediyor tabii…
Eskişehirspor’un başkanı, CHP’li Büyükşehir belediye Başkanını istifaya davet ediyor…

Acaba…
Eskişehirspor’un Yönetim, Denetim, Disiplin, Sicil ve Yüksek divan kurulunda görev alan ve aynı zamanda, aralarında seçilmişlerin de bulunduğu CHP üyesi olan isimler bu istifa çağrısını nasıl yorumluyor?
CHP’nin belediye başkanı Büyükerşen’e istifa çağrısı yapan kulüp başkanı ünal’ı mı haklı buluyor?

Yoksa…
Partisinin Büyükşehir belediye başkanını mı?

Zira…
Kulüp başkanını haklı buluyorsa CHP’den, partisinin belediye başkanını haklı buluyorsa kulüpteki görevinden ayrılması gerekmiyor mu?
Sadece merak ettiğimiz için soruyoruz?

Yoksa…
İki başkanın da yanına gidip “Sen haklısın başkanım” mı diyor?


.....


 


Siyasetin bulaştığı sudan hayır gelir mi?


Alternatif televizyon kanallarının bir-iki’yi geçmediği yıllarda, yani bundan yaklaşık 20 yıl kadar önce TRT kanalında yayınlanan belgesel niteliğinde bir program vardı…
Programın ismi: “Suyla gelen kültür”dü…
7-8 bölüm halinde çekilmiş ve her hafta bir bölümü yayınlanan bu programı tesadüfen izlemiştik.
Program o kadar ilgimizi çekmişti ki, bir hata sonrasında yayınlanacak bölümü resmen bekler hale gelmiştik…
Suyun, içinden ya da yakınından geçmekte olduğu yerleşim birimlerindeki insan ve canlı yaşamına getirmiş olduğu sosyal-kültürel ve ekonomik katkılar anlatılıyordu programda…
Aynı zamanda…
Suyun geçmediği ya da var olan su kaynağının çeşitli nedenlerle bir şekilde ortadan yok oluverdiği yerleşim yerlerindeki dibe vuran canlı yaşamın yanı sıra, o yerleşim yerlerinde başlayan sosyal-kültürel ve ekonomik çöküntüyü anlatılıyordu.
Aynı programdan hala aklımızda kalan bir söz ise “Su olmasın, insan Dünya’da yaşayan en pis canlıdır” sözüydü.
Kısacası, son derece güzel hazırlanmış ve sunulmuş bir programdı bu…

HHH

Hemen söyleyelim ki:
Sözünü ettiğimiz bu programı yıllar sonra hatırlamamıza, ESKİ Genel Müdürü Suat Balcı ile su üzerine yapmış olduğumuz sohbet neden oldu
Dün, Eskişehir Su ve Kanalizasyon İşleri (ESKİ) genel müdürü Suat Balcı ile bir süre sohbet ettik.
Depolama tesislerinden, ilçelerin ishale hatlarının yenilenmesine, Akreditasyon laboratuarından arıtma tesisi kapasitesinin arttırılmasına kadar, ESKİ Genel müdürlüğü bünyesinde önemli işler yapılıyor.
Yapılan bu işleri belki önümüzdeki günler içinde tek tek kamuoyuna duyurmaya çalışırız.
Ancak…
Eskişehir’de bugün için karşı karşıya kalınmış büyük bir tehlike mevcut.
Bu tehlike: “şehrin bir gün suya hasret kalır hale geleceği” tehlikesi…
-“Eğer bugünden bir şeyler yapılmazsa, böyle bir tehlike çok da uzakta değil” diyor Suat Balcı…
“Bu işin gerçekten şakası yok” diye de ekliyor…
Eskişehir’in kullanma suyunu aldığı tek yer Porsuk barajı…
Su bu baraja gelirken Kütahya’dan geçiyor…
Kütahya mezbahasında kesilen hayvanların kanı bu suya bırakılıyor.
Kütahya kanalizasyonunu da bu suya bırakılıyor…
Keza, Kütahya sanayisinin atıkları da aynı şekilde Porsuk barajına gelen suya atılıyor…
Daha da vahimi…
örneğin gümüş işleme tesisleri var Kütahya’da. Siyanür kullanılıyor. Kullanılan siyanürlerin biriktirildiği depolar var. Geçtiğimiz yıllarda bu depolardan birinde göçük meydana geliyor. Son anda önlenememiş olsa bu siyanür Porsuk suyuna karışacak. Eskişehir siyanür karışmış bu suyu alıp, şehre veremeyeceği için vanaları kapatacak. Alternatif su kaynağı olmadığı için de 800 bin kişinin yaşadığı şehir resmen susuz kalacak.
İlginçtir bu tehlike, Kütahya’daki o tesisler faaliyette olduğu sürece her zaman var olmaya devam edecek.
Hiç istemeyiz ama bir gün geç kalınacak ve siyanürün karıştığı porsuk suyunun bir damlasının bile Eskişehir’e hiçbir faydası olmayacak.
Uzun lafın kısası…
Alternatif su kaynağı temin edilmediği müddetçe, şehrin tek kullanma suyu kaynağı olan Porsuk barajı her an Eskişehir’i suya hasret bırakabilecek bir konumda…
-“Peki ne yapılması lazım?” diye soruyoruz Suat Balcı’ya…
Yapılması gereken acil 2 iş olduğunu söyleyip:
1-Yapımı tamamlanan ve tüm açılmış davaların kazanıldığı Ilıca Barajı suyunu şehir şebekesine bağlayacak ihale hattı acilen yapılmalı…
2- Sakarya nehrinin doğduğu çiftelerden, yani 60 kilometre’den su acilen Eskişehir’e getirilmeli diyor…
-“Bu söyledikleriniz yapılırsa ne olur?” diyoruz…
-“En azından Eskişehir’in 20-30 yılını kurtarmış oluruz” cevabını veriyor.
Bu kez tam tersini, yani “ Peki… Bunlar yapılmazsa ne olur?” diye soruyoruz…
-“İşte o zaman, bu şehrin her an bir susuzluk felaketiyle karşı karşıya kalma riski var. Bugün bütün ülkelerin en büyük sorunu ne ekonomi ne de ulaşım. Bugün için İngiltere, İsveç ve Norveç gibi ülkeler bile susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya. O yüzden şehir olarak aklımızı başımıza almalıyız. Yapılması gerekenleri bugünden yapmaya başlamalıyız” diyor…
Böyle bir susuzluk durumunda Eskişehir’i hayal ediyoruz…
çeşmelerden suyun akmadığı, Porsuk suyunun tarla sulamak dahil hiçbir işe yaramadığı, arıtma tesislerinin arıtacak suyu bile bulamadığı bir Eskişehir’i düşünüyoruz…
Suat Balcı “Düşünmek için kendini çok da zorlama” dercesine olacakları söyleyip “Ne olacağını kestirmek çok da zor değil. Eskişehir boşalır. Şehir yerleşim yeri olmaktan çıkar. Suyu olmayan bir şehirde kim ne yapsın ki??” diyor.

HHH

önce, anlattığı susuzluk sonrası yaşanacak felaket görüntüleri geliyor gözümüzün önünde.
Sonra, yazının başında sözünü ettiğimiz “Suyla gelen kültür” programını anımsıyoruz ister istemez…
Programın, yerleşim yerlerine su ile birlikte gelen kültürün yine su ile nasıl elden gittiğine ilişkin bölümleri geçiyor zihnimizden.
Bugün şehir olarak sahip olduğumuz ve her fırsatta övündüğümüz kültürümüz ve sosyal yaşamımızın bir anda ve sahip olamadığımız suyla birlikte elimizden gideceği kabusu çöküyor üzerimize…
İçimiz daralıyor resmen…
-“suyun siyaseti kesinlikle olmamalı” diyoruz kendi kendimize…
-“Suyun içindeki her türlü zararlı kimyasal ve biyolojik unsur temizlenebilir ama ya suya siyaset bulaşırsa bu siyasetle kirletilmiş su nasıl temizlenir. Böyle bir cihaz daha icat edilmedi ki?” diye düşünüyoruz…
ESKİ Genel müdürü Suat Balcı’nın yanından ayrıldıktan sonra “Umarız bu şehrin bugünü ve gelecekteki su ihtiyacına yönelik yapılması gerekenler bugünden yapılır” diyoruz kendi kendimize…
Umarız yapılır…
Yapılmazsa ve kaybedersek,  üzerine içecek bir bardak soğuk suyu bile bulamayacağız galiba…


.....


 


Biraz da gülmek lazım


Yeni mezun bir doğum doktoru, kasabada muayenehane açmış. Birkaç gün sonra biri gelmiş, onu doğuma çağırmış. Ertesi gün eve dönen doktoru, karısı merakla karşılamış:
- Nasıl oldu?
- Ah sorma, iyi değil. çocuk ters geliyordu. Forsepsle almak zorunda kaldım. Fakat bir türlü çıkmadı, parçalandı. Bir saat sonra da annesi öldü.
- Vah vah, zavallı baba kimbilir ne kadar perişandır?
- O da öldü.
- Anlayamadım, nasıl o da öldü?
- Forsepse dayanmış, bütün gücümle çekiyordum. çocuğun bacağı kopunca bütün ağırlığımla arkaya düştüm. Adamcağız arkada duruyormuş. Başı duvara çarptı, beyin kanamasından öldü.
Bir hafta sonra doktoru yine doğuma çağırmışlar. Geç saatte yorgun argın dönünce, karısı sormuş:
- Doğum nasıl oldu?
Doktor sevinçle cevap vermiş:
- Gelişme var karıcığım. Bugün babayı kurtardım!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi