1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Gizlenen gerçeklerle yüzleşme!

Yönetenler, hele bir de eleştiriye tahammülsüz ise her yaptığı işi doğru, her aldığı kararın mükemmel olduğunu zanneder.


Dolayısıyla da işlerin tıkır tıkır yürüdüğüne inanır.


Olumsuz hiçbir şey duymak istemeyen yapıları, çevresinin de bu yönde tedbir almasına neden olur.


Yönetenin duyduğunda  hiddetleneceği bilindiği için, herhangi  olumsuz bir mevzunun yönetene ulaşmaması adına sıkı tedbirler alır.


örneğin; yönetenin çevresinde ona ulaşabilecek ve hiddetlendirecek olumsuz mevzuları berteraf edecek sağlam kale duvarları oluştururlar.


Yönetenin yanına girenler “Aman şu konuda ağzını açma. Şunu sorarsa bunu söyleme” diye sıkı sıkı tembihlenir mesela.


Olumsuz haberler köşe bucak saklanır.


Kötü haberler yok edilir, her defasında iyi haberler önüne konulur.


Korkudan hiç kimse “Efendim, uygulamamızdan kaynaklı şöyle bir sıkıntı var. Aldığımız karar yanlış ve mağduriyet yaratıyor” diyemez.


Hiç kimse “İşler kötü gidiyor. Memnuniyetsizlik var” diye bir tespitte bulunamaz.


Tam tersine...


Her şeyin iyi gittiği söylenir her fırsatta.


Kötüye gidiş o kadar ustaca gizlenir ki, yöneten bunun farkına ancak giderayak varır.


Ancak, o zaman da iş işten geçmiş olur.


xxx


Dikkat etmişsinizdir mutlaka...


Geçtiğimiz hafta bir oda başkanı Cumhurbaşkanının önüne çıkıp “Eve ekmek götüremiyoruz.” dedi.


Cumhurbaşkanı da bu söylemi çok abartılı bulduğunu söyledi.,


Hatta, gazetecilere açıklama yaparken “Bu ülkede evine ekmek götüremeyen var mı Allah aşkına? Biz asgari ücret oranıyla, güçlü ekonomisiyle çoğu ülkeden daha iyi durumdayız” dedi.


Cumhurbaşkanının, bunun böyle olmadığını bildiğini ama buna rağmen böyle söylediğini zannetmiyoruz.


çünkü ülkeyi gerçekten söylediği gibi zannediyor.


çünkü yukarıda sözünü ettiğimiz çevre olumsuzlukları sürekli saklayıp kendisine “işler yolunda” yalanını tekrarlıyor.


xxx


Aslına bakarsanız, Berat Albayrak'ın istifasına neden olan olayları da,  Cumhurbaşkanının önüne çıkıp “Evime ekmek götüremiyorum” söyleminin tetiklediğine ilişkin bir senaryodan söz ediliyor.


Cumhurbaşkanının bu diyalog sonrasında “Gerçekten de evine ekmek götüremeyenler var mı?” diye şüpheye düştüğü bir ortamda Bülent Arınç ile konuştuğu,


Arınç'ın “Durum hiç de iç açıcı değil” demesi, ekonominin iyi yönetilemediği ve hazinenin ekside olduğunu söylemesi üzerine, eski ekonomi bakanlarını çağırdığı, onların da benzeri söylemleri üzerine damadını görevden alma kararı verdiği söyleniyor.


xxx


Sizi bilmem ama ben bu senaryonun gerçek olabileceğine inanıyorum.


Geçmiş yıllarda Eskişehir'e gelen AK Partinin önemli isimlerinden biri, sohbet ettiğimiz sırada şunu söylemişti;


-”Partide Erdoğan'a hiçbir Allahın kulu 'Yanlış yapıyorsunuz. Yanlış düşünüyorsunuz' diyemez. Böyle bir cesareti kimse gösteremez. Diyen zaten kendini kapı dışında bulur. İşler kötü gitse de herkes “İyi'demek, kötüyü iyi göstermek zorundadır. Diğer türlü gazabına uğramak içten bile değildir. O yüzden bakanlar kurulu toplantıları, parti yönetimi toplantıları, milletvekilleri ve il başkanları toplantıları dahil hiçbir toplantıda kendisine hiçkimse olumsuz hiçbir durumdan bahsedemez. Zaten bu toplantılar öncesinde herkes bu konuda konuşulmaması için sıkı sıkı tembihlenir.”


Benzeri söylemleri yine pek çok AK Partiliden duyduğumuz için Erdoğan'ın iyi gittiğini zannettiği kötü işleri duyduğunda önce inanmak istemediğini, sonra teyit ettirdiğini ve bunun sonucunda da gerçeğin bildiği gibi olmadığının farkına varıp, damadını bakanlıktan alma kararı verdiği ihtimalinin doğru olabileceğini düşünüyorum.


xxx


Yukarıda da söylediğimiz üzere...


Eleştiriye açık olmayan ve tahammül edemeyen, her yaptığı işin iyi, her aldığı kararın doğru olduğuna inananlar, çevresinin de sürekli aynı yöndeki telkinleriyle gerçeklerden sürekli uzaklaşır.


Ama gerçekler ne yapar eder o çevresinde oluşturulan kaleyi bir şekilde aşıp, yönetene ulaşır.


Kabullenmesi zor olsa da yöneten, kendisinden saklanıp gizlenen gerçekle yüz yüze gelir.


Fakat...


Her defasında olduğu iş işten çoktan geçmiş olur!


.....


 

Kiralanacak mı? Satılacak mı? Yıkılacak mı? Ne olacak?


 


Yaklaşık 2 ay önce DDY tarafından, hükmi şahsiyeti sona eren eski TüLOMSAŞ arazisi ile ilgili bir ihaleye çıkıldı.


İhale kapsamında, söz konusu arazinin imar planlaması, zemin etüdünün çıkartılması, peyzaj gibi bölümler var…


Söz konusu ihale merak ve endişeyle karşılandı.


Ancak…


Cılız birkaç karşı çıkışın dışında, şehir kamuoyunda çok büyük bir direnç de olmadı.


İhale yapılmış.


Söylenenlere göre ihale şartnamesinde adres gösterme adına birkaç şüpheli maddeler de varmış.


Her neyse…


Sonuçta açılan ihaleyi birileri kazanmış.


Buna göre, söz konusu arazinin İmar Planları, Zemin etütleri ve peyzaj düzenlemeleri falan, ihalede verilen süre zarfında yapılacakmış.


xxx


Şimdi;


İmar planları yapılacak olan alan içinde 1 Yüksekokul, 1 Ortaokul, 1 Hastane, Spor salonu, Gar binası, Lojmanlar ve açık-kapalı düğün salonları da var…


Yapılacak olan imar planlarında, yukarıda saydığımız donatıların ne olacağını bilen yok…


Kiralanacak mı? Satılacak mı? Yıkılacak mı? Toplu konut mu olacak? Kimse bilmiyor.


İşin ilginç tarafı…


Bunu merak edip, peşine düşün de yok…


Belediyelerden, Sendikadan, Sivil toplum örgütlerinden bu konuda hiçbir ses çıkmıyor.


Ortada sadece, CHP Eskişehir milletvekili Utku çakırözer’in “İhale ile ne amaçlanıyor?” diye verdiği soru önergesi ile bu önergeye DDY tarafından verilen “Arazide nitelik değişikliği yapılmayacak” cevabından başka bir şey de ortada yok.


öyle ki;


“İmar planı yapılacak olan arazide nitelik değişikliği olmayacaksa, bu alan kamu hizmet alanı olarak kalmaya devam edecekse, o halde imar planı yapmaya ne gerek var?” diye merak eden de maalesef yok…


Sonuç olarak…


Ankara’da kurulan şirkete devredilen ve hükmi şahsiyeti sona eren eski Tülomsaş’ın arazisine, kimsenin merak etmediği bir planlama yapılacak…


Bakalım bu işin sonunda nasıl bir sürpriz ortaya çıkacak?


Umarız ortaya çıkan sürpriz, bizi anılarımızdan kopartacak şekilde olmaz.


Zira…


Düğün salonundan çıraklık okuluna, Hastanesinden Spor salonuna kadar, Eskişehir’in yarısının o bölgede bulunan donatılarda yaşadığı hatıraları var…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


İşsizlik pis ve pahalı bir iştir!


üniversite okurken hocalar öyle bir gaz veriyorlardı ki, “Sen kralsın. Mezun olduğunda Kral olacaksın…”
O gazla biter üniversite…
Sonra iş bulmaya gelir sıra…
önce seçmeye başlarsın firmaları.
İdealistsin ya, kralsın ya…
İlk olumsuz dönüşü diğerleri izler…
Ne idealistlik kalır ne de krallık…
İşsiz kaldığınızda eşe dosta haber salarsınız.
Samimi bir şekilde onlara durumunuzu izah eder ve onlardan yardım istersiniz.
-“Abi- Abla… Kulağın elik olsun ne olur…Bak durumunu biliyorsun!”
Onlarca arkadaşın vardır. Hepsiyle paylaşırsın.
Kimse yardım etmez… Etmez mi edemez mi bilinmez…
Tek başına kalmanın umutsuz yalnızlığını yaşarsın.
Sağa sola saldırırsın.
Verdiğin CV’nin inceleniyor olması bile öylesine büyük umut verir ki…
Velhasıl, işsizlik pis bir iştir…
İş bulmak için bile günde 40-50 lira harcarsın…
İşsizlik pis olduğu kadar aynı zamanda pahalı bir iştir…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi