1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

İçeriden ya da dışarıdan... Film adamı değil bilim adamı...

-“Anadolu üniversitesi’nin Rektörü kurum içinden biri olmalı.” Deniliyor…
Doğrudur…
-“üniversite içinde yetişmiş, konulara hakim ve bu görevi hakkıyla yapacak bir çok öğretim üyesi var” deniliyor…
Bu da doğru…
-“Dışarıdan gelecek bir rektör, Eskişehir’i ve kurumu tanımak için çok süre kaybedecek. Bu da işlerin yavaşlamasına yol açacak. Halbuki kurum içinden bir rektör atansa bunların hiçbiri yaşanmaz” deniliyor…
Bu da en az diğerleri kadar doğru…
Anadolu üniversitesine atanacak olan Rektörün, üniversite içinden, üniversiteyi tanıyan, Rektörlük yapabilecek özelliklere ve meziyetlere sahip bir ismin olması benim de tercihim.
***
Ancak…
Bu konuda çok da milliyetçilik duygusu içinde olduğumu söyleyemem.
çünkü…
-“üniversite içinden de olur. üniversite dışından da olur. Yeter ki atanacak Rektör, makamın ağırlığını taşıyabilecek, o makamı temsil kabiliyetine sahip olacak,  bilgi, beceri, donanım, zarafet, nezaket ve liyakat sahibi bir kişi olsun. ” diye düşünüyorum.
Böyle düşünmemi gerektiren Eskişehir’de iki önemli örnek var…
Biri; Eskişehir dışından gelerek Osmangazi üniversitesine Rektör olan Prof Dr Kemal Şenocak…
Diğeri ise; Yeni kurulan Eskişehir Teknik üniversitesi Rektörü Prof Dr. Tuncay Döğeroğlu…
Biri dışarıdan, diğeri kurum içinden atanmış iki değerli bilim İnsanı…
Her ikisi de oturdukları makamların kıymetli halde olmasına gayret eden, kurumlarına ve dolayısıyla da Eskişehir’e seviye kazandıran, profili yüksek isimler.
Demek ki bu iş temsil kabiliyeti becerisiyle oluyor.
Dışarıdan ya da içeriden olmak çok da fark etmiyor.
***
 
İşte size bir örnek daha…
Eskişehir’in büyük bir çoğunluğun yakından tanıyacağı isim Prof Dr Şan özalp…
Uzun yıllar Anadolu üniversitesi’nde, neredeyse üstlenmediği görev kalmadı…
Ardından Afyon Kocatepe ve Kıbrıs üniversitelerinde Rektörlük yaptı.
Anadolu üniversitesi’nde elde ettiği tecrübe, birikim ve donanımı ile Rektörlük yaptığı her iki üniversitenin hem seviyesini hem de kalitesini yükseltti.
Olaya “Dışarıdan gelmesin. üniversite içinden olsun.” anlayışıyla bakılmış olsaydı ve özalp sırf bu yüzden o üniversitelere Rektör yapılmasaydı, her iki üniversite de özalp’in o kurumlara kazandırdığı katkılardan yoksun kalacaktı.
***
Sonuç olarak söylemek istediğimiz şu;
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, Anadolu üniversitesi’ne atanacak olan yeni Rektör, öncelikle kurum içinden olmalı…
Ancak…
Yeni atanacak Rektör kurum içinden değil de dışarıdan gelecekse, her yönüyle makama yakışacak biri olmalı…
Kısacası…
İçeriden ya da dışarıdan atanacak yeni Rektör her kim olursa olsun,  FİLM ADAMI değil BİLİM ADAMI olmalı…


.....


Uyanıklığa bak!


Sokağa çıkma yasağında, ya da yaş itibarıyla sokağa çıkmaları yasak olanlar öylesine bir yol keşfetmiş ki, 40 yıl düşünsek aklımıza gelmez.
Şöyle yapıyorlarmış,
önce hastaneyi arayıp, herhangi bir servisten randevu alıyorlarmış.
Ardından…
Aldıkları randevunun mesajı cep telefonlarına geldiğinde, çıkıyorlarmış sokağa.
Kendilerini durduran güvenlik kuvvetleri mensuplarına, cep telefonlarına gelen randevu mesajını gösterip “benim bugün hastanede randevum var. Oraya gidiyorum” diyorlarmış.
Böylece bütün gün yasak olmasına rağmen dolaşıyorlarmış rahat bir şekilde…

Bu arada…
Aldıkları randevuya da gitmiyorlarmış.
sırf bu yüzden hastane ve polikliniklerde randevu alan hastaların yarısından fazlası gelmiyor, doktorlar boşu boşuna randevu alan hastaların gelmesini bekliyormuş.
Duyunca hayret ettik!


.....


Umarız sonu hayırlı olur!


Sağlık Bakanlığı salgın süreci boyunca her gün verileri açıklıyor.
Aşağıda iki farklı tarihin sonuçlarını yan yana koyduk.
Biri 30 mart tarihine ait veriler, diğeri ise 10 Mayıs verileri.
Arada tam 40 günlük bir zaman var.
40 gün önce 1610 vaka ve 37 ölüm varmış, 40 gün sonra ise 1542 vaka ve 47 ölü…
İlginçtir…
Türkiye’de 37 ölüm vakası olduğunda olağanüstü tedbirler alındı, 47 ölüm vakası olduğu gün olağanüstü tedbirler kaldırılmaya başlandı.
37 ölüm vakası olduğunda kapatılan AVM’ler, 47 ölümün olduğu gün yeniden açıldı.
Kısacısı…
Biz daha düşük veriler olduğunda hayatı tam anlamıyla durduran tedbirleri aldık.
Bugün, veriler daha yüksek olmasına rağmen hayatı durduran tedbirleri tek tek gevşetiyoruz.
Umarız bunun sonu hayırlı olur!


.....


Parkın bakımı yapılmış sonunda…


“Parkların kapalı olması, o parkların eksikliklerinin giderilmesi ve bakımlarının düzenli olarak yapılması için aranıp da bulunamayacak bir fırsat.
Galiba bu durum bir fırsat olarak görülmüyor olsa gerek Dede Korkut Parkı adeta kendi haline terk edilmiş durumda.
Tartan pist çökmüş.
Otlar diz boyu uzamış.
Atılan çöpler, düşen yapraklar, kağıtlar şunlar bunlar öylece duruyor.
Hani diyoruz ki; hazır kimde de giremiyorken şu parka bir el atılsa.
Eksiklikleri giderilse.
Yarın normal yaşam başladığında bu park da insanlara hizmet etmeye hazır hale gelmiş olsa…
Umarız yapılır…
Aksi takdirde…
Bir süre sonra burası park olmaktan çıkacak…”
Bu köşede, bundan bir hafta kadar önce aynen bu satırları yazmıştık.
önceki gün Dede Korkut Parkı’nda uzayan otlar biçilmiş, çöpler toplanmış, park pırıl pırıl hale getirilmiş.
Eleştiri kadar takdire de önem verdiğimizi belirterek, söz konusu parkın bakımını gerçekleştirenleri kutluyoruz.
Umarız parkın bakım meselesine bu kadar süre ara verilmez…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi