1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Her şeyle anılan ama hiçbir şeyi olmayan bir şehir...

-"Havacılığın Beşiği" olarak anılan bir kentin, sahip olduğu havaalanından yurtiçi uçuşlarının  yapılmadığı bir kent olabilir mi?
Ya da...
-"Demiryollarının Merkezi" olarak anılan bir kentte Asırlık Demiryolu kuruluşunun hükmi şahsiyeti sona erdirilen ve Genel Müdürlük statüsünden Bölge Müdürlüğüne dönüştürülen bir kent olur mu?
Ya da...
-çevre yolları olmayan ama "Karayollarının Kesiştiği bir şehir" olarak anılan bir kent olabilir mi?
Ya da...
-Otomotiv, Demiryolu ya da Havacılık gibi büyük bir sanayi üretimi olmayan ama "Türkiye'nin en geniş Organize Sanayi Bölgesine sahip bir şehir" olarak anılan başka bir kent var mıdır acaba?
Ya da...
-"Bölgesinin en önemli kenti" diye anılan ama alınıp başka illere gittiği için elinde bölge müdürlüğü kalmayan başka bir şehir olur mu?
Ya da...
-"Tarım Kenti" olarak anılan ama en önemli tarım alanlarının üzerine Kömürlü Termik Santral yapılmak istenilen başka bir şehir var mıdır?
Bunların tamamı bizde yani Eskişehir'de mevcut!
Ne kadar şanslı kentiz değil mi?
Şehir olarak her şeyle anılıyoruz ama hiçbir şeyimiz yok!
Ne ararsan var…Aslında hiçbir şey yok!


.....


Bu işe akıl sır
erdiremedik valla!


Yolda kiminle karşılaşsak, ya kendisi için ya da bir yakını için iş aradığı söylüyor.
Yardımcı olup olamayacağımızı soruyor.
-"Bir bakalım" diyoruz.
Hangi işadamı ile görüşüp, hangi yöneticiyle otursak; işçi aradıklarını söylüyorlar.
-"tanıdığın varsa" diye başlayıp, yardımcı olup olamayacağımızı soruyorlar.
İlginç bir durum ama, belki de birçoklarınızın tanık olduğu bir durum bu.
Aklımızda kaldığı kadarıyla, iş aradığını söyleyenlerle işçi aradığını söyleyenleri buluşturma çabasına giriyoruz ki, nafile…
Sonradan öğrendiğimize göre, ya bize "İş arıyorum" diyen beğenmemiş gönderdiğimiz işi, ya da "İşçi lazım" diyenin işine gelmemiş gönderdiğimiz insan.
***
Bu böyle sürüp gidiyor.
Bir yanda iş arayanlar, diğer tarafta işçi arayanlar.
Ve birbirini beğenmeyenler.
Bu tablo böyle devam edince, birçok insandan;
-"ne olacak bu işsizliğin hali. Binlerce işsiz var memlekette. Bu durum maazallah bir iç savaş bile çıkartır" sözlerini duyuyoruz.
öte yandan…
Yine birçok insandan da;
-"Ben işsizlik olduğuna inanmıyorum arkadaş. Şu kadar zamandır işçi arıyoruz, duyurular yapıyoruz. Ya gelen olmuyor, ya da gelenler işi beğenmiyor. Herkes masa başı iş istiyor" sözlerini de duyuyoruz.
***
Buradan şu anlaşılıyor ki…
Hem işsizlik var ülkede, hem de iş beğenmeme.
İşveren, nitelikli işçi peşinde…
İşsizler de nitelikli iş peşinde.
İş bulamayan işsizler de haklı kendi çapında, aradığı nitelikte işçi bulamayan işverenler de…
Bu işin sonu nereye varır bilemiyoruz ama işçi iş beğenmediği, işveren de işçi beğenmediği sürece, ortada ki bu sorunun çözülmesini beklemek, fazla iyimserlik olacak gibi…


.....


Değer verilmiyor, kıymet görmüyor


Yakın bir geçmişte yapılan bir anket var…
Soruyorlar insanlara “En çok kime güveniyorsunuz?” diye.
Verilen cevaplara göre bir sıralama yapılıyor.
Toplumda en çok Eğitimcilere güven duyulduğu çıkıyor ortaya.
Yani…
100 kişiden 86’sı Eğitimcilere güven duyduğunu söylüyor.
Sonra da sırasıyla:
-Yüz kişiden 81’i sağlıkçılara…
-Yüz kişiden 74’ü Asker’e…
-Yüz kişiden 69’ı Polis’e
-Yüz kişiden 44’ü Yargıçlara…
-Yüz kişiden 43’ü Dini liderlere
-Yüz kişiden 37’si Gazetecilere…
Ve
-Yüz kişiden sadece 17’si Politikacılara güvendiğini söylüyor.
Sonuç, siyasetçilere güven açısından tam bir felaket.
Yüz kişiden ancak 17’si güven duyabiliyor siyasetçiye.
Sonuç olarak…
ülkede en güvenilir kişiler öğretmenler…
Ama gelin görün ki, toplumun en güvenilir mesleğine sahip öğretmenlerin maaşları yük olarak görülüyor.
Değer verilmiyor, kıymeti bilinmiyor…


.....


Niye çalışsın?


Yukarıda, bir yandan işsizlik bir yandan da iş beğenmeme var diyoruz ya…
Dün bu konuda Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş da açıklama yaptı.
Sanayicilerin işçi bulamadığını söyledi.
Bir okurumuz göndermiş maili…
-“Fabrikalar işçi bulamamaktan yakınıyor ama fabrika işi zor ve bir hayli yorucu. Kaldı ki her gün en az  yarım saat işe gidiş, yarım saat de geliş sürüyor. İşçiler ağır şartlarda çalışıyor. Karşılığında ise asgari ücret veriliyor. Durum böyle olunca işsizler, asgari ücrete fabrikada çalışma yerine, part time cafelerde şurada burada işe giriyor. Hiç olmazsa şehir merkezinde, çok da ağır olmayan işlyerde çalışmayı tercih ediyor. O yüzden fabrikalar işçi bulmak, hele de nitelikli işçi bulmak istiyorsa, işçi maaşlarını asgari ücretin üzerinde tutmak zorunda”
Ne dersiniz?
Bu da farklı bir bakış açısı değil mi?


.....


BİRAZDA
GüLMEK LAZIM


Adamın biri arkadaşıyla yemek yerken "Kolumun ağrısından ölüyorum" diye dert yandı. Arkadaşı da "İlerde köşedeki marketin önüne yeni bir bilgisayarlı cihaz koydular.üç dolara bir jeton alıyorsun, yanında getirdiğin idrar örneğini açılan kapaktan içeri veriyorsun, on saniye sonra neticeyi ve tedavi için yapman gerekenleri öğreniyorsun" demiş.
Adam hemen idrarını bilgisayara vermiş.10 saniye sonra yazılı olarak cevap gelmiş: "Kolunuzda bir cins eklem ağrısı olan Teniselbo oluşmuş. Sıcak tutun, ağır işlerden kaçının, iki haftada düzelecek" Adam, muzırca bu akıllı cihazı nasıl aldatılabileceğini düşünmüş. Bir miktar çeşme suyuna köpeğinden alınmış bir kılı koymuş, üstüne karısının ve kızının idrar örneklerini eklemiş. Cihaza atmış. 10 saniye sonra yazılı yanıt gelmiş:
1. çeşme suyunuz çok kireçli. Bir filtre cihazı almayı düşünün.
2. Köpeğinizde kene var. Eczaneden özel bir şampuan alıp köpeğinizi yıkayın.
3. Kızınız kokain bağımlısı. Bir psikiyatri kliniğine yatırın.
4. Karınız hamile. İkizler sizden değil. İyi bir avukat bulun.
5. Kendinizi bu yolla tatmin etmeyi bırakmazsanız kolunuz iyileşmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi