1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Fırsatçıyız, riyakarız, korkağız

-Atatürk havalimanına, bırakın ülkeyi, Dünya’yı şok eden bir saldırı oldu..
Taksiciler, güvenli bölgeye taşımak için insanlardan 20 liralık yol masrafı için 200 lira para aldı…
-Van’da büyük bir deprem oldu. Herkes günlerce canı ve cenazesi ile uğraştı…
Yardım amacıyla gönderilen çadırlar satıldı…
-Elazığ-Malatya depremi oldu…
Kızılay insanlardan SMS yoluyla para istedi. Sonradan bu paraların başka yerlere aktarıldı çıktı ortaya…
-Dünya’yı kasıp kavuran virüs ülkeden içeriye girdi…
18 liralık kolonya 120 liradan satılmaya başlandı.
Görüldüğü üzere biz birlik ve beraberlik içinde olan bir halk değiliz…
Biz iyiliksever, hoşgörülü falan bir halk da değiliz…
Biz bildiğiniz acımasız, aç gözlü ve fırsatçılarız…
üstelik…
Tüm bu olup bitenlere karşı çıkamayacak kadar riyakar ve korkağız…


.....


Siz hala üniversitelerdeki Fizik-Kimya ve Biyoloji bölümlerini kapatmaya devam edin!


Fizik-Kimya ve Biyoloji …
Temel Fen bilimleri…
Hani şu Amerika ve Avrupa ülkelerinin, eğitimde büyük önem verdiği, ülkemizde ise bir türlü önemi anlaşılamayan, anlaşılamadığı için de hafife alınan, hatta her üniversitenin tek tek kapattığı bölümlerden bahsediyoruz…
Şu korona virüsünün ortaya çıkmışı bile bu bölümlerin ne denli önemli olduğunu bir kez daha ispatladı.
Dahası…
Bu virüs, bundan sonra çıkabilecek daha etkili ve korkunç tahribat yaratacak virüslerin gelebileceğinin ön habercisi oldu…
Hatta…
ülkelerin bu tür virüsleri bir savaş ve imha aracı olarak kullanabileceğini gösterdi.
Büyük ihtimalle, bundan sonra her ülke, bu ve benzeri virüslere karşı anında aşı ve ilaç üretebilme potansiyellerini daha fazla harekete geçirecektir.
Bu ülkeler mutlaka, Fizik-Kimya ve Biyoloji bilimine, bugüne kadar verdiği önemin ve bütçenin kat be kat fazlasını vermek için imkanlarını seferber edecektir.
Umarız bu yeni durum, ülkemizde temel fen bilimlerinin artık görmezden gelinmeyecek bir bilim dalı olmadığının anlaşılmasını sağlar.
Umarız, üniversitelerde temel fen bilimlerinin birbiri ardına kapanan bölümleri yeniden açılır.
Bu bilim dallarını okuyanlara ve yapanlara daha çok istihdam sağlanır.
Aksi takdirde, Korona gibi her çıkacak virüs sonrası, ilaç ve aşıyı bulan başka ülkelerin eline bakmaya devam ederiz ki, o zaman bizi ne kolonya kurtarır ne de sirke!


.....


Müziğin sesini sonradan duyabilirdik…


Cezaevindeki mahkûm, ziyaretçisi tarafından getirilen ekmeğin içine gizlenmiş demir testeresi ile başlamış parmaklıkları kesmeye.
Sesi duyan gardiyan yanına gelerek ne yaptığını sormuş.
Mahkum: Görmüyor musun Keman çalıyorum.
Gardiyan: İyi de neden hiç ses çıkmıyor?
Mahkum: Merak etme. Kemanın sesini yarın duyarsın…
***

Korona’nın en çok can aldığı ülke İtalya…
İtalya’nın bu duruma gelmesinin altında biraz da umursamazlığın olduğu söyleniyor.
İşte bu umursamazlık, ülkede yaşayanlara sokağa çıkma yasağından tutun da pek çok sınırlama ve tecrit getirmiş durumda…
İtalya’da bulunan Kıbrıslı bir gencin videosunu izledim internetten…
-“önce 2-3 tane vaka çıktı ortaya. Pek üzerinde durulmadı. Daha doğrusu normal grip gibi bir algı oluştu. 4 gün sonra vaka sayısı 10’un üzerine, bir beş gün sonra 100’ün üzerine, bir beş gün sonra ise 1000’in üzerine çıktı. Şimdi ise binlercesi var.”
Neyse ki ülkemiz İtalya gibi savsaklamadı işi…
Hem ciddiye, hem de alınabilecek ne kadar önlem varsa aldı.
Alınan önlemler hastalığı önleyecek ve tamamen bitirecek anlamı elbette taşımıyor.
Fakat…
Muhtemelen İtalya kadar kötü bir duruma düşmeyeceğimizi de sanki gösteriyor…
***

Demek istediğimiz kısaca şu;
Eğer o ilk ve ardından çıkan 2 nci vaka, özellikle devlet ve kurumları tarafından, tıpkı İtalya’da olduğu üzere ciddiye alınmamış olsaydı ve önleme gerek duyulmasaydı, biz belki bu günlerde dün çalınan kemanın sesini bugünlerde duymuş olacaktık…
Tabii iş de işten geçmiş olacaktı…


.....


Yerinde bir soru!


Koronavirüs nedeniyle adeta seferberlik var.
Kim ne derse desin devlet üzerine düşenin fazlasını yapıyor.
Okullar tatil edildi, devlet memurlarına yurt dışı yasağı geldi, toplu etkinlikler iptal edildi.
Bunun yanı sıra.
Okullar, yurtlar, kreşler ilaçlanıyor…
Belediyeler üzerine düşenin fazlasını yapıyor.
Toplu taşım araçları, duraklar, sokaklar adeta mikroptan arındırılması için ilaca boğuluyor.
Tüm bunlar olurken bir okurumuz çok doğru ve yerinde bir soru sormuş;
-“Devlet, kurumları ve belediyeler bu denli özen ve çaba gösterirken, acaba alışveriş merkezleri gerekli tedbiri alıyor mu?” diye…
Ardından da…
-“Alıyorsa, aldığı önlemler birileri tarafından kontrol ediliyor mu?” diye de sormuş…
Sahi!
İnsanların yoğun olarak bulunduğu AVM’ler, ölümlere yol açan bu virüse karşı gerekli önlemi alıyor mu?
Almıyorsa sıkıntı!
Alıyorsa, aldığı önlemlerin yeterli olup olmadığı herhangi bir kurum tarafından denetleniyor mu?
Eğer bu sorular cevap bulmazsa, insanların AVM’lerle ilgili kafalarındaki şüphe kolay kolay geçmez, bizden söylemesi…


.....


Biraz da gülmek lazım


Ayşe Teyze ile Fadik kız ormanda bir kulübede yaşarlarmış. Fadik kız o kadar güzelmiş ki, Ayşe Teyze, Fadik kızı her şeyden sakınır, gözü gibi korur, ortaya çıkarmazmış. Bütün isleri kendisi yaparmış. Ormana gider, ağaç keser, kestiği ağaçları sırtına yüklenir, kasabaya götürüp satarmış. Kazandığı para ile aldıklarını da yine sırtlanır, kulübeye getirirmiş.
Gel zaman git zaman Ayşe Teyze yaslanmış ve hastalanarak, yatağa düşmüş. ölümünün yaklaştığını anladığında, Fadik kızı yanına çağırarak, üç altın vermiş ve demiş ki;
– Ben artik ölüyorum. Su üç altınla kasabaya gidip, kendine bir eşek satın al. Kasabaya gidip gelirken yüklersin, sen de yorulmazsın.
Bunları söyledikten sonra da son nefesini vermiş. Fadik kız bir süre sonra Ayşe Teyzenin dediğini yapmak için, üç altını almış yanına ve kasabaya doğru yola çıkmış. Ancak eşek nasıl alınır, bilmiyor. Ne yapacağını düşünürken, kasabanın ileri gelenlerinden birisi çıkmış karsısına. Sormuş;
— Ne arıyorsun burada Fadik kız.
— Ayşe Teyzem ölmeden önce üç altın verdi. Eşek alacağım. Ancak nasıl alacağımı bilmiyorum.
— Ne yapacaksın ki eşeği?
—Kasabaya gidip gelirken yük taşıyacağım.
— Yanlış öğüt vermiş Ayşe Teyzen. Simdi sen beni dinle, al o üç altını, git kendine güzel esvaplar, ziynet ve çeyiz al. Ondan sonra da sana bir koca bulalım, evlendirelim.
— Niye ki?
— Eeee, bir koca on eşeğe bedeldir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi